Böyle imtihan devrelerimizde teslimiyet ve tevekkülümüz sağlam olmazsa kısa zamanda hayattan usanır, dayanma gücümüzü yitirebiliriz. Bu sebeple irşat eserlerinde dindarların sağlam teslimiyet ve tevekküllerinden örnekler verilir bizlere. Ta ki, bu örneklere bakarak bizler de hakkımızdaki ilahi takdire razı olup benzeri bir teslimiyet ve tevekkülle sabır ve şükürle mukabele edelim maruz kaldığımız sıkıntı ve zorluklara..
İşte bu maksatla verilen bir örnekte deniyor ki, maruz kıldığı musibetlerden dolayı aşırı üzülen adam, bir maneviyat büyüğüne müracaatla der ki:
– Ben uğradığım zorluk ve sıkıntılardan çok üzülüyorum. Bana bir yol gösterebilir misin? Maneviyat büyüğü, önce seni tanıyalım, sonra düşüncelerimizi dile getirelim, sen kimsin der?
-Ben Müslümanlardan bir Müslüman’ım, deyince maneviyat büyüğü:
-Öyle ise der, sen Müslüman kelimesinin ne manaya geldiğini bilmiyorsun. Müslüman, teslim olan demektir. Allah’ın kendisi hakkında takdir buyurduğu varlık ve darlığa, iyilik ve kötülüğe, sıhhat ve hastalıklara sabırla, rıza ile teslim olan!.. Adam:
– Ben de teslim oluyorum işte, der.
– Hayır der, sen teslim olmuyorsun, teslim olsan beğenmediğin olaylardan aşırı derecede rahatsızlık duymaz, arkasında kim bilir ne hikmetler var diyerek teslim olursun Allah’ın sana takdir ettiği imtihanlara, razı olursun sıkıntı ve zorluklara.
Maneviyat büyüğü, teslim olan Hz. Geylani’nin hizmetçisi gibi teslim olur diyerek Geylani’yi ağlatan hizmetçinin teslimiyetini anlatır soru sahibine. Der ki:
Geylani Hazretleri misafirhanesinde hizmet etmek üzere bir hizmetçi tutar. Hizmet yerlerini gezdirip her tarafı gösterdikten sonra sorar:
– Hizmet edeceğin yeri gezdin, imkanlarımızı da görüp bilgi sahibi oldun. Şimdi söyle bakalım hizmet sırasında nerede kalmak istersin? Cevaba bakın.
-Nerede kalmamı istersen orada! Peki, ne yemek istersin? Neyi verirsen onu! Ne giymek istersin? Neyi giydirmek istersen onu!.
Hizmetçinin bu teslimiyeti karşısında Hz. Geylani başlar ağlamaya. Şaşıran hizmetçi üzülerek sorar.
– Yanlış bir şey mi söyledim yoksa, niçin ağlıyorsunuz efendim? Cevap verir:
-Niçin olacak oğlum, senin şu teslimiyetin için ağlıyorum, der. Keşke ömrümde bir defa olsun senin bana teslim olduğun gibi ben de Rabb’ime teslim olsaydım da, ‘Sen neyi münasip görüyorsan ona razıyım Ya Rab!’ başka hiçbir şey istemiyorum diyebilseydim. Böyle bir teslimiyet ancak kamil insanlarda olur. Sen kâmil Müslüman teslimiyeti gösterdin bana! Demek ki tam teslimiyet böyle olur?
Bir büyük teslimiyet örneği de şöyle verilmektedir:
Hz. Musa aleyhisselam Tur’a duaya giderken dağda bir adam çıkar önüne.
– Ben der, gece gündüz bu mağarada ibadetle meşgulüm. Rabb’ime sor ki, benim yaptığım ibadetimi kabul ediyor mu?
Musa aleyhisselam duadan sonra adamın sorusunu sorar, dönüşünde ise acı haberi şöyle verir:
– Rabb’imin sana selamı var. Ben o kulumun ibadetlerini kabul etmiyorum, buyurdu, der. Adam düşünmeye başlar. Sonra kendini toparlayarak kalkar mağaraya yönelir. Musa Aleyhisselam ‘Nereye?’ diye sorar. Mağaraya, der. Vakit çok kıymetli boşa geçirmeyeyim, hemen Rabb’ime ibadete başlayayım!
– İbadetlerini Rabb’im kabul etmeyeceğini bildirdi ya! Şöyle cevap verir:
– Ben O’nun işine karışmam. Bana ‘ibadet et’ emri vermiş, ben O’nun emrini yerine getirmeye çalışırım, bilirim ki O asla yanlış yapmaz. Ben O’na teslim olmuşum bir defa. Teslim olan pazarlık yapmaz, O’ndan ne gelirse hikmeti var deyip teslim olur, kabul eder!..
İşte o anda Cebrail Aleyhisselam gelerek der ki:
– Ya Musa! O kula söyle şu andan itibaren geçmiş ve gelecek bütün ibadetleri kabul edilmiştir. Allah kendisine böyle teslim olanı asla mahrum bırakmaz. Bu teslimiyeti ona imtihanı kazandırmıştır!.
Ne dersiniz, bizim teslimiyetimiz de böyle mi? Bir düşünsek mi?
Ahmed Şahin / Zaman