İslam dünyası  Hac kongresini yapmadığı  için tokat yiyor…

İslam dünyası, savaş, terör, yoksulluk, göç gibi  çeşitli sorunlarla anılmaya devam etmektedir. Müslümanların yaşadığı musibetler ve felaketler  hepimizi  üzüyor, acaba bu musibetlerin altında yatan hikmetler  nelerdir? Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Sudan’da, Cezayir’de, Mısır’da… yaşanalar bu musibet ve felaketlere birer örnek.  Bu musibet ve sıkıntıların kader ciheti ile hikmetleri neler olabilir? Bu sorunun cevabı olarak musibetlerin, felaketlerin  altında yatan hikmetlerin birisinin Hac’da yapılması gerekenlerin  ihmalin olduğunu öğreniyoruz. Bediüzzaman,  Sünuhat adlı eserinde konuyu nazarlarımıza sunuyor.

“Rüya hacda sükût etti. Çünkü, haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü’z-zünub değil, kessâretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti. ”

Bediüzzaman hacdaki ihmalin cezasının da “keffâretü’z-zünub yani günahların kefareti; müminlere, işledikleri günahların affı için Allah tarafından verilen keffaret hükmündeki hastalık ve musibetler değil; kessâretü’z-zünub yani günahların çoğalması olduğunu” belirtiyor. Çünkü kefferatü’z zünub olsa ceza çekilir ve musibet kalkar. Kessâretü’z-zünub da günahlar, hatalar arttığından felaketler, musibetler devam ediyor. İslam dünyasında yaşanan olaylara bu gözle baktığımızda doğru analizler yapar, doğru stratejiler ileri sürebiliriz.

Bediüzaman’ın ifadelerinden  haccın hikmetlerinin çok büyük olduğunu anlıyoruz. Demek ki hacdaki hikmetleri hacda yapılan şahsi ibadetler karşılayamıyor. Haccın hikmetleri:” Taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i  İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiye” diye sıralanıyor. Bunları incelersek hacda:
• Taarrüfle tevhid-i efkâr: Tanışmakla birlikte fikir birliği.
• Teavünle teşrik-i mesaiyi tazammun: Yardımlaşma ile âlem-i İslam’ın mesaisinin tanzimi ve birlikte çalışma, yardımlaşma mesaisi kurmak.
• İçindeki siyaset-i âliye-i İslami’ye: İçerisinde İslam’ın o yüksek siyaseti ve devlet yönetimindeki ihmallerin görüşülmesi ve yüksek İslam siyasetinin tezahürünün şura ve meşveretinin tahakkuku.
• Maslahat-ı vâsia-i içtimaiye: Geniş içtimai ve sosyal hayatın faydasına yapılacak çalışmalar.

Bu hikmetlerin hacda yapılması gerekirken ihmal edilmesi ve Sünuhat’taki bahsin devamında Hint, Tatar, Kafkas, Arap ve Afrika Müslümanlarının yaptıkları ihmalleri de sayarak bu ihmallerin kessâretü’z-zünub” (günahların çoğalması) olarak tecelli etiğine işaret ediyor.

Hac ibadeti, İslam’ın beş  temel esasından biridir. Hem beden, hem de mal ile yapılan bir ibadettir. Haccın pek çok hikmeti, manevî, ekonomik, sosyal  faydaları vardır.

Hac, İslam dünyasının  senede bir defa yapılan genel kongresi hükmündedir. Kongrenin şartları yerine getirilmediği için, hikmetleri yerine getirilmemekte, İslam dünyası tokat yemeye devam etmektedir. Kongre yapılsa, Bediüzzaman’ın ifade ettiği hikmetler yerine getirilse,  Hac mevsiminde İslam ülkeleri iç ve dış meselelerinde fikir birliğine vararak dış dünyaya karşı yenilmez bir kuvvet halinde birlikte hareket etme imkanı bulurlar. Birbirleriyle tanışıp kaynaşma; kültür, fen ve sanat  mübadelesinde bulunma imkanı elde ederler.  İslam ülkeleri arasında ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleşmesi için, mesailerin tanzimi, çalışma ve yardımlaşma kuralları verimli şekilde uygulama imkanı bulurlar.  İslam’ın devlet yönetimindeki ihmallerin görüşülmesi ve İslam siyasetinin uygulanmasının  temeli olan şura ve meşveretinin gerçekleşmesi için kararlar alınabilir. Bu kararların uygulanıp uygulanmadığı  her yıl Hac mevsiminde yapılacak kongrede takip edilerek uygulanması sağlanır. İslam ülkelerinin beynelmilel bir fuarı özelliğini taşıyan  hac mevsiminde her devlet maddi  ve manevi varlığını teşhir edebilir. Geri kalmış İslam ülkelerine elbirliği ile yapılan yardımlarla o ülkeler kalkındırılır.

Hac, Müslümanların yaratılış gayelerini yeniden hatırlaması, yüzlerce farklı ırktan, renkten, seviyeden inanların yüz yüze görüşerek birbirlerinin dertlerini, sıkıntılarını, problemlerini, başarılarını, mutluluklarını paylaşmaları, mazlumların, mağdurların, açların, susuzların, fakir fukaranın, savaş ve terör mağdurlarının dertlerine çözüm aramanın en uygun yeri ve zamanıdır.

Asrın problemlerine Kur’ân’dan çözümler sunan Bediüzzaman, “Bu zamanın en büyük farz vazifesi İttihad-ı İslam’dır.” Derken, tek çıkış yolunun İslam Birliği’ni kurmak olduğunu bu sözlerle nazara vermek istiyordu.

Hac, İslam Birliği’nin temel taşlarının döşeneceği bir zemin hükmündedir. Hacc’ın hikmetlerinin ihmali, bu manaları içine alan siyaset-i âliye-i  İslamiye’nin yapılamaması anlamına gelir ki, cezası da dünyada musibetler, felaketler, ahirette azap olur.

Haccın hikmetlerinin tahakkuku için hac mevsiminde Müslümanların yıllık Hac kongresi yapılmamaktadır.  Yapılmadığı içinde hepimizin kabul edeceği , Diyanet işleri başkanımız Ali Erbaş’ın gündeme getirdiği tespitler yaşanıyor.

“Müslümanların yaşadığı topraklar kanla, ölümle, açlıkla, susuzlukla, terör örgütleriyle yangın yerine dönmüşken bu yangını söndürmek için yapılması gerekenlerle ilgili bir program, proje yıllık genel kongrede Müslümanların gündeminde maalesef yer almamaktadır. Dünyada her üç buçuk saniyede bir insan -ki bunların tamamına yakını Müslüman- açlıktan ölüyor. Bu insanları açlıktan kurtarmak için neler yapılmalı diye dert edinip çözüm üretme noktasında imkân ve iktidar sahiplerinin herhangi bir projesi bulunmamaktadır. Tam aksine aşiret reislerinin birisinin bile serveti milyonlarca Müslümanı açlıktan kurtarabilecek durumda iken özel uçaklarıyla aşiret boyu tatil mekânlarında yaptıkları israflar hiç gündeme getirilmiyor. Gelişmişliğin en önemli üç ayağı sağlık, eğitim ve ekonomi alanlarında İslam ülkelerinin durumunu iyileştirme ile ilgili herhangi bir projeden bahsedilmiyor. Paylaşım medeniyetini kuran İslam’ın zekât, sadaka, infak, isar, karz-ı hasen, yardımlaşma vs. geliştirdiği sosyal denge kanalları yeterince çalıştırılmıyor. AB’nin zorda olan üye ülkelere yaptığı yardıma benzer yardım kararları zengin Müslüman ülkeler tarafından fakir Müslüman ülkeler için alınmıyor. Batılılar 40 parçayı bir araya getirip AB’yi kurarak büyük bir güç odağı hâline getirmeye çalışırken, 40 parçaya bölünmüş İslam milletinin bu parçalarından her birini de bölmeyi hedefleyen projelere karşı Müslümanların yıllık kongresi diye iftihar ettiğimiz hac günlerinde kimsenin kılı kıpırdamıyor. İç savaşlar ve terör olayları yüzünden evini, yurdunu terk edip başka ülkelere sığınan muhacirlerin problemleri masaya yatırılıp, hem Müslümanların birbirlerini öldürmemeleri hem de muhacirlerin durumları gibi konular müzakere edilmiyor ve böylece hac günleri gereği gibi değerlendirilmiyor. Kimse dönüp de Türkiye’ye “Dört milyonu aşkın Suriyeliyi ülkende nasıl barındırabiliyorsun, bu konuda bir ihtiyacın var mı?” diye sormuyor. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’ndan sonra ikinci büyük uluslararası teşkilat olduğu iddia edilen İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dahi Müslümanların yıllık genel kongresi hac günlerinde bu sorunlarla ilgili herhangi bir etkinliğine şahit olamıyoruz. Peygamberimizin “Bir kimse bir müminin dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da kıyamet gününde onun sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse darda kalana kolaylık gösterirse Allah da ona dünya ve ahirette kolaylık gösterir. Bir kimse bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve ahiretteki ayıplarını örter. Mümin kul, din kardeşinin yardımında olduğu sürece Allah da o kulun yardımındadır…” (Müslim, Zikir, 38.) sözündeki paylaşım ruhu, evrensel özellikler taşıyan nebevi ilke hac günlerinde gündeme gelmeyecek de ne zaman gelecek! ”

Çözüm:

Milyonlarca Müslüman her yıl “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde venni’mete leke ve’l-mülk. Lâ şerîke lek.” (Buyur Allah’ım buyur, işte buradayım, kapına geldim. Senin eşin, benzerin yoktur. Her türlü hamt ve nimet sana aittir. Mülk senindir. Senin eşin, benzerin yoktur.) diyerek hac  ibadet için Kâbe’de, Safa ve Merve’de, Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da, Mescid-i Nebevi’de, Ravza-i Mutahhara’ da bir araya gelir.

Hac, dünyadaki bütün dillerin, renklerin, sınıfların, rütbe, mevki ve makamların hiçbir farklılığının olmadığı yerdir. Ahiretin provasıdır. Hiç kimse, burada dünyalıklarıyla, rütbe ve unvanlarıyla övünemez, ayrıcalık yapamaz, büyüklük taslayamaz. Burada ihrama girenlerin elbiseleri ve renkleri aynı, Namaz kıldıkları mescitler aynı, Vakfeye durdukları mekânlar aynıdır. Nefse karşı mücadele metotları  aynı, Kulluk ettikleri ve önünde secdeye kapandıkları Rableri aynıdır. Rahmet olarak gönderilen Peygambere (sav)  tabi olma ve sünnetini yaşama heyecanları aynı, dinleri aynı, kıbleleri aynıdır. Bu aynıların müşahhas görüntüsü, haccın hikmetlerinin tahakkuku için yapılması gerekenler…

“Hani biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık…” (Bakara, suresi, 125.) ayeti ile dünyanın her tarafından Müslümanlar; davalarının doğduğu, babaları İbrahim’in eliyle Hanif dininin başladığı ve yüce Allah’ın, yeryüzünde kendisine ibadet edilen ilk ev kıldığı Kâbe’nin yanında yıllık genel kongrelerini gerçekleştirmeye davet edilmektedir.

İslam ülkelerinin devlet başkanları her yıl hac mevsiminde hacca giderek, Hac kongresini yapmalıdırlar. Doğru strateji budur. Bu toplantıda haccın hikmetlerinin tahakkuku için kararlar alınmalı. İslam ülkelerinin  “siyaset-i âliye-i İslamiye” anlayışı içinde alacağı bu kararlar dünya siyasetinde stratejilerini belirleyecektir.  Bu stratejik kararlar,  Arafat meydanında bütün hacılara, bütün dünyaya  yazılı, görsel,  sosyal medya yoluyla ilan edilmelidir. Bu kararlanın dünyaya ilanı, kararları alan İslam ülkelerinin liderlerinin görüntüsü,  dünya ülkelerinin İslam ülkelerine tavrını değiştirir. Her yıl yapılacak kongrede bu kararlar gözden geçirilerek, yeni kararlar alınmalı, gerçekleşip gerçekleşmediklerinin takibi yapılmalıdır.

Müslümanlar Hac ibadetini nefsi arındırmanın, tezkiye etmenin, kaynaşmanın, dayanışmanın Allah rızası için birbirimizi kucaklamanın yanında; Hac kongresinde, Müslümanların fakirliklerinin,  acılarının, gözyaşlarının, ezilip, sömürmelerinin, katledilmelerinin ve hatta tüm dünya insanlarının, canlı olan her varlığın meselelerinin,  konuşulduğu, tartışıldığı, çareler üretilmelidir. Böylece Hac hikmetine uygun idrak edilmiş olur.

Hazret-i Ömer, hac mevsiminde bütün valilerin hacca gelmelerini mecburi tutuyor ve hacca gelmeyen valiyi sene başında vazifesinden atıyordu. Hac mevsiminde bütün vali ve komutanlarıyla en yüksek düzeyde istişare meclisi meydana getirilerek  ekonomik ve sosyal meseleler tartışılıyor, alınması gereken tedbirler alınıyordu.  

Hac`da mana ile madde birlikte ve bir arada yaşanır. Ahenkli bir şekilde ikisi de işbirliği içinde yürüme fırsatını bulur. İşte bu anlamda Peygamberimiz (sav) şöyle buyurur: “Hac ve umreyi peşi peşine yapınız. Bu ikisi, körüğün; demirin pasını yok ettiği gibi, fakirliği ve günahları yok eder. Mebrur haccın sevabı ancak cennettir.” (Tirmizi ve Nesei)

İslam ülkelerindeki fakirliğin ortadan kalkmasının yollarından biri de, İslam ülkelerinin  her sektöründen, her kademesinden iş adamlarının hac mevsiminde hacca giderek, düzenlenecek Ekonomi ve Ticaret Fuarında,  ekonomik ve ticari ilişkilerin temelini  atmalarından geçmektedir. İslam ülkelerinin ekonomik açıdan kalkınmalarında bu ilişkiler çok önemlidir.

Hacca gelen Müslüman düşünmeli ki Kâbe’yi tavaf ettikten sonra oturup yiyeceği tavuk Brezilya’dan, zeytinyağı Yunanistan’dan, peynir Bulgaristan’dan, balık Japonya’dan, giyeceği Tokyo, hediye götüreceği takke, tesbih  Çin’den ,  su Fransa’dan gelmiştir. Bunlar, sayılması gerekenlerin binde biri bile değildir. Bu ne acı bir durum.  Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanların ekonomik hayata aktif olarak katılmaları için Medine pazarını kurmuştu. Bu pazarın ruhundan alacağımız ders, Hac mevsiminde Ekonomi ve Ticaret Fuarının faaliyete geçmesini elzem kılıyor. Ekonomi ve Ticaret fuarında Müslüman işadamlarının ilişkileri sonucunda, İslam ülkeleri arasında ihracat, ithalat artacağı gibi, Mekke, Medine piyasalarında İslam ülkelerinin  mallarını göreceğiz.

Tarlaya tohumu serpmeyen çiftçi, “Allah’ım ambarımı tahılla doldur” dese bir buğday tanesine dahi sahip olamaz. Çiftçinin ürün elde etmesinin birinci hikmeti  tohumu tarlaya serpmektir.  Haccın hikmetlerinin tahakkuku içinde ihmal edilen hikmetlerin, her yıl hac mevsiminde toplanacak Hac Kongresinde alınacak kararlarla uygulamaya konularak  tahakkuk etmesi sağlanmalıdır. Mazlumların, mağdurların, ezilenlerin son sığınağı, son kalesi Türkiye’dir. Türkiye Hac Kongresinin toplanmasına öncülük ederek  tarlaya tohumu serpmelidir. Şimdiden çalışmalara başlanmalıdır.

Cenab-ı  Hak,  hac ibadetinin içine ferdi ve genel  çok hikmetler, vazifeler ve maslahatlar ile kulluklar koymuştur. Haccın genele  bakan hikmetlerinin ihmali sorumlulukları da beraberinde getirmektedir. İnşallah haccın ihmal edilen genel  hikmetlerinin tahakkuku,  gündeme getirdiğimiz  Hac kongrelerinde alınacak kararlarla sağlanır ve  İslam dünyası tokat yemekten kurtulur, yaşanan musibetler ve felaketler sona erer.

Mehmet Abidin Kartal