Hep din din din… Sizin hiç dünya görüşünüz yok mu?

Uzun mailinden anlaşıldığına göre ırkçılık hastalığına yakalanmışlardan biri öfke ile soruyor:

Yazılarınızı okuyorum. Gördüğüm kadarıyla siz, her şeyi dine veya Bediüzzaman’a bağlıyorsunuz. Sizin hiç dünya görüşünüz yok mu?

Cevap:

1- Yazılarımı okuduğunuz için önce size teşekkür ediyorum. Eğer siz okumaya devam ederseniz ve biraz daha dikkatli okursanız inşallah okuduklarınız sizi güzel bir noktaya, eleştirilerinizde daha insaflı bir çizgiye getirecektir.

2- Mailinizden anlaşıldığına göre siz, ırkçılık hastalığına yakalanmışsınız ve öfke ateşiyle yanıyorsunuz. Allah, sizi her şeyden önce bu iki beladan kurtarsın. Çünkü ırkçılık hastalığı ve öfke, insanın basiretini kapatır, hakkı ve hakikati göstermez, insana çok şey kaybettirir. Hatta cennetini bile.

Hele öfkeli insanın öfkesi eğer inkârından kaynaklanıyorsa, artık o hiçbir güzelliği göremez; hidayete eremez. Böyleleri, Peygamber gibi bir güneşin yanında yıllarca oturdular, kin, nefret, haset ve öfkelerinden dolayı o hidayet güneşinden bir ateş böceğinin ışıkçığı kadar da olsa bir ışık alamadılar. Allah, bizi okuyan ve tanıyan kardeşlerimizi bu akıbetten ve bu ateşten korusun.

3- Diyorsunuz ki:

– “Siz her şeyi dine bağlıyorsunuz. Sizin hiç dünya görüşünüz yok mu?

– Var. Bizim dünya görüşümüz de dinimizin dünyaya baktırdığı tarzdadır. Biz, dinsiz dünyada hayır olmadığına inananlardanız. Sonra bizim dinimiz olan İslamiyet, ahiret dini olduğu kadar dünya dinidir. O sadece ahireti kurtarmak için gönderilmemiştir. O, ahiretten önce dünyayı, cehennem olmaktan kurtarmak için gönderilmiştir. Şu dünyada onun kapsam alanına girmeyen hiçbir şey yoktur. Bu özelliğinden dolayıdır ki her şeye onun penceresinden bakıyorum. Neyin eğri, neyin doğru, neyin iyi, neyin kötü, neyin helal ve neyin haram olduğunu ondan soruyorum, ondan öğreniyorum. Bu bakış ve bu tutum, beni Yaratanın emri, Peygamber’inin de sünnetidir. Bir Müslüman, Allah’ın farzını, Peygamber’in sünnetini yerine getirmeyecek de başka ne yapacaktır?

Ben size soruyorum:

– İçinde yaşamış olduğunuz şu dünyanın halini ve gidişatını beğeniyor musunuz? Her yerden helaket ve felaket çığlıkları yükseliyor. Her yerden savaş sesleri geliyor. Çocukların, kadınların ırzları, namusları kirletiliyor, taciz ve tecavüz, hırsızlık ve gasb olayları kol geziyor. Kadınlar kocalarını, kocalar karılarını öldürüyor. Yuvalar dağılıyor, çocuklar anasız, babasız, sevgisiz, şefkatsiz büyümeye mecbur kalıyor. Hiddete ve şiddete maruz kalan çocuklar, kalkıp hiddet ve şiddet gösteriyor, terör estiriyor. Eğitimde, siyasette, ticarette ahlakî kurallar alt-üst olmuş. Kadınlar, kendilerini beğendirmek için müstehcenlik ve şıklık yarışında. İmanı, hayayı ve ahlakı kökünden söküyorlar. Dinden, imandan ve maneviyattan beslenemeyen erkeğin, şehvetini tatmin etmek için yapmadığı ahlaksızlık yok. Hiç kimse çocuğunu güven içinde sokağa salamıyor, bakkala gönderemiyor. Acaba Kayseri’de çocukların başına gelen benim çocuğumun da başına gelir mi diye.

BÖYLE BİR DÜNYAYI SİZ, NE İLE ISLAH EDECEKSİNİZ?

Böyle bir dünyayı siz, ne ile ıslah edeceksiniz? Hangi hukuk sistemiyle, hangi siyaset düsturuyla ve hangi anayasa maddesiyle? Hapishaneler tıklım tıklım dolu. Keza hastahaneler öyle, kabristanlar öyle. Neden? Çünkü insanın ruhuna ve kalbine merhem olacak hakikatleri söyleyenler yok denecek kadar az. Herkes dünyevileşmiş, herkes dedikodu ile zaman öldürüyor. Herkes fitneyi körükleme, suları bulandırma ve bulanık sularda balık avlama sevdasında. Ve su testisi su yolunda kırılıyor. Onun için hastaneler, hapishaneler ve kabristanlar hayatı ve gençliği su-i istimal edenlerle dolup dolup taşıyor.

Bunun içindir ki şair bir zamanlar:

Vatanımda sular akar başıboş, / Herkes birbirini kakar başıboş,

Allahım sen acı şu saf millete, / Akşam yatar, sabah kalkar başıboş! demiş.

Ben artık böyle değil de şöyle diyeceğim:

Vatanımda sular akmaz başıboş, / Herkes birbirini kakmaz başıboş

Allahım Sen rahmet ver şu saf millete, / Akşam yatmaz, sabah kalkmaz başıboş!

Herkes ne yaparsa yapsın, ben herkesin inadına vatanımda artık suların başıboş akmaması, herkesin birbirini kakmaması ve milletimin başıboş yaşamaması, Allah’ın dinine bağlı, Allah’ın sadık bir kulu olarak yaşaması için mücadele vereceğim. Verdim ve veriyorum. Elhamdulillah. Bu mücadeleyi veren herkese de yardım edeceğim.

Müsaade edin de hiç olmazsa birileri, bu işi yapsın, hep dinden, imandan bahsetsin. Her yazısını dine, Kur’an’a, Peygamber’e ayırsın. Bu işi yapanlara yardım etmiyorsanız hiç olmazsa bu işi yapanların morallerini bozmayın. Peygamberin tebliğ görevi omzunda olanların, bu memleketin maddî ve manevî imarına çalışanların kolunu kanadını kırmayın. Merek yanarsa, fareler de beraber yanar.

BEN HAKİKAT AŞIĞIYIM

Ben hakikat aşığıyım. Bu hakikati değil Bediüzzaman’da, Aynştayn’da, Auqust Comt’da da görsem alırım. Çünkü benim Peygamberim, “Hikmet müminin kaybolmuş malıdır. Nerde görürse alsın. Çünkü mümin ona çok layıktır!” buyurmuş. Bu hakikati ben Şah-ı Geylanî’de, Şah-ı Nakşibend’de, Mevlana’da, Yunus’da, Bediüzzaman’da, Hocaefendi’de, Süleyman Efendi’de, Mahmud, Zahid, Raşid ve Esad… Efendilerde görmüşsem niye almayayım?

Müsamahası, affı, şefkati, merhameti, hilmi, sabrı ve tevazuu geniş bir Peygamberin ümmeti olan ben neden benim gurubumda ve cemaatimde değil diye affetmeyeyim, hoş görmeyeyim, bağrıma basmayayım? Affetmez, hoş görmez ve bağrıma basmazsam; üstelik benim hemşerim olmayan ve benim kategorimde bulunmayan Müslüman kardeşlerime savaş açarsam kimi memnun etmiş olurum? Şeytanı ve yardımcılarını mı, yoksa Allah’ı ve Rasulünü mü? Belliki şeytanı ve yardımcılarını memnun etmiş olurum. Buna hakkım var mı? Yok. Elimizi vicdanımıza koyup düşünelim. Kendi ayıplarımızı görmeyip, kardeşlerimizin ayıplarıyla uğraşmaktan artık vazgeçelim.

BİZİM PEYGAMBERİMİZ SADECE AHİRET PEYGAMBERİ DEĞİL

4- Bizim Peygamberimiz, sadece ahiret ve ahlak peygamberi değildir. Aynı zamanda o dünya ve hukuk peygamberidir. Dünyayı da cennetleştirmek için gönderilmiştir. Bunu başarmıştır da. Buna en güzel örnek asr-ı saadet denilen kendi asrıdır. O, 23 sene gibi kısa zamanda öylesine dini, imanı, ahlâkı ve hukuku hâkim kıldı ki, onun asrında kolay kolay kimse günah işleyemiyor, kimse kimsenin canını yakamıyordu. Birisi bir suç ve günah işledi mi, gidip kendisini şikâyet ediyor, en ağır cezaya çarpılmayı göze alıyor, kendisini temizlemeye çalışıyor, dünyam yansa da hiç olmazsa ahiretim yanmasın diye düşünüyordu. Onun asrında günah işleyen yoktu. Milletin canını yakan, ırzına hor bakan yoktu.

Onun için biz, onun ve onun asrının hasretini çekiyoruz. Adam olmak ve adam gibi yaşamak isteyen herkesin özlemi budur. Çünkü Allah, adam olmak ve adam gibi yaşamak isteyenlerin önüne onu örnek koydu. Beni seviyorsanız ona uyun, o, ne getirdiyse alın, neden yasakladıysa ondan da uzak durun, buyurdu.

AKIL YARATAN ALLAH’A KARŞI BU UKALALIĞI NASIL YAPARIM?

Gerek Kur’an’da ve gerekse Peygamberimizin hayatında, dünyamızı tanzim edecek ve her konuda bize rehber olacak en ince detaylara bile yer verilmiş ve bunlara uymak benden istenilmişken; ben nasıl olur da, bunları bir tarafa koyarım, kendimden bir yaşama biçimi ortaya çıkarırım? Bu da benim dünya görüşüm, derim? Beni yaratan Allah’tan utanmam mı? Akıl yaratan ve herkese akıl dağıtan Allah’a karşı bu ukalalığı nasıl yaparım? Ruz-i mahşerde bunun hesabını ben Allah’a nasıl veririm?

Bunu yapanlar oldu ne kazandılar? Dünyayı kazanalım diye dini rüşvet verdiler, dünyayı da kaybettiler. Hem dünyalarını ve hem de ahiretlerini yıktılar, berbat ettiler. İşte seküler dünyanın hali ortada. Göz yaşı ve kandan, anarşi ve terörden, acı ve sancıdan, savaş ve kargaşadan, hile ve aldatmadan, yağma ve yalandan başka bir şey var mı?

BENİM DİNİMİN DÜNYA GÖRÜŞÜ YOK DEĞİL Kİ!

5- Benim dinimin dünya görüşü yok değil ki, ben onu bırakayım da ayrıca bir dünya görüşü ortaya koyayım. Evlenmeyi yasaklamamış, yemeyi, içmeyi, güneşlenmeyi, denizi, kumu, eğlenmeği, siyaseti, ticareti, eğitimi, okumayı, hukuku, adaleti, hürriyeti yasaklamamış. Bunların hepsini yap, ama meşru bir şekilde yap, dine ve peygamberin örnek ahlakına uygun yap, demiş. Helal olanı, helal yerde, helal bir şekilde yap, demiş. Namuslu ol, adam gibi yaşa, demiş. Kendi ırzını, namusunu, kanını ve canını dokunulmaz bildiğin gibi, başkalarınınkini de öyle mukaddes ve dokunulmaz bil, demiş.

Mesela güneşlen, denizden, kumdan istifade et. Ama terbiyeli ol, ya kimselerin olmadığı yerde bunu yap, ya da dinde ölçüleri tarif edilen avret yerlerini örterek yap, demiş. Spor yap, ama avret yerlerini açarak yapma. Ye, iç. Ama haram yeme, haram olanları ve zarar veren şeyleri içme, demiş. Eğlen, evlen, ama bunu helalin ve nikâhlınla yap, demiş. Bu misalleri çoğaltabilirsiniz.

6- Benim dinim dünyayı terk et, demiyor. Dünyayı ahiretin tarlası gör, burada çalış, ibadet et, hayır ve hasenat yap ki ahirette rahat edesin, diyor. Dünya bir zikirhanedir. Her varlık Allah’ı zikrediyor, sen de onlara katıl, diyor. Her şeyin Allah’ı zikrettiği bir âlemde senin gaflet ve dalalet içinde olman ayıptır ve büyük kayıptır, diyor.

7- Sözün özü: Din olmadan dünyaya bakarsam ne dünyam kalır, ne de ahiretim. Dünyaya din çerçevesinden bakarsam hem dünyayı ve hem de ahireti kazanmış olurum. Her iki dünyam da cennet olur. Öyleyse neden dünyaya dinsiz bakayım? Neden şu fani dünyada dinsiz kalayım? Bazılarını kızdırma pahasına da olsa Bediüzzaman’ın hakikatten ibaret bir sözüyle yazımı noktalayayım:

Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası; ihyay-ı dinle olur, bu milletin ihyası!

Yani, hayatın hayatı dindir, hayatın ışığı ve temeli dindir. Bu milleti kalkındırmak ve huzura kavuşturmak, ancak dini yaşamak ve yaşatmakla mümkün olacaktır. Vesselam.

Vehbi Karakaş / Risale Haber

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: