İstikbal İslamındır 2: Hz. Peygamberden Beşaretler

Aşağıdaki hadis rivayetlerinde bazı beşaretleri görüyoruz:

a)Ahir zamandaki ceberutlar yıkılacak, barış gelecek

تكون النبوة فيكم ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها ثم تكون خلافة على منهاج النبوة فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء الله أن يرفعها ثم تكون ملكا عاضّاً فيكون ما شاء الله أن يكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها ثم تكون ملكا جبريا فتكون ما شاء الله أن تكون ثم يرفعها إذا شاء أن يرفعها ثم تكون خلافة على منهاج النبوة

(أخرجه أحمد (30/355 حديث 18406)، والبزار والطبراني في الأوسط (6577) ، ورواه أيضًا الطيالسي والبيهقي في منهاج النبوة، والطبري ، و صححه الألباني في السلسلة الصحيحة، وحسنه الأرناؤوط)

Hz. Peygamber şöyle buyurdu:“Sizde nübüvvet Allah’ın dilediği kadar kalır sonrasında kaldırılır. Sonra peygamberlik metodu üzerine hilafet dönemi gerçekleşir ve o da Allah’ın dilediği kadar kalır sonra kaldırılır.  Sonra ısırıcı bir saltanat dönemi zuhur eder ve bu dönem de Allah’ın dilediği kadar ayakta kalır ve Allah dilediğinde onu da kaldırır.  Ardından eşedd-i zulüm ve isitbdad dönemi ( totaliter rejimler dönemi) baş gösterir ve o da Allah’ın dilediği kadar kalır ve Allah dilediğinde onu da kaldırır. Sonra peygamberlik metodu üzerine hilafet dönemi gelir ve Allah dilediği kadar onu ayakta tutar …”(bk. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 30/355, h.no: 18406; Taberani – Evsat- h.no: 6577).

Bu hadisi Bezzar, Tayalisi, Beyhaki ve Taberi de rivayet etmiştir. Nasirüddin Elbani de “Silsiletü Sahiha”sında bu hadisin sahih olduğunu bildirmiş ve kitabın tahkikini yapan El-Arnavud da bunu benimsemiştir.

b)İsrail Devleti hezimete uğrayacak

” لَا تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ الْيَهُودَ، فَيَقْتُلُهُمُ الْمُسْلِمُونَ حَتَّى يَخْتَبِئَ الْيَهُودِيُّ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَرِ وَالشَّجَرِ، فَيَقُولُ الْحَجَرُ أَوِ الشَّجَرُ: يَا مُسْلِمُ يَا عَبْدَ اللهِ هَذَا يَهُودِيٌّ خَلْفِي، فَتَعَالَ فَاقْتُلْهُ، إِلَّا الْغَرْقَدَ، فَإِنَّهُ مِنْ شَجَرِ الْيَهُودِ )رواه الشيخان وذكره السيوطي في صحيح الجامع الصغير-2977(

“Müslümanlar Yahudilerle savaşmadan kıyamet kopmaz. (Bu savaşta)Müslümanlar Yahudileri öyle öldürecekler ki Yahudi taşları/ kayaların ve ağaçların ardına saklanacaktır. Fakat -Bir Yahudi ağaca olan Ğarkad dışındaki- taşlar ve ağaçlar(bir mucize eseri olarak) : ‘Ey Müslüman! Ey Allah’ın kulu! Arkamda Yahudi var, gel onu öldür!’ diyecektir.”(bk.Buhari, h.no:2925; Müslim, h.no:82; Suyuti, el-Cami’s Sagir, h.no: 2977.)

c)Ahir zamanda müminler bozulmuş düzenleri ıslah edecek

بَدَأَ الإِسْلامُ غَرِيبًا ، وَسَيَعُودُ كَمَا بَدَأَ غَرِيبًا ، فَطُوبَى لِلْغُرَبَاء) رواه مسلم في صحيحه وأحمد في مسنده وزاد فيه  قيل يارسول الله من الغرباء؟ قال: (الذين يصلحون ما أفسد الناس

“İslam garip olarak zuhur etmiş ve başladığı gibi yine garip olarak dönecektir. Gariplere müjdeler olsun.  ‘Onlar kimdir ya Resûlullah?’ sualine karşı da Efendimiz : “İnsanların bozduklarını düzelten, ıslah eden kimselerdir’ buyurmuşlardır.  (Ahmed Bin Hanbel, Müsned, 2/389)

Merhum allame Elmalılı Hamdi Yazır Efendi, Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirinde, Neml suresi, 93. ayet-i kerimesini tefsir ederken bu hadisi nakledip, hadisten anlaşılması gereken manayı şöyle izah eder; “Bu âyetin işaretine göre İslâm’ın istikbali gece değil, gündüzdür; sönük değil, parlaktır. Arasıra basan gece karanlıkları, onu dinlendirip tekrar uyandırmak içindir. Bu mânâ, bilinen bir hadis-i şerif ile şöyle açıklanmıştır: Bu h a disteki fiilini birçok kimseler mânâsına nakıs fiil kabul ederek: “İslâm garib olarak başladı (veya zuhûr etti), yine başladığı gibi garib olacak.” diye yalnız korkutma şeklinde anlamış, bundan ise hep ümitsizlik, yayılmıştır. Halbuki Kâmus’ta gösterildiği üzere “âde” fiili de olduğu gibi dönüp yeniden başlamak mânâsına da gelir.

Bu hadiste de böyledir. Yani “İslâm garib olarak başladı (veya ortaya çıktı) ileride yine başladığı gibi garib olarak tekrar başlayacak (yahud yeniden doğacak) ne mutlu o gariblere” demektir. Hadisin sonundaki “fetûbâ” onun korkutmak için değil, müjdelemek için olduğunu gösterir, gerçi bunda da dönüp garib olma korkusu yok değil, fakat sönmeyip yeniden başlaması müjdesi vardır.

İşte “fetûbâ lilgurabâ” müjdesi de bunun içindir. Çünkü onlar “önce geçenler” gibidirler. Bundan dolayı hadis de ümitsizliği değil müjdeyi ifade eder.”

-devam edecek-

Doç. Dr. Niyazi Beki – Nurdan Haber