İnsan vücudunda 360 eklem vardır

İstanbul’da halen 142 adet özel hastane bulunmaktadır. Onlardan birinin önünden geçerken, kapısının üstündeki büyük boy bir afiş dikkatimi çekmişti ve onun fotoğrafını da çekmiştim. Hastanenin “Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon” bölümünün reklamı için asılmış olan o afişte insandaki eklemlerin sayısını bildiren büyük bir resmin yanında, “İnsan vücudunda 360 eklem vardır” yazısı bulunmaktaydı ve “ayrıntılı bilgi” için de, afişin sağ alt köşesinde telefon numarası verilmekteydi. Ben, “asıl ayrıntılı ve önemli bilgi”nin o telefon numarasından değil; Peygamberimiz’in (asm) o konuda rastlamış olduğum hadislerinden alınabileceğini düşünerek, “Sorularla İslâmiyet” sitesinde bir soruya cevap olarak yer alan bu mevzudaki hadislerle verilmiş “ayrıntılı bilgi”yi nakletmeyi düşündüm.
* * *
“Her bir insanda üç yüz altmış eklem / kemik / mafsal bulunur.” diye bir hadis var mıdır, nasıl anlamalıdır? Böyle bir hadis varsa, günümüzdeki tıp bilgisine göre nasıl açıklanabilir? Erişkin bir insanda eklem sayısının iki yüz altı olduğu söyleniyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Konuyla ilgili hadisler şöyledir:

“Her birinizin her bir eklemi (ve kemiği) için bir sadaka gerekir. Binaenaleyh her tesbîh sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlîl sadakadır, her tekbîr sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rek’at namaz bütün bunları karşılar.” (Müslim, Müsâfirîn 84, Zekât 56)

“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. İki kişi arasında adaletle hükmetmen sadakadır. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmen yahut yükünü bineğine yüklemen sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken attığın her adım bir sadakadır. Gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermen de sadakadır.” (Buhârî, Sulh 11, Cihâd 72, 128; Müslim, Zekât 56)

“Gerçek şu ki, her insanın vücudunda üç yüz altmış eklem (ve kemik) bulunmaktadır. Kim bu eklem sayısı kadar Allahüekber, elhamdülillah, lâ ilâhe illallah der, Allah’tan bağışlanma diler, insanların yolu üzerinden taş, diken veya kemik gibi şeyleri kaldırır, iyiliği emreder veya kötülükten sakındırırsa, o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.” (Müslim, Zekât 54)

Bu hadislere göre, insan vücudundaki her mafsal (eklem) için bir sadaka vardır. Her insanda da üç yüz altmış eklem bulunmaktadır. O halde herkesin her gün bu kadar sadaka vermesi gerekmektedir. İlk bakışta, çok yüklü gözüken bu sadaka borcu, hadislerdeki açıklamalar ile oldukça kolaylaşmaktadır:

Söylenecek her sübhânallah (tesbîh), elhamdülillah (tahmîd), lâ ilahe illallah (tehlîl) ve Allahüekber (tekbîr) kelimeleri ayrı ayrı birer sadakadır. İyiliği emretmek, bir kötülükten sakındırmak.. evet bunların her biri ve hadislerde sayılan diğerlerini yapmak birer sadakadır. Ve büyük bir müjde: Bunları yapan o günü kendisini cehennemden uzaklaştırmış olarak geçirir.

Görüldüğü üzere, dinimizde hayır yolları pek çok olup sayılamayacak kadar sınırsızdır.

Hele böyle tek tek hayır ve iyilik olan konuların yanında bir de ‘toptan hayır’ olanlar vardır ki, bunlar işi daha kolaylaştırmaktadır.

Hadiste işte bunlardan biri, kuşluk (duhâ) vakti kılınan namaz olarak bildirilmiştir. “Kuşluk Namazı” dediğimiz bu ibadet, iki rekât ile sekiz rekât arasında değişen nafile bir ibadettir. Bu namaz, hadiste sayılan sadakaları topluca ödeme imkânıdır. Çünkü namaz, bedenin bütün organlarıyla yapılan bir ibadettir. Namaz kılmakla her organ kendi şükrünü yerine getirmiş olur.

Öte yandan her türlü tesbîh ve tahmîd, tehlîl ve tekbîr namazda birarada bulunmaktadır. Namaz, nefse hayrı emretmek ve onu münkerden nehyetmektir. Nitekim bir âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuştur:

“Namaz her türlü kötülük (fahşâ ve münkerden) alıkor.” (Ankebût, 29/45)

Sağlık her şeyin başıdır; en büyük devlettir. Vücudumuzdaki kemik-mafsal (eklem) yapısı, yani iskelet, aynı zamanda hayatın ve sağlığın da temel yapısıdır. Binaenaleyh bunların her biri için her gün bir iyilik ve sadaka borcumuzun olması pek tabiîdir. Zira aslında biz, her gün yeni bir günü, başka bir hayatı yaşamaktayız.

Hadiste geçen üç yüz altmış eklem sayısına gelince:

Hadisteki sülâmâ kelimesi aslında parmak ve eklem kemikleri demektir. Sonradan vücudun bütün kemik ve eklemleri anlamında kullanıla gelmiştir. Bu sebeple hadisteki üç yüz altmış rakamı eklemlerin toplam sayısıdır.

Aslında burada bir hususa da işaret etmekte fayda vardır. Hz. Peygamber (asm) bir operatör, bir biyolog değildir. O hidayet rehberidir. Onun maksadı, anatomi dersi vermek değil, o yapının belli bazı özelliklerine işaret ederek insanları inanmaya, doğruya ve mutluluğa çağırmaktır. Bu sebeple verilen rakkamın kendisi değil, o yapının mükemmelliğine dikkat çeken manâsı önemlidir.

Bununla beraber, hadiste geçen üç yüz altmış eklem bilgisi, Hz. Muhammed (asm) yıllar sonra anlaşılacak bir bilgiyi haber vermesi ve böylece bir mucizenin gerçekleşmesidir.

Bilindiği gibi eklem; iki ayrı kemik parçasının oluşturduğu boşluklara denir.

Eklemlerin tıbbi sınıflandırılması şöyledir:

1. Oynar eklemler (Diz, dirsek, omuz, kalça, el ve ayak bileği gibi);
2. Az oynar veya oynamaz eklemler (Sırt kemikleri, el ve ayak tarak kemikleri gibi);
a. Aralarında mezenşim dokusu olanlar;
b. Aralarında kıkırdak dokusu olanlar;
c. Aralarında kemik dokusu olanlar.

Bu tasnif ve tarife göre, anatomi kitaplarından ve atlaslarından yapılan incelemede insan vücudunda üç yüz altmış tane eklem olduğu görülecektir. (bk. cevabın sonundaki kaynaklar) Bu sayı, Peygamber Efendimiz (asm)’in söylediği sayı ile aynıdır. Hem de bu sayı tıbbî tarif ve tasnife göre söylenmiştir.

Tıbbın insandaki eklem sayısını bilmesinin mümkün olmadığı bir dönemde Peygamber Efendimiz (asm)’in bu sayıyı bilmesi nasıl açıklanabilir?

Bu durumda ya kadavrayı (yani ölü) ve etleri çürümüş iskelet sistemini bir anatomist gibi incelemiş olabilir veya peygamberliğin bir mucizesi olarak tezahür etmiştir.

Peygamberlik Mucizesi
Kadavra ve kemikleri inceleyerek sayamayacağını şu örneklerle açıklayalım:

İnsan kafasında doksan tane oynamaz eklem vardır, bu eklemlerin sayımını kadavra iken yapmak mümkün değildir, ancak iskelet iken yapılabilir. İskelet iken yapabilmek için de tıbbi bilgi ve tecrübe olması lazımdır. Çünkü tıbbi bilgisi olmayan bir insan kafadaki birbirine girmiş ve kaynamış olan eklemleri, eklem olarak bile kabul etmez.

Kuyruk sokumu kemiği eklemleri de kaynamış eklemlerdir. Bu eklemleri ne kadavrada, ne de iskelet halinde bu işin ihtisasını yapmamış, bilgi ve formasyonu olmayan insanların bilmesi mümkün değildir.

Halk arasında “iman tahtası” dediğimiz göğüs kemiği (sternum) üç ayrı kemikten oluşur. Bunların bir eklemi kıkırdak, bir eklemi ise kemikleşmiş eklem şeklindedir. Kemikleşmiş eklemi saymak için yine ihtisaslaşmak gerekir. Her iki eklem de kadavra ve iskelet hâlinde sayılamaz.

Kafatasının merkezinde yer alan Sfenoid denilen kemik on adet ayrı kafa kemiği ile eklem yapar. Eklemler çok girift, süngerimsi, zik zaklı ve düzensizdir. Sfenoidin on kemikle eklemini saymak kadavra iken mümkün olamayacağı gibi, iskelet hâlinde saymak ise ayrı bir uzmanlık işidir.

Bazı eklemler vardır ki, eklem boşluklarında discus dediğimiz kıkırdak yastıklar bulundurur. Yüzeyleri normal kemik gibidir. Ölen insanın vücudundaki yumuşak dokular toprak olunca iskelet hâline geldiği zaman bunlar eklem değilmiş gibi görünür. Bu eklemleri iskelet halinde saymak yine bilgi ve ihtisas işidir [Göğüs kemiği-köprücük kemiği eklemi; boyun omurunun arka yüz eklemi (Atlasın arka dentisi) gibi].

Kafada adacıklar hâlinde bulunan ossuturarun adı verilen kemikleri kadavra anında saymak zordur, ancak iskelet halinde sayılabilir.

Ayak bileğindeki talus denilen kemik ile topuk kemiğinin (calcaneus) yaptığı eklem, üç ayrı yüzeyden oluşur ve bir eklem gibi görünür. Kadavra durumunda bu eklemi ayırmak mümkün değildir ancak iskelet durumunda ayrılır.

Örneklerde görülen eklem sınıflandırmasını yapabilmek tam bir uzmanlık gerektirir.

O hâlde, Peygamber Efendimiz (asm)’in insan vücudundaki eklemleri tasnif ve tarife uygun şekilde üç yüz altmış olarak bilmesi bir mucizedir.

Hadis kaynaklarında rivayet edilen hadisler bir yönü ile mucize ifade eder ve Efendimiz (asm)’in peygamberliğini ortaya koyarken, diğer yönüyle her bakımdan Allah’a kulluğu göstermektedir.

Yukarıdaki hadislerde geçen ve insan eklemleri için sadaka sayılan fiilleri maddeler hâlinde sıralayalım:
– Allah’ı tesbîh, Sübhanallah demek,
– Allah’a hamd, Elhamdülillah demek,
– Tekbîr, Allahüekber demek,
– Marufu emir münkerden nehiy (iyiliği emredip, kötülükden vazgeçirmek),
– Kuşluk vaktinde kılınan iki rekat namaz,
– Allah’ı övmek,
– La ilahe illallah demek,
– Allah’tan mağfiret dilemek,
– İnsanların yolları üzerinden taş, diken, kemik vs. gibi zararlı şeyleri kaldırmak,
– İki kimse arasında doğrulukla hükmetmek,
– Bir kimseye atına binmesi için yardım etmek, yahut yükünü yüklemek,
– İyi, hoş söz söylemek,
– Namaz için mescidlere gitmek.

Eklemler nasıl vücudun kemiklerini birbirine bağlayarak, bütünlük içinde hareketi sağlıyorsa, bu hadislerde vurgulanan iyilikler de insanlar arasında sevgi ve hoşgörüden oluşan gönül bağları kurar.

Bilinen manâsıyla, ibadetlerden, mescide giderken atılan her bir adımdan, yoldaki bir taşı kaldırmaya, güzel söz söylemeye, tebessümümüze, bineğine binen bir kişiye yardım etmeğe kadar, her yapılanı, her eklemin şükrünü eda eden bir sadaka kabul eden bir dinin mensupları bu kuralları yaşasa ve uygulasalar, dünya cennet olur. Bu din insanların birbirine yardımı ve yardım neticesi oluşan sevgi bağlarını kuvvetlendirmekte, Allah bu şekilde rızasının ferdî ve içtimaî planda kendisine kullukta yattığını ve kulluğun ferd ve toplum halinde insan hayatının saadet vasıtası olduğunu bize Resulü vasıtasıyla haber vermektedir.

Kaynaklar:

– Anatomi odar, V. I., Cilt 1 Hareket sinir sistemleri ve duyu organları.
– Dr. Samuel L. Tureç, Ortapedi, I/4.
– İnsan Anatomisi Atlası Sbotta/Becher Cilt 1 Kemikler, Bağlar, Eklemler.

Selam ve dua ile…
Sorularla İslamiyet”

Prof. Dr. Mustafa NUTKU

NOT: “Kuşluk namazı (Duhâ namazı) kılmak müstehap olup, güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani güneşin doğmasından takriben 45-50 dakika geçmesinden zeval vaktine kadar geçen 15 dakikalık süre içerisinde 2-4-6-8 veya 12 rekat kılınabilirse de en faziletlisi 8 rekat kılmaktır.” (Türkiye Diyanet Vakfı İlmihali, Cilt 1, s.315)