İstikbâl Aslında Mâzidir

Dünyâ hayâtını güzelleştiren esbabdan biri, dünyâ âyinesinde temessül ile parlayan hidâyet nurları ve büyük insanların sevgili ve sevimli timsalleridir. Evet, müstakbel mâzinin âyinesidir. Mazi berzaha, yâni öteki âleme intikâl ve inkılab ettiğinde suretini ve şeklini ve dünyâsını istikbâl âyinesine, tarihe, insanların zihinlerine vedia ediyor. Onlara olan mânevî ve hayâlî muhabbetleriyle dünyâ muhabbeti tatlı olur.  Mesnevi-i Nuriye ( 135 )

İnsanın hâyâtında bâzen bazı hakikatlar tezâhür eder, cilvesini gösterir bu suretle insanın hâyatında Hidâyet nurları kendisini peçeli/yarı peçeli olarak kendisini gösterir öyle an olurki üzerindeki libası olan çarşafını da kaldırır doğrudan görünür. İnsan için hoş ulvi yüce mertebeleri Şehd-i Şehadet dimağına sürer, damlatır, içirir. Bu lezzet ise insanın sevdiği hoşuna gittiği en billur anlardır.

Mâzi ise; müstakbelin tâ kendisidir. Çünkü “müstakbel, mâzinin âyinesidir.” İnsan geleceğe gider soluduğu her nefes ile o nefes istikbâle götürür istikbâlde ise mâzide yapılanlar karşımıza çıkacağına göre bizlerin mistikbal dediği şey aslında mâzidir. Mâzi ile yapılanlara şahidler tutarak bizler o hasene ve seyyiemize şahitler bırakıyoruz. O şahitler günü ve vakti geldiğinde şahitlik edecekler.

İnsâniyet olarak kabz hâline girdiğinde, okumalarda rehâvet olduğnda, dünya üzerine yıkılacak gibi hissettiğinde, sanki her şey boğazını sıktığında insanın yapması gereken ve bu sıkıcı sıkıntı hâllerden uzaklaşmak ve kurtulmanın yolu: “mânevî ve hayâlî muhabbetleriyle dünyâ muhabbeti tatlı olur.” Yani kabz hâletine girift olmadan en mesrur olduğu, en çok haz ve feyiz aldığı anlar, okumakla sürur duyduğu vakitleri düşünmesiyle insan o istemediği sıkıntılı hâletlerden kurtulur. Aksi hâlde nimet içinde nıkmet, azab içinde azab, âdem içinde adem, azb değil azabda kalarak tiryak ararken yarasına, semm-i katil istimal eder.

Neticesinde ise; hadsiz alâma mânen ve maddeten mübtelâ olur. Hilkaten çok aradığı nuru ise bulamaz bulsada hastalığı sebebiyle lezzet alamaz.

İstikbâlde mesrur olmak isteyen âdem “mazide şükrünü eda etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır. Mesnevi-i Nuriye ( 137 )”

Selam ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: