Güzellik ve Bakış

Bu günkü dünya insanı manevi ilgileri pek az olduğu için güzelliği gerek erkek olsun, gerek kadın olsun dışta araştırıcı yahut da kovalayıcılıkta arıyor. Fakat güzelliğin şu tarafını bilmiyorlar, yani “fizik güzelliği diye ifade edilen şey nedir?” Güzel değil ama “seksilik” var. Sonra “alımlı” filan gibi sıfatları, tabirleri insanlar uydurmuşlar. Kendi kafasına göre fizik çizgilerin mânâsını izah edemiyor, “oynak bu” diyemiyor, alımlı diyebiliyor.
Kesinlikle yüzü, fiziği ne olursa olsun güzellik bakışta komfirimedir, kapatılmıştır. O bakışı ne kadar monte edebilirsek, o kadar güzeldir. Fiziğini ilk bakışta güzel değil diye göreceğiniz bir kimsenin yahut da çok güzel diye göreceğiniz bir kimsenin bakışı diyagrafmadan kapalı ise; oylama yaptığınız zaman hakem heyeti on üzerinden üç, dört, beş puan verir. Hâlbuki o fizik güzelliklerini değil, mânâ bakışını bakabilirse o rakam üçe, dörde katlanabilir.Güzelliğin Temel Sırrı Bakıştır!

Tasavvufta güzellik kesinlikle bakışla paraleldir

“Mümin hanım hiç bir zaman çirkinlik ve dinozorluk yaşına gelmez.” Diyagrafması hep açıktır ve her zaman, her yaşında güzeldir. Kesinlikle bunu kafanıza koyun ve inanın!

Gözlere iyi bakınız! Göz güzelliği başkadır… Bakış güzelliği başkadır. O bakış güzelliği de insanın mânâsına irtibatlanmış, mânâsına kilitlenmiş bir bakıştır… Bir hususiyettir. Bu bakımdan “Cenâb-ı Hakkın emri, mümin ve mümine mutlaka güzeldir.” Çünkü güzel bakacaktır. Eğer güzel bakamıyorsa, dolayısı ile güzel değilse; kabahati imanındadır. Bunu hiç unutmayalım: güzellik imanla senkron olarak bakışla kayıtlıdır, hiç hatırınızdan çıkarmayın!

Eğer güzel görünmek istiyorsanız “o gün imanınızı takviye edin, Allah’a sevimli olmaya çalışın…” Yoksa istediğiniz kadar allık, pudra, rimel sürün güzel olamazsınız! Mutlaka bakışla güzel olursunuz. O bakışa da ancak “iman” sahip olur. Anahtarı, şifresi gönüldedir.

Ha! Diyeceksiniz ki; bir mümin olmayan, diyelim ki Hıristiyan güzel olamaz mı? Efendim bakışını biliyorsa güzel olur. Onun bakışı tesadüfî bakıştır. Hazırlanarak yapılmış bir bakış değildir.

Ama bir mümin hazırlıklı olarak bir bakış yapabilir. İmanını takviye ede ede… Her zaman güçlü, sabırlı ola ola… Netice itibarı ile Cenâb-ı Hak ona, o bakış penceresini ihsan eder… Ve istediği ân güzel olabilir.

Bu güzelliğin dışında da bir süper güzellik sırrı vardır. Bakışta gizli olan bu güzellik, bir ân vardır ki; o ilâhi cereyan, o bakış; erkeğin ya da kadının penceresine intikal ediverir. O güzellik gözlere intikal ettiği zaman, o bakış süper bir bakıştır. Karşısındakini devirmemesi mümkün değil! Öyle müthiş bir güzelliktir. O istisnai bir şeydir. Ona “ân güzelliği” derler.

Allah, işte bir takım tarihi aşkları, ilâhi aşkları o ân güzelliği ile başlatmış. Yani hem Kerem ile Aslı’nın aşkında, hemde tasavvuftaki ilâhi aşklarda o “ân güzelliği sırrı” vardır. Ayrı ayrı ikisini de Allah organize eder.

“Allah insanların bakışlarına diyagrafma koymuştur. Nasıl ki; insanın göz bebeği vardır, kısılır büzülür… Birde mânevi göz bebeği ve diyagrafması vardır. Ansızın o diyagrafma kapanır. O zaman istediği kadar fizik güzelliği olsun, onlar gelip geçici şeylerdir. İnsanın gözünü okşayıcı güzellikler mahiyetindedir. Hiç kimse ona mutlak güzeldir diyemez.”

Oysa fiziksel bir takım tersliklere rağmen, ağız ve burunda, vücudunda bir takım olumsuz çizgiye rağmen eğer Cenâb-ı Hak o kimsenin bakış merkezini açmışsa, güzellik diyagrafmasını açmışsa; mükemmel bir güzeldir o!

Zaman içerisinde insanlar birbirlerini güzel görüp, sonra zaman içerisinde onun eskimesi şeklinde ifade ettikleri tanım, aslında birbirlerine karşı perdelerini kapatması anlamına gelir. Biz onu sanırız ki “bir usanmadır!” Hayır! Perdeler kapanıyor… Perdeler kapandığı için de o bakışlar anlamını kaybeder. İnsanlar bunu bilmedikleri için güzellik soldu, eskidi zannederek bilmeden kendince, nefsleri ile uydurma tanımlar getirirler.

Bir şeye daha dikkat edin! Güzellikte esas olan mânâ yasası: iç dünyanızda devamlı surette Allah dostlarına karşı sevecen olun! İnsanları affedici olun, hadiseleri güzel görmek, iyimser olmak yanını tercih edin! İşte, bu hasletler zaman içerisinde imanınız zayıf dahi olsa bakışlarınıza tesir eder.

Birbirlerine karşı kırıcı, kinci davranışlara sahip olanlar da fizik güzelliğini sıfıra indirir. Birbirlerini gördükleri zaman öldürecek gibi olurlar. Nefret edecek kadar bir çirkinlik teessüs eder. O bir çirkinliktir! O çirkinliğin sebebi de bakışların diyagrafmayı kapatmasıdır.

Hanımlar ve Erkekler!

Diyagrafmalarına çok dikkat etsinler. Fizik çizgilerinin güzelliğine ve gençliklerine güvenmesinler! İç dünyanızdaki güzellikle bakmaya çalışın, sevginizi içinizde çoğaltacak infak reçetesini devamlı kullanın! Gönlünüzdeki sevgi ve güzellik her hücrenize, bakışlarınıza farklı bir canlılık ve güzellik verecektir.

Çocuklar da daha masum oldukları için onlar devamlı surette hoş bakıyorlar. Ekseriyeti güzel bakıyorlar, değil mi? Daha masum oldukları için bakışları iyi, diyagrafmaları kapalı değil!

Güzel bakamıyorsa, dolayısı ile güzel değilse kabahati imanındadır. Bunu hiç unutmayalım; güzellik imanla senkron olarak bakışla kayıtlıdır. Hiç hatırınızdan çıkarmayın!

Bir de Dinozorlar Sınıfı Var!

Biliyorsunuz, belli bir yaşa gelmiş… İbadetler zor gelmiş… Din zor gelmiş… Bir takım sınıflar var. Onlar kendilerini genç iken güzel sonra yaşlandıkları için çirkinleştiler, kötüleştiler zannediyorlar. Oysa, o dinozorlar sınıfı genç iken de küfürlerinden dolayı aynı çirkinliğe sahiplerdi! Şimdi de o çirkinlikler diyagrafmaları tamamen kapanmış olduğu için simalarına daha iyi oturmuş oluyor. Allah da şemal olarak kaş, göz, burun, biçim ne vermiş ise; sanki onların suratlarında bir atom bombası patlamış gibi korkunç bir stil alıyor. O da küfrün onlara gider ayak attığı kazıktır!

Evet, Mümin Olunca Ne Oluyor?

Belli bir yaşa gelince, Cenâb-ı Hakkın verdiği biyoloji itibarı ile elbette bir yaşlılık, gençlik gibi daha bir canlı olmak kabiliyetini azalttığı için belli ölçüde güzellik çizgilerinde bir solukluk ve azalma var oluyor. Ama eğer “müminse dikkat edin daha bir sıcaklık, daha bir hürmet telkin eden, daha çok aranan bir insan oluyor.” Dikkat edin bakın! Kâfirlerin o sınıfı hiç kimse tarafından sevilmez. Onlardan bir tanesi gençlerin yanına gitse, bir şey bahane eder kaçarlar yanlarından! Ama bir mümin onların yanına gitse, hiç bir zaman böyle bir tepki vermezler. Çünkü mümin daha sevimlidir, daha cana yakındır. Ve işin açıkçası daha güzeldir tabii!

“Mümin hanım hiç bir zaman çirkinlik ve dinozorluk yaşına gelmez. Diyagrafması hep açıktır ve her zaman, her yaşında güzeldir.”

Kesinlikle bunu kafanıza koyun ve inanın! Daima hayati canlılığını muhafaza eder. O biyolojik yaş dönemleri bunların tamamen altında kalır. Tamamen ölene kadar kadınlık hassasını, kadınlık zevkini, kadınlık güzelliğini hep korur, durur.

İnsanlar İslâmiyeti bilmiyor da onun için kaçıyorlar. Şeriat gelirse ne olacak, diyorlar? Şeriat gelirse ne olacak? Kadınlığın devam edecek, hiç ölmeyecek! Bilmiyor, pudrayla durdururum zannediyor. Durmuyor tabii, çaputa çeviriyor!

Şimdi derilerini aşındırıyorlar. Bu işi bir Yahudi İstanbul’da yapıyor… Kadınların yüzüne hazırladığı kimyasal maskeyi takıyor. Bu maske, bir ay müddetle yüzünde duruyor, deriyi söküyor, tamamen çürütüyor. Altından taze deri çıktığı için o daha canlı çıkıyor, daha gergin çıkıyor. On yaş falan küçüldü, diyor. Hâlbuki öyle büyük bir tahribat ki o! Bir daha ilelebet, yüzün tashihi mümkün olmayacak. Bir kaç sene sonra cildi büyük bir çöküntüye uğruyor. Sonra olsun ben yine de gençleşeyim, diyor. Allah desende gençleşsen olmaz mı? “Daha iyi can var, Allah var, Muhammed var” desen, gençleşeceksin hâlbuki!

“Sen Allah’a zevkle bakarsan, Allah da sana zevkle bakacak. Allah’ın baktığı bir sima da hiç bir zaman çirkin olmaz! Devamlı surette güzel olur.”

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki’nin sohbetlerinden derlenerek hazırlanmıştır.