Hz. Muhammed (asm)’in Dua Hazinesi Cevşen, Hem Tefekkür hem de Zikirdir!

cevsenCevşen, vahye dayanan eşsiz bir tefekkür ve zikir kaynağıdır. Allah’ın bin bir ism-i şerifiyle cehennemden, ateşten, azaptan, gazap ve kahr-ı ilahi’den, afetlerden, musibetlerden Allah’a sığınma manası ifade eden tevhit cümlelerinden müteşekkildir. Hazreti Cebrail(as) tarafından Peygamberimize (asm) “Zırhı çıkar, onun yerine bu cevşeni oku” buyrulmuş. Cevşen, Hz.Ali, (ra) Cevşeni bizzat Peygamberimizin (asm) mübarek dilinden yazmış ve ondan rivayet etmiştir.

Cenab-i Allah (cc) Kur’an’ı Kerimde birçok ayetlerinde kendi isimleri ile dua etmemizi emretmiştir.(1) Örneğin: “Ya Rahman! Ya Rahim! Ya Rezzak! Ya Şafii! Ya Hafiz!”vs. Keza, Fahr-i Kâinat Muhammed (asm) ism-i azamla yapılan duaların kabul olunacağını bildirmiştir. (2)  Cevşenü’l-Kebîr duası tamamıyla Allah’ın isimlerinden oluşmaktadır. Bu nedenle önem arz ediliyor.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri vird-i zeban ettiği Cevşen’i, Mecmuatül Ahzab adlı eserden nakletmiştir. Bu eserin müellifi muhterem ve büyük velilerden Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretleridir.(3)

Hazreti Ali (r.a.)der ki: “Ben Ebü-l Kasım’ın (Resulullah’ın) ağzından her işittiğimi size söyler, ifşa edersem, sizler benim yanımdan ayrıldığınızda “Ali yalancıların yalancısıdır, diyeceksiniz.” (4) Öyle mahrem ve hususi rivayetler vardır ki, umuma açık hâdis kitaplarında yazılmamıştır. Abdülkadir Badıllı ağabey de “Cevşenü’l-Kebir duası da böyle sırlı bir münacat olduğunu bu sebeple umumca bilinmediğini düşünüyoruz.” demiş.

Bediüzzaman duanın kabulünün şartlarından ve Cevşenü’l-Kebîr ile alakalı şöyle diyor:

Ubûdiyet, emr-i ilâhiye ve rızâ-ı ilâhiye bakar. Ubûdiyetin dâisi emr-i ilâhî ve neticesi rızâ-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gâiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubûdiyete münâfî olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubûdiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubûdiyeti kısmen iptal eder. Belki o hasiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

işte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şâh-ı Nakşibendî’yi veya bin hâsiyeti bulunan el-Cevşenü’l-Kebîr’i, o faydaların bazılarını maksûd-u bizzat niyet ederek okuyorlar. O faydaları göremiyorlar ve göremiyecekler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü o faydalar, o evradların illeti olamaz ve ondan, onlar kasten ve bizzat istenilmeyecek. Çünkü onlar fazlî bir surette, o hâlis virde talepsiz terettüp eder. Onları niyet etse, ihlâsı bir derece bozulur. Belki ubûdiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için, zayıf insanlar ve müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. O faydaları düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rızâ-yı ilâhî için âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbûldur. Bu hikmet anlaşılmadığından, çoklar, aktâbdan ve Selef-i sâlihînden mervî olan faydaları görmediklerinden şüpheye düşer, hatta inkâr da eder”.(5)

Bediüzzaman, özelikle Cevşen Hz. Muhammed (asm)’in duası olduğunu: “Nev-i insanın medâr-ı fahrı ve elhak en hakiki insan-ı kâmil olan Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, Cevşenü’l-Kebîr nâmındaki münâcâtında bin bir ismiyle duâ ediyor, ateşten istiâze ediyor. Hem binler dua ve münâcâtlarından Cevşenü’l-Kebîr ile öyle bir marifet-i Rabbâniye ile öyle bir derecede Rabbini tavsif ediyor ki, o zamandan beri gelen ehl-i mârifet ve ehl-i velâyet, telâhuk-u efkârla beraber, ne o mertebe-i marifete ve ne de o derece-i tavsife yetişememeleri gösteriyor ki, duada dahi onun misli yoktur. (6) buyurmuştur.

Cenab-i Allah, Cevşenü’l-Kebir’i ihlâsla okumayı nasip etsin, onun hürmetine bütün İslam âlemini her türlü afetlerden, bela ve kötülüklerden muhafaza etsin. Âmin…

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

30.9.2013

www.NurNet.org

Alıntılar :1-İbni Mace, 2-Taha,8/Haşir, 24/İsra,110, 3-http://www.evliyalar.

4-Ruh-ul beyan. 5–17.Lem’a On üçüncü nota. 6–24.Söz. Birinci dal.