İlim Nasıl Amele Döner?

Yine şâyan-ı dikkattir ki; o madde-i latife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılabdan geçtikten sonra ve dört süzgeçten tasfiye edildikten sonra rızık olarak taksim edilir.

 

Hem yine şâyan-ı dikkattir ki; o madde-i latife, yemeklerin ruhu ve hülâsasıdır. O yemekler, âlem-i anasırda dağınık menbalardan muntazam bir düstur ile, mahsus bir nizam ile cem’ ve tahsil edilirler.[1]

 

Acz, Fakr, Şefkât, Tefekkür tarîkıdır. Aziz ve muhterem Üstadımın tarif ve tavsiye ve irşad buyurdukları kestirme, Kur’anî ve nuranî caddedir.[2]

 

İrade, Zihin, His, Latife-İ Rabbaniye, herbirinin bir gayat-ül gayatı var.[3]

 

Bugün burayo okurken dedim bunun birde enfüsi kısmı var. Zahirde enerjinin hasıl olmasını anlatmaktadır. Biraz bura üzerinde düşündüm. “Düşünmek ise Deşmektir.[4]” kaidesinin altına girdim. Dedim sen ne demek istiyorsun. Orada elfreni çektim eşeledim.

 

Metni tahlil edeyim biraz öncelikle. Madde-i latife denilen Enerji Ağız, Mide, Böbrek ile bağırsak ve karaciğerden geçmesiyle hasıl olur. Hasıl olan enerji de buradan tevzi olur dağıtılır. Yemekteki gaye enerjidir. Yeryüzünün muhtelif yerlerinden toplanıp kimin nasibi ise ona nasip olacaktır. Bunu hülasaten anladım ve tamam dedim. Sonra dilinin altındaki baklayı çıkart dedim. Ve başladı.

 

Acz, fakr, şefkât ve tefekkür tarikıyla elde edilen malumat mana-i harfi nazarıyla Zihin, His, irade, Latife-i Rabbaniye tezgahından geçip inkılab ve tebdil tegayyüre maruz kalmasıyla iman ve amelî malzeme olarak dimağdaki yerini almaktadır.

 

Madde-i Latife Olan iman’ın hasıl olması hülasaten bu sistemde olmaktadır. Bu ilimlere vâkıf olan eşhastan bu istifadeleri onların vermiş oldukları zaman kadar bizde vermememiz için o ilimleri onlardan meşreb taassubu olmadan almak ehl-i kâr’ın şiarıdır.

 

Onun vermiş olduğu emekleri bizler alıp tekemmülatımıza malzeme yapıp bir anda patika yoldan otobana çıkabiliriz. Bu surette “halefin mehareti, selefinden daha ziyadedir.[5]” sözüyle müceddid-i a’zam Bediüzzaman her zaman olduğu gibi bizlere mihmandarlık yapmaktadır.

 

Şayet meşreb taassubu yapıp o bizim meşrebden değil gibi mahiyet-i harbiyesi olmayan sözleri sarf etmek o hakikatı anlayan şahsın sarf ettiği zaman kadar bizde zaman harcamamız manasına gelmektedir. Almamız lazım ki biz halefler bizden önce o yolda yürümüş olan kimselerden daha kaliteli bir iman ve İslamiyet ile gayemize yürüyelim.

 

Dimağda; Tahayyül, tasavvur, taakkul, tastik, iz’an, iltizam, itikad olmak üzere 7 mertebesi var. Sistemi bilirsek sisteme göre hareket edersek hem sistemi bozmaz hemde kendimizi bozmayız. Trafik içinde belli bir kural var ona uyarsak sıkıntı yaşamayız. Ama kendimiz sistem içinde yapılanma yapıp sistem içinde sistem kurmaya çalışırsak o zaman zarar üstüne zarar görürüz.

 

İstikametsiz ilim ilim değil o ilmi hamledip yüklenen kimseye bar olmakta maddi ve manevi sıkıntıların altında ezilmesine sebep olmaktadır.

 

İlimde istikamet olmadan insan yemek bile yiyemez.

 

Hayatımıza hayatımızdan daha yüce bir gaye yükleyip ona göre hareket etmemizle maddeten de ezilemize sebep olan manevi sıkıntılardan kurtuluruz.

 

Kezalik Allah’ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gafletle esbab hesabına bakarsa, ilim zannettiği şey de cehl olur.

 

Kezalik iman ve tevhid ile bakan, âlemi nurlu görür ve illâ âlemi zulümat içerisinde görecektir.[6]

 

Zihnin istikameti Marifetullahtan geçmektedir. O halde malumatımıza Mana-i Harfi ile muhabbetullaha  inkılab ettirebiliriz. Mana-i ismi ile nazar edersek zihnimizin sistemini bozarız.

 

Yâ Rabbi!

 

Aklımıza marifetullah,

 

Ruhumuza Muhabbetullah,

 

İrademize ibadetullah,

 

Latife-i Rabbaniyemize müşahedetullah,

 

Hayatımıza kıbletullah nasip eyle!

 

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org

 

[1] İşarat-ül İ’caz ( 57 )

[2] Barla Lahikası ( 135 )

[3] Hutbe-i Şamiye ( 136 )

[4] Sözler ( 745 )

[5] İşarat-ül İ’caz ( 51 ) 

[6] Mesnevi-i Nuriye ( 199 )