İbrikten Alınan Abdest

Camiin damından yükselerek tâ uzaktan gelen mikrofonsuz fıtrî bir sadâ ile sabah vaktinin girdiğini anlayınca, yatağından doğruldu.

Tıpkı Hz. Âişe (r.anha) gibi iki eliyle yüzünü yoklayıp, sabaha kendisini sıhhatle kavuşturan Allah’a hamd edip duasını okudu: “Elhamdülillahillezî emâtenî sümme ehyânî = Beni uyku ile öldürüp sonra dirilten Allah’a hamd olsun.

Dşarı çıktı, elinde ibrik ile evden biraz mesafeli olan ayakyoluna gidip geri döndü. Abdestini aldı, ibriği yeniden doldurmak için evin bahçesindeki tulumbaya yöneldi. Hava biraz serin, otuz metre derinlikten çıkan kuyu suyu da soğuktu.

Gönlü elvermedi. Akşamdan içinde korları hâla canlı duran tandırın üzerine suyu koydu, bekledi, ısındığını anlayınca, leğenle birlikte yan odaya yöneldi.

Hafızlığa çalışan oğlu o odada uyuyordu. Kapıyı tıklattı ve içeri girdi. Elinde ibrik bekliyordu. Kapı arkasındaki leğen, suyu biriktirmek ve lavabo görevi yapmak üzere konmuştu.

“Kalk oğlum! Leğen burada, abdest suyun da işte, buraya koyuyorum. Namazını kıl dersine başla.” diyerek yumuşak ve şefkat dolu bir ses tonuyla seslenip odasına geçti.

Hafızlığa çalışan ve talebe-i ulûm-i dîniyye konumunda olan çocuk, mahmur gözlerle babasına baktı:

“Tamam baba, kalkıyorum.” diyerek yatağından doğruldu.

O da, sabah kalkınca hangi duayı okuyacağını biliyordu. Duasını okudu, dışarı çıktı, helâ ve tahâret işlemlerini tamamladıktan sonra, babasının hazırlayıp koyduğu ibriğin suyuyla abdest almaya başladı.

Suyu kullanırken düşünüyordu: “Bizim kuyunun suyu soğuktur. Ama ibriğin suyu ılık. Niye ki acaba?” diye sebebini araştırırken, babası tekrar içeri girdi.

“Abdestini aldın mı oğlum?” diye sorunca, “evet babacığım, aldım da…” dedi, devam etmesine fırsat kalmadan babası sordu:

-“Eee, ‘da’sı ne?
-“Su ılıktı da, onu soracaktım?”
-“Ha, su mu?” diye sordu ve devam etti:”Üşümeyesin, hasta olmayasın, güzel okuyasın da, ilerde iyi bir hâfız ve Kur’ân ehli olasın diye, tandırda ısıtıp koydum oğlum.”

Oğlu, babasının bu jestinden, Kur’ân’a ve Kur’ân okuyanlara gösterdiği hassasiyetten çok etkilenmişti. Okumamazlık, savsaklamak, kaytarmak, işe hafife almak olmazdı artık. Böyle bir babaya karşı minnet ve şükran duygularının hakkı verilmeli, sonuna kadar bu yolda ilerlemeliydi.
O’nun duasını almalı, şefkat ve merhâmetini daha çok celb etmeliydi.

-“Teşekkür ederim baba, çok sağol,varol, layık olmaya çalışacağım.” diyebildi ancak.

Çocuk kalbiyle oldukça etkilenmişti bu olaydan. Onun için bir motor gücü, enerji kaynağı, cesaret menbâı olmuştu babasının bu davranışı. Bir türlü unutamıyordu. Hakkını vermeliydi, böyle bir babanın kıymetini derinden takdir etmeli ve gereğini yapmalıydı.

Namazını kıldıktan sonra rahlesinin başına oturdu. Berrak bir zihin ve dinlenmiş bir kafa ile ezberlerini yapmaya başladı.

Böylesine bir fedakârlık ve örnek bir davranış, hayatı boyunca Onun mahcubiyetine sebep olmakla birlikte, azim ve kararlığının bir kamçısı olmuş, kendisini başarıdan başarıya götürmüştü. Babasının duasını hep yanında hissetmiş, gücünü ve sevincini hep ondan dönüştürmüştü.

Hayat hep aynı kalmıyordu ki…
Vade biçilen ömürler tükeniyor, ölüm hakikatı hiç değişmiyordu.

Ve artık vedalaşma zamanı gelmişti babasıyla.

Teneşirde uzanmış abdest aldırmayı bekliyordu.

Yaklaştı, hüzün ve sevinci birlikte yaşıyordu. Son görevinde babasının başucunda olmaktan dolayı Rabbine şükrediyordu.

kırk yıl önce babasının kendisine yaptığı o unutulmaz hizmetin karşılığını baba farkıyla vermek zamanı gelmişti demek.

Tandır veya ocak yoktu ama, şofben marifetiyle ısıtılmış suyun musluğuna uzandı ve dualarla ılık suya yol verdi.

Bunca emek, bunca hizmet, bunca fedakârlık, evlatlarına topyekun adanmış bunca çileli bir hayatın karşılığı hiç bir şeyle ödenemezdi kuşkusuz.

Sanki etrafında toplanmış evlatlarının yüzüne tebessümle bakıyor, onlara bir şeyler söylemek istiyordu. Mesaj yüklü bu bakışların ötelere açılan ufkunda müjde dolu manzaralar, mâna yüklü dost ve ahbâb meclisleri Onu bekliyordu.

Kur’ânı başına tâc, namazı kendine mi’râc edinmiş çilekeş bir kulun Rabbine vuslatı da anlamlı ve esrarlı olacaktı şüphesiz.

Bu tefekkür denizi bitmez.

En iyisi; ibrikle başlayan abdestin muslukla tamamlanmasına itina ile itmamına çalışmak ve umûm babalarımızı pâk ve temiz olarak ebedî yurtlarına uğurlamak.

Ruhları şâd, makamları Cennet, komşuları Resûlullah (asm) olsun inşâallah.

NOT: Muhterem okuyucularımızın Mi’râc kandilini en kalbî duygularımla ve dualarımla tebrik ediyorum. İ.A

İsmail Aksoy