İslâm Nazarında Zengin Olmanın Yeri Nedir?

İslâm nazarında mülk ne demektir?

İslâm’da mülk, gerçek mânâda ne fertlerin ne de toplumundur. Mülk ancak Allâh Teâlâ’nındır. Kula, belirli bir zaman dilimi içerisinde ve muayyen şartlar çerçevesinde, bu mülkte tasarruf hakkı verilmiştir. Bu bakımdan kul, sâhip olduğu mülkü istediği gibi keyfince kullanamaz. Mülk, gerçek sâhibinin, yâni Cenâb-ı Hakk’ın gösterdiği istikâmette sarfedilmelidir. Bu demektir ki servet sâhibi, istifâde ettiği dünya nîmetlerinden muhtaç ve muzdaripleri de, İslâm’ın belirlediği ölçüler dâhilinde kendine ortak etmek mecbûriyetindedir. Bunda gâye, elinden, dilinden, malından başkalarının emin ve müstefîd olduğu bir mümin olabilmektir. Bu keyfiyet, servetin, Allâh Teâlâ’nın kuluna verdiği bir emâneti olduğu idrâkine ermenin bir neticesidir. Aksi istikâmette kullanılırsa emânete hıyânet olur ve bugün toplumun müştekî olduğu çeşitli istismarlar vücud bulur.

İslâm nazarında servet sâhibi yâni zengin olmanın yeri nedir?

İslâm, insanları meşrû bir sûrette servet sâhibi olmaya teşvik eder. İslâm’ın beş temel esâsından ikisi ancak dînen zengin sayılan kimselere farz kılınmıştır. Bunlar hac ve zekât ibâdetleridir. Bunun mânâsı meşrû bir sûrette zengin ol, zekât ver ve hacca git demektir. Diğer taraftan Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “Veren el, alan elden üstündür.” (Buhârî, Zekât, 18) meâlindeki hadîs-i şerîfleriyle, veren kişi olmayı teşvik ederek, imkân nispetinde “alıcı değil, verici olmayı” tercih etmemizi telkin buyurmuşlardır.

Osman Nuri Topbaş / (Vakıf – İnfak – Hizmet)

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: