İlmin Enaniyeti

Asrımızın tehlikesini bu asırda iman ile kabre gidebilmenin ne kadar zor olduğunu Peygamberimiz (sav) hadisi şeriflerinde bizlere bildirmiştir. Hz Ali (ra) ve Gavsı Azam (ks)’da asırlar öncesinden Risale-i Nurları işaret ederek İslam ümmetine adeta kurtuluş reçetesini sunmuşlardır.

Risale-i Nurların müellifi Bediüzzaman hazretleri bu asrın içindeki tehlikeleri ayan beyan göstererek talebelerine ve islam alemine nurlar saçarak gidilen yolun selametli olması için tüm gayreti ile bütün ömrünü feda ederek her türlü sıkıntı ve ezalara katlanarak eserlerini yazmış ve bu günlere kadar ulaşmasını temin etmiştir. İçinden çıkılmaz dediğimiz nice konuları en anlaşılabilir şekilde izah ederek, koyunun yavrusuna süt vermesi misali bizlerin iz-anımıza sunmaktadır. Gündemimizi çokça meşgul eden bir konunun cevabını üstadımızın yazdığı yirmidokuzuncu mektupta bulabiliyoruz;

en tehlikelisi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir.

Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında bir enâniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enâniyetlidir; çabuk enâniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da, nefsi, o ilmî enâniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsanettiği ve yüksek bulduğu halde, nefsi ise, enâniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adâvet besler gibi, Sözlerin kıymetlerinin tenzilini arzu eder—tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki, bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:

Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde birşey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü, çok delillerle ve emârelerle tahakkuk etmiş ki, Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır; bizler, taksimü’l-a’mâl kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz.”

Üstadımızın bu sözlerini okuyan kardeşlerimizin başka kapıya gitmelerine başka kaynak aramalarına ne hacet kalır?

Selam ve Dua ile

Çetin KILIÇ/LÜLEBURGAZ

kaynak:

Risalei nur külliyatı