Hz. Mariye (r.anha) Kimdir?

gulMâriye bint Şem’ûn el-Kıbtiyye (ö. 16/637), Hz. Peygamber’in cariyesi. Babası Mısır’ın Saîd bölgesinden ve Kıbtî denilen yerli halkındandır. Ancak onun aslen İranlı veya Rum olabileceği de kaydedilmiş (Hamîdullah, II, 745), annesinin Hristiyan bir Rum olduğu belirtilmiştir.

Hz. Peygamber, hicretin 7. (628) yılında komşu ülkelerin hükümdarlarını İslamiyet’e davet etmeye başlayınca Bizans’ın İskenderiye valisi ve Mısır’ın mukavkısı olan Cüreyc b. Mînâ’ya da Hâtıb b. Ebû Beltea ile bir mektup gönderdi. Mektup okuyup ona değer verdiği, hatta benimsemesine rağmen Bizans imparatorundan çekindiği için İslamiyet’i kabul etmediği ileri sürülen Cüreyc b. Mînâ (Belâzürî, I, 449), Rasûl-i Ekrem’e yazdığı cevabî mektupla birlikte cariyelerinden Mâriye ile kız kardeşi Sîrîn’i, bir rivayete göre de bunlarla birlikte başka iki cariyeyi (Taberî, II, 128), Mâriye’nin amcasının oğlu Me’bûr adlı hadım ağasını, ayrıca 1000 miskal altın, kıymetli elbiseler, kumaşlar, güzel kokular, bir merkep, bir katır vb. hediyeler yolladı.

Hâtıb b. Ebû Beltea’nın Medine’ye dönerken yanındakilere İslamiyet’i anlattığı, Mâriye ve Sîrîn’in Müslüman olduğu, Me’bûr’un ise daha sonra Rasûl-i Ekrem hayattayken İslamiyet’i kabul ettiği veya Mâriye ve Sîrîn’in Medine’de Hz. Peygamber’in tebliği üzerine İslam’a girdiği zikredilmektedir (İbn Sa’d, I, 134; Zübeyr b. Bekkâr, s. 56). Rasûlullah (sav) Mâriye’yi kendine cariye olarak aldı, Sîrîn’i de şair Hassan b. Sâbit’e hediye etti. Mâriye bir müddet Ümmü Süleym bint Milhân’ın (bazı kaynaklara göre Hârise b. Nu’mân) evinde misafir edildi, ardından Medine’nin Avâlî (Âliye) semtindeki Kuf bölgesinde bulunan bir eve yerleştirildi.

Bazı kötü niyetli kimselerin Mâriye (r.anha) ile onun hizmetinde bulunan Kibtî veya Mısır’dan birlikte geldikleri hadım köle hakkında dedikodu çıkarması üzerine Rasûlullah (sav) bu iddiayı araştırmak için Hz. Ali (ra)’yi görevlendirdi; Kibtî’nin de hadım olduğu ortaya çıkınca dedikodu kapandı. Hz. Hatice dışında hiçbir hanımından çocuğu olmayan Rasûl-i Ekrem’in 8 yılının Zilhicce ayında (Nisan 630) Mâriye (r.anha)’den bir erkek çocuğu dünyaya gelince Mâriye “ümmüveled” statüsüne geçerek hürriyetine kavuştu.

Güzel bir hanım olduğu belirtilen Mâriye (r.anha)’ye Rasûl-i Ekrem’in ilgi göstermesi başta Hz. Aişe (r.anha) olmak üzere diğer eşlerinin kıskanmasına yol açtı. Bir defasında Hafza, evinde bulunmadığı sırada Rasûlullah (sav)’ın Mâriye (r.anha) ile olduğunu öğrenince çok üzülmüş, Hz. Peygamber de bu konuyu kapatmasını tembih ederek artık Mâriye’yi kendine haram kıldığına dair yemin etmişti. Bunu Peygamber hanımları için bir müjde kabul eden Hafza (r.anha) durumu Hz. Aişe (r.anha)’ye haber verince Rasûl-i Ekrem’e hitaben, eşlerini memnun etmek için Allah’ın helâl kıldığını kendisine haram kılmasını doğru bulmayan ayetler (et-Tahrîm 66/1–2) nazil olmuştur. (Ebû Dâvûd, s. 201–202) Bu ayetlerin Hz. Peygamber’in diğer eşi Zeyneb bint Cahş’ın evinde bal şerbeti içmesini kıskanan hanımlarına balı kendisine haram kıldığını söylemesi üzerine indiği de kaydedilmiş (Buhârî, “Tefsir”, 66/1), bu arada her iki olayın da ayetin nüzul sebebi olabileceği belirtilmiştir. (İbn Hacer, Fethu’l-bârî, VIII, 525)

Mâriye (r.anha) Medine’de vefat etti, cenaze namazı Hz. Ömer (ra) tarafından kıldırıldıktan sonra Cennetü’l-bakî’de defnedildi. Mâriye (r.anha) dolayısıyla Mısırlılar’ı kendine hısım kabul eden Rasûl-i Ekrem, ileride Mısır fethedildiği zaman halkına iyi davranılmasını tavsiye etmiş (Müslim, “Fezâ’ilü’s-sahabe”, 226, 227) ve bu tavsiyesi yerine getirilmiştir.

Aynur Uraler / Sonpeygamber.info

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: