Hayat-ı Beşeriye Bir Yolculuktur..!

Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur.
Şu zamanda, Kur’anın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi.
Mülevves ve ufûnetli bir çamur içinde kafile-i beşer düşe kalka gidiyor.

Bir kısmı, selâmetli bir yolda gider.
Bir kısmı, mümkün olduğu kadar çamurdan, bataklıktan kurtulmak için bazı vasıtaları bulmuş.
Bir kısm-ı ekseri o ufûnetli, pis, çamurlu bataklık içinde karanlıkta gidiyor.

Yüzde yirmisi sarhoşluk sebebiyle,
o pis çamuru misk ü anber zannederek yüzüne gözüne bulaştırıyor..
düşerek kalkarak gider, tâ boğulur.
Yüzde sekseni ise, bataklığı anlar, ufûnetli, pis olduğunu hisseder..
fakat mütehayyirdirler, selâmetli yolu göremiyorlar.

İşte bunlara karşı iki çare var:
Birisi: Topuz ile o sarhoş yirmisini ayıltmaktır.
İkincisi: Bir nur göstermekle mütehayyirlere selâmet yolunu irae etmektir.

Ben bakıyorum ki; yirmiye karşı seksen adam, elinde topuz tutuyor.
Hâlbuki o bîçare ve mütehayyir olan seksene karşı hakkıyla nur gösterilmiyor.
Gösterilse de; bir elinde hem sopa, hem nur olduğu için emniyetsiz oluyor.
Mütehayyir adam “Acaba nurla beni celbedip, topuzla dövmek mi istiyor?” diye telaş eder.
Hem de bazan ârızalarla topuz kırıldığı vakit, nur dahi uçar veya söner.

İşte o bataklık ise, gafletkârane ve dalalet-pîşe olan sefihane hayat-ı içtimaiye-i beşeriyedir.
O sarhoşlar, dalaletle telezzüz eden mütemerridlerdir.
O mütehayyir olanlar, dalaletten nefret edenlerdir, fakat çıkamıyorlar;
kurtulmak istiyorlar, yol bulamıyorlar.. mütehayyir insanlardır.
O topuzlar ise, siyaset cereyanlarıdır.
O nurlar ise, hakaik-i Kur’aniyedir.

Nura karşı kavga edilmez, ona karşı adavet edilmez.
Sırf şeytan-ı racîmden başka ondan nefret eden olmaz.
İşte ben de nur-u Kur’anı elde tutmak için “Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase” deyip,
siyaset topuzunu atarak, iki elim ile nura sarıldım.

Gördüm ki:
Siyaset cereyanlarında hem muvafıkta, hem muhalifte o nurların âşıkları var.
Bütün siyaset cereyanlarının ve tarafgirliklerin çok fevkinde ve onların garazkârane telakkiyatlarından müberra ve safi olan bir makamda verilen ders-i Kur’an ve gösterilen envâr-ı Kur’aniyeden hiçbir taraf ve hiçbir kısım çekinmemek ve ittiham etmemek gerektir.
Meğer dinsizliği ve zındıkayı siyaset zannedip ona tarafgirlik eden insan suretinde şeytanlar ola veya beşer kıyafetinde hayvanlar ola…

Elhamdülillah, siyasetten tecerrüd sebebiyle,
Kur’anın elmas gibi hakikatlarını propaganda-i siyaset ittihamı altında cam parçalarının kıymetine indirmedim.
Belki gittikçe o elmaslar kıymetlerini her taifenin nazarında parlak bir tarzda ziyadeleştiriyor.
Mektubat, Bediüzzaman Said Nursi

136