Ancak, israf edip de arkaya attığımız o yılların hesabının bizi beklediğinin de farkında mıyız? Ne kadarını değerlendirmiş, ne kadarını israf ederek atmışız geriye düşünüyor muyuz?.. Yani hesabını verebileceğimiz bir hayat yaşadığımızdan emin miyiz?
İsterseniz gelin bu hesap verme meselesini, Bağdat’ın büyük mutasavvıfı Şibli Hazretleri nasıl anlayıp anlatmış bir ona bakalım, hayatımızı bir de onun hesap anlayışıyla incelemiş olalım.
Üçüncü asrın büyük muhaddis ve mutasavvıfı sohbetlerine hep şu ikazlarla başlıyor:
– Ey Müslümanlar! Günler, aylar.. derken seneler geçiyor, harcadığımız seneleri hep geriye atıyor, hesap gününe biraz daha yakınlaşıyoruz. Öyle ise orada hesaba çekilmeden önce burada kendimizi hesaba çekerek yaşamalı, hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarla dolu hayattan yılandan, akrepten kaçar gibi kaçmalıyız.
Şibli Hazretleri’nin bu ikazlarını dikkatle dinleyen bir hürmetkârı der ki:
– Efendi Hazretleri, konuşmalarınıza hep ‘Hayatınızı hesaba çekerek yaşayın!’ ikazıyla başlıyorsunuz. Biz burada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki orada hesabımız kolay geçecek, bir sıkıntı ile karşılaşmayacak mıyız?
İmamın cevabı hem ümit verici, hem de uyarıcı olur:
– Burada der, kendini hesaba çekerek yaşayanın oradaki hesabı kolay olacak, hesabını yapmadan yaşayanların hesabı ise çok çetin geçecek, duyacağı son pişmanlık da hiç fayda vermeyecektir!..
Bu cevap üzerine soru sahibi, kendini hesaba çekerek yaşama kararı alır. Yani, ahirette hesabını veremeyeceği hiçbir işi dünyada yapmama azmine girer. Bu sıralarda bir gece rüyasında bakar ki kendisini böyle ikazlarıyla irşad eden Şibli Hazretleri beyaz bir at üzerinde bulutlara doğru uçup gidiyor. Arkasından seslenir:
– Ne olur birazcık dur da ben de geleyim seninle!. Cevap manidardır:
– Ben buradaki hesabımı bitirdim, şimdi oradaki hesabımı vermeye gidiyorum! Artık bir saniye dahi bekletmezler beni burada!..
Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk işi üstadını ziyarete gitmek olur. Bakar ki kapısında cenaze hazırlığı var. Anlar ki burada hesabını yaparak yaşadığı hayatının son hesabını vermek üzere uçmuş bulutlara doğru…
Vasiyeti gereği cenazesini kendisi kıldırıp defnini yaptıktan sonra çok üzüldüğü üstadını rüyasında görme niyetiyle uzun dualar okuyarak girdiği gece uykusunda karşısında bulur mürşidini. İlk sorusu hesap meselesi ile ilgili olur:
– Sen der, dünyada kendini hesaba çekerek yaşar, bize de ısrarla hesabını verebileceğimiz hayat yaşamamızı tavsiye ederdin, senin hesabın nasıl oldu orada? Cevap manidardır.
– Melekler der, beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada çok korktum, sıtma tutmuş gibi titremeye başladım. O sırada Rabb’imizden bir hitap geldi sorgu meleklerine:
– O kulum dünyada hesabını yaparak yaşadı, veremeyeceği hesabı yoktur burada. Şiddet değil şefkat gösterin hesabını yaparak gelenlere!
Şibli Hazretleri bundan sonra şu tembihte bulunur:
-Siz de der, hesabını verebileceğiniz bir hayatla gelin buraya. Sizin için de, ‘O kulum dünyada hesabını yaparak geldi, veremeyeceği hesabı yoktur, şefkat gösterin hesabını yaparak gelen bu kuluma da!’ desin Rabb’imiz.
– Ne dersiniz?.. Biz de nasıl bir hayat yaşadığımızı düşünsek de, hesabını verebileceğimiz bir hayatla gitme kararı alsak mı yılın bu başında? Hesap meselesinin bizim de bir numaralı meselemiz olması gerekmez mi? Başladığımız yılın başında bu önemli konumuzu düşünmeyeceksek daha ne zaman düşüneceğiz?
İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan yazımızın başlığını bir daha okuyalım:
“Hesabını verebileceğimiz bir hayat yaşadığımızdan emin miyiz!?”
Yarın: Her sabah bizden 8 şey istendiğini biliyor muyuz?
Ahmed Şahin / Zaman