İffetli  olmanın şartları

        Kardeşlerim sizlere sel gibi hücum eden kebair (büyük günahlar) içinde ki şu vahim şartlardır iffeti muhafaza etmek hakkında çok önemli mesajlar ve bilgiler vermek istiyorum. Fakat daha  önce Üstadımızın  “Takva”  hakkındaki ikazlarını tekrar gözden geçirmek lazımdır. Bilahare hakikati nuriyeden anladıklarımızı şerh ederek izaha çalışacağız. Üstadımız Hazreti Ali (R.A.) ve Şahi Geylani’in (R.A.) beyitleriyle Risale-i Nura verdikleri ehemmiyetin, zamanın ehemmiyetinden olduğunu söylüyor. Zaman neden ehemmiyetli? Kastamonu Lahikasında ki meşhur takva mektubundan seçerek aldığım kısımda bakın ne diyor? “Böyle kebairi azime içinde amel-i sȃlihin ihlȃsla  muvaffakiyeti pek azdır. Hem az bir ameli salih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir. Hem takva içinde bir nevi ameli salih var. Takva böyle zamanlarda binler günahın tehacümünde bir tek içtinab, az bir amelle yüzer günahın terkinde, yüzer vacib işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta niyetiyle, takva nȃmıyla ve günahtan kaçınmak kastıyla, menfi ibadetten gelen ehemmiyetli a’mel-i sȃlihadır. Risale- Nur şakirtlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir.” K: 148.

        “Ȃhirzaman fitnesinde en dehşetli rölü oynayan, taife-i nisaiye (hanımlar taifesi) ve onların fitnesi olduğu hadȋsin rivayetlerinden anlaşıyor. Bu zamanda zındıka dalaleti, İslamiyete karşı muharebesinde, nefs-i emmarenin planıyla, şeytanın kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi; yarım çıplak (karı ve kız)lardır ki, açık bacaklarıyla dehşetli bıçaklarla ehli imana taaruz edip saldıriyorlar. Nikȃh yolunu kapamağa fuhuşhane yolunu genişletmeğe çalışarak; çokların nefislerini  birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebȃir  (büyük günahlarla) ile yaralıyorlar . Belki o kalblerden bir kısmını öldürüyorlar.” G: 23.

        Fitne-i ahırzamanın mahiyeti bana göründü ki, o fitnenin dehşetlisi ve cazibedarı, kadınların yüzsüz yüzünden çıkiyor. İhtiyarı selb ediyor. Pervane gibi sefahet ateşine atıyor. Ve bir dakika hayat-ı dünyeviyeyi senelerce hayatı bakiyeye  tercih ettiriyor. Ben bir gün sokağa bakarken, o fitnenin tesirli bir numunesini hissetim. Gençlere çok acıdım. Dedim: Bu biçareler  kendilerini, bu mıknatis gibi celbedici fitnenin ateşinden kurtaramazlar. G:16.

        “Rivayette var ki: Fitne-i ȃhirzaman o kadar dehşetlidir ki, hiç kimse nefsine hȃkim olmaz. Bunun için, bin üçyüz sene zarfında emr-i Peygamberȋyle bütün ümmet o fitneden (Allaha sığınmış) istiaze etmiş azabı kabirden sonra “Min fitnetid-deccali ve min fitneti ȃhirizzaman.” (duaları) vird-i ümmet olmuş. Allahu a-lem bissavab, bunun bir tevili şudur ki: O fitneler nefisleri kendine çeker, meftun eder. İnsanlar ihtiyarlarıyla, (kendi istekleri ile) belki zevkle irtikȃb ederler.

        Mesela Rusyada hamamlarda kadın erkek beraber çıplak girerler ve kadın kendi güzelliğini göstermeğe fıtraten çok meyyel olmasından seve seve o fitneye atılır baştan çıkar ve fıtraten cemalperest erkekler dahi nefsine mağlup olup o ateşe sarhoşane bir sürur ile düşer, yanar. İşte dans ve tiyatro gibi o zamanın leyhviyatları ve kebairleri, (büyük günahları) ve bid’aları birer cazibedarlık ile pervane gibi nefisperestleri etrafına toplar; sersem eder.” Ş:584-585p5.

        “Demek elemli, karanlıklı, tahassürlü bir dirhem zevki, ayni yerde yüz derece ziyade daimȋ elemsiz bir zevke  , sefaheti tercih edenler, aksi maksatlarıyla ayni zevkte elȋm elemleri alır.”K: 106.  Her dakikada şimdiki tarzı hayat-ı içtimaiyede yüz günah insana karşı geliyor.” K:148. Herkeste nefsi emmare var, değil mi? Evet nefsini beğenen ve nefsini ittiham eden bedbahttir. Nefsin ayibını gören bahtiyardır.”M:329p3.

        Şimdi bakın İhlas Risalesinde daima okuduğumuza göre (İnşaAllah) hepimizce malumdur ki; bu derslerden ancak akıl ruh ve kalb faydalanıyor. Fakat nefis, heva, his vehim ve şeytan faydalanmadığı gibi, hoşlanmıyor da. Bize düşen vazife nedir? Derslerle kuvvetlendırdığımız üç kuvvetimiz olan aklımız, kalbimiz diğer menfi beş düşman kuvvetine galebe etmek bizim birinci vazifemizdir. O zaman ne oluyor? Bakın bu tevafukla melaikeyi de gecebilmişiz. Bu hususta bakın Üztad ne diyor?

        Beşerin şeheviye ve gadabiye kuvvetleri, Kuvve-i akliyesine münkad olursa (aklın dediğine uyarsa) beşer mücahedesinden dolayı melaikeye tefavuk eder. (üstün çikar) aksi takdirde hayvanattan daha aşağı olur  İşa:205.Görüyorsunuz bütün sokaklar iri pislık kanalı olmuş, çıplak medenilerle dolmuş, çünkü diyor.

        “Mimsız medeniyet taife-i nisayı yuvalarından uçurmuş, hürmetleri kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer-i İslam  Rahmeten onları davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahmetleri evlerde, hayatları ȃilede” S: 727.

        Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe riya ile rekabet, hased ile hodgamlık depretir damarları! Yatmış olan hevesat birden bire uyanır. Taife-i nisada serbestȋ inkişafı sebep olmuş beşerde ahlak-ı seyyienin (kötü ahlakın) birden bire inkişafı.” S:727.

        Diyemeyiz ki “Medeni Avrupada kadın erkek karışık, kötülük olmuyor!” Bakın Üstad bu hususta ne diyor.

     Memleketimiz Avrupaya kıyas edilmez… Seriütteessür ve hassas olan memaliki harredeki (sıcak memlekettte) memaliki harredeki insanların hevesat-ı nefsaniyesini mütemadiyen tehyic edecek açık saçıklık, elbette çok sȗ-i istimalata ve israfata ve neslin zafiyetine ve sukutu kuvvete sebeptir.” L:198.

        gözünü çıkaramazsın ve manen gözü kör etmek demek olan, gözü sana verenin rızası haricinde harama sarf edemezsin B:327  Bakın insan harama bakarsa gözü ne kadar ȃdi kavvad, (Pezevenk gibi) bir dereceye indiriyor.

        Göz bir hassedir ki, ruh bu ȃlem o pencere ile seyreder, Güzü eğer Cenab-ı Hakka satmazsan (Onun dediği yerde kullanmazsan) belki nefis hesabına gözü çalıştırsan; geçici devamsız bazi lezzetleri ve manzaraları seyr, şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad dercesin bir hizmetkȃr olur. S:27.

        Bakın haram nazar ihtimali dahi mescide cemaate gitmeyi hanımı din men ediyor. Mescide gidip gelmekte kebȃire  maruz kalmaması için, halvethanesinde bulunması lazımdır.” K.2487.

Risale-i Nur talebelerinden bir genç hȃfız pek çok adamların dedikleri gibi dedi: “Bende unutkankık hastalığı tezayüd ediyor, (ziyadeleşiyor) ne yapayım?” Bende ona dedim mümkün oldukça namahreme nazar etme. Çünkü rivbayette var. İmam-ı Şafii’nin (R.A.)dediği gibi, haram nazar nisyan verir.” (Harama bakmak unutkanlık yapar.) K:133.

        Bahsi geçen “Pek çok” adamlar içinde bizde varmiyiz? Varsak neden acaba?

Üstadın iffet ve istikametteki hudutsuzluğu, bilmüşahede sabittir ve inkȃrı gayri kabildir. Hayatı boyunca hanımlarla konuşmamış nazarıyla dahi meşgul olmamış. Şiddetle içtinab etmiş. Bir mektübundan anlaşıldığı gibi, gençliğinde dahi iffet ve istikametin zirve-i müntehasında olduğu, onu yakından tanıyan ve hayatına aşina olanların müşahedeleri ile sabittir. T:464. Yine Üstad anlatıyor:

        Bir sene evvel bir seyre giderken; Arkamdan bir çocuğuyla bir kadın geliyorlardı, ben yoldan çıktım, yolu onlara bıraktım. Baktım beni geçmiyorlar, sıkıldım bir bahçeye girdim, baktım onlarda bahçeye girdiler. Hem hiddet hem hayret ettim. Mucizat-ı  Ahmediye elimde idi. Tefaül edip açtım en evvel gözüme ilişen ve yalınız o risalede bir defa zikredilen bir isim ki, ayni o kadının ismini o sahifede gördüm. Baktım o kadını tanıdım. Fesübhanallah dedim. Bunlar kim olduklarını anlamak için daha evvel o kitaba baksa idim bu hayretten kurtulacaktım. Bu hadiseyi hem ben hem hazır olan şamlı Hafız Tevfik ve hȃdiseyi anlayan o kadın ve başkaları hayret ettik. B:358.

“Kuvve-i şeheviye (nin fesadi ile) arz da fesad hasil olur. Halbuki arz takva üzerine tesis edilmiş bir mescid hükmündedir.” İ: 203…  

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır