İyiliğe Karşı Teşekkürle Borçluyuz

Es-selamu aleyküm ve rahmetullah

Pek Aziz ve muhterem Kardeşlerim! İnsanlığa layık istikamette düşünen insan için, ufakta olsa yapılan herhangi iyiliğe karşı minnettarlık ve teşekkür ile cevap vermek insana lazım olduğunu fark etmesini bilmesi lazım. Düşünüp bilemezse bile, bir acı kahvenin bir sigaranın 40 yıl hatırı var ata sözünü cemiyet den işitmesi lazım. İşitmese bile, herhangi malı veya eşyayı elde etmek için önce onun karşılığı olan parayı hazırlayıp  ondan sonra onun peşine koştuğunu bilmesi lazım. Yani pazara alışverişe gitmeden önce alacağı malın karşısında teşekkür yerini tutan parayı cebine koymadan pazara gidilmeyeceğinin idraki içerisinde olması lazım olduğunu herkes bilir. Evet!  Bu ölçülere göre insan kendi hayatında ona yapılan en ufak iyiliğe karşı bile  minnettar olması için kendini mecbur hisseder. Mesela, Bir otobüs veya minibüste biri hürmeten, yerini sana verse, yaptığı iyiliğe karşılık sen minnettarlığını ona göstermek için onu her gördüğünde, en azından gülümseyerek yüzüne bakmak, insaniyetin icaplarından olduğunu bilir de; Allahın sana verdiği sonsuz nimetlerine karşılık ufak tefek ibadetini yapmaktan niye kaçıyorsun? Aslında hayatımız boyunca ibadet etsek bile Allah tarafından bize verilen tek göz nimetini bile ödeyemeyeceğimizi kabul ederken, aklımızın karşılığında bütün dünyayı verseler razı olamayacağımızı bilir de, bu kıymetli azaları hangi pazarda aldığımızı bize sorsalar, hiç düşündünüz mü ne deriz? Cevap yok değil mi? Yalnız bunca  nimetlerin şükrü nasıl ifa edilir sorusuna karşı, biz Allah’ımıza karşı şükürden âciz olduğumuzun idraki içerisinde olduğumuzu Onun huzurunda samimi olarak kabul ettikten sonra, Onun verdiği nimetlere karşılık kafamıza göre değil de, onun emrettiği şekilde onların şükrünü edaya ciddi çalışırsak, bize düşen vazifeyi yapmış oluruz.

Fakat ne yazık ki elimizde iken hiç bir ni’metin kıymetini bilemiyoruz ki şükrünü eda edelim. Biz her an ve zaman bunu lazım düşünmek ki: Allah’ımız bizi çok sevdiği için daha yukarı da dediğim gibi bizden ufak tefek bazı ibadetler istiyor. Yani sonsuz bir mutluluğu çok az çalışmakla bize kazandırmasını istiyor. Biz zavallılar bunu fark edemiyoruz ki, Allahın bizim hiç bir ibadetimize ihtiyacı yokken, onları bizim faydamız için bizden istiyor. Bizde keşke bu ibadetleri istemese idi dersek, biliyor musunuz bu niye benzer ne yapmiş oluyoruz? Mesela: Doktor hastalığımızın teşhisini koyup şifası için ilacı bize tavsiye ederken, tedavimiz için bize tavsiye ettiğini ilaçları fark edemezsek ayıp etmiş olmuyor muyuz? Onun bizim menfaatimiz için ilaçları tavsiye ettiğini bilmediğimizi ilan edersek abdallık yapmış olmuyor muyuz. Halbuki Allahın bize tavsiye ettiği ibadetler var olan dertlerimizin çaresi içindir. Ona daha iyi bağlanıp, daha ziyade ümitlenmekten başka mana mı taşır  ki? Aslında biz ibadet esnasında Allah’ımızın huzurunda ihtiyaçlarımızı Ondan dilemek, manasında Ondan dua etmek Lazım değil mi? geçirdiğimiz acı hayatın acısından ve çevremizi saran birçok düşmanların şerrinden kurtulmak için ona sığınmak öyle lezzetli bir halettir ki bunun tarifinden âciziz. Allah bizim dertlerimizi bildiği için o ufak tefek ibadetleri bize tavsiye Etmiş. Üstelik sayısız ihtiyaçlarımızı kendimiz te’min edemeyeceğimizin endişesini bertaraf edip rahatlamak için kendi güç ve kuvvetimiz yetmediğini Allah bildiği için,  ufak yavru, dertlerini gidermek için annesinin boynuna sarılması misillü, bizde her şey kudret elinde olan Allah’ımıza teslim olduğumuz zaman çok rahatlamış oluruz. Fakat ne yazıktır ki: İmansızlar günahlar la, kalplerini karar tıkları için,  bunun tadını onlar alamazlar.

Hulasa, Allahın yardımına ihtiyacımız olduğu için o ibadetleri, bizi çok seven Allah’ımız bize emretmiş. Biz de Ona karşı kendimizi âciz ve fakir olduğumuzu bildirmek için, o ufak tefek ibadetleri kendimize hazine yapıp Allah’ımıza sığındığımız zaman, insana lazım olan en büyük vazifeyi yapmış oluruz. Böylece en yüksek mertebe olan kulluk mertebesine ulaşmış oluruz. Yoksa kendi benliğine güvenen gururlu bir bencil gibi her şeyi kendimiz yaptığımızı zan edersek Allah korusun dalalet (sapıklık) vadilerine yuvarlanıp gümbürtüye gideriz Bunu da bilmeliyiz ki, Allah’ımız bize verdiği ni’metin cinsinden bizden şükür istiyor. Sen sağlığın için bütün gün Allaha şükür, desen olmaz, tabii ki ni’metleri ihsan edeni düşündük mü, Yarab sana şükür diyeceğiz, ama sıhhatimiz yarinde ise, namaz için, abdes le beraber 24 saatten tek bir saat kâfidır. O tek  saati ayırıp beş vakit namazımızı  de  kılacağız, senede bir ay yalınız gündüz ve çok faydalı olan bir açlığı, yani orucu istemiş. Onu da tutacağız. Zengin isek, onunda şükrünü eda etmek için, Allah bize verdiği maldan %2’5 ğunu fakir fukaraya zekât olarak vereceğiz, ve ümrümüzde tek bir defa hacca da gideceğiz, işte bu kadar. bunları yaptıktan sonra İslam’ın icaplarını yerine getirmiş oluruz.

     Bugünkü nankör insana bak ki Allah tarafından ona verilen 4 büyük ni’mete karşi şükretmeyip onları kendi başına bela yapmıştır.

1) Gençlik ne güzel bir ni’met değil mi? Fakat o gençliği aklın değil de duyguların eline verilir ise, gençliğin kütü hisleri hakim olduğu o vücudu, taşkınlıklara sevk ederek bu kısa dünyası berbat  olmakla beraber ahirette Cehenneme bir parça odun yapma istikametine iter. Fakat o genç delikanlı veya o hanım kız, duyguların değil de aklin dediğini yapar da, kötülükle emreden nefsi ona yaptırmazsa, taşkınlıktan kurtulup istikamet dairesin girmeye, nefisini zorlayarak, Allahın dediğini zorlayarak yaptırırlar sa, o kimse ne kadar bahtiyar olur, ona bravo ne mutlu sana demeye hak kazanır. Fakat ne yazık ki, bu gün o gençlik çoğunun başına bela olmuş. Bediüzzaman hazretlerinin dedıği gibi: “Gençlik insanın başına neler getirdığıni öğrenmek için, git hapishaneden, hastaneden, mezarlıktan sor?” O zaman gençlik nasıl aldatıci bir unsur  olduğunu öğrenmiş olursun da, o zaman o gençlik hala elinde ise, onu haramlara karşı frenleyip helal dairesinde tutup, Allahın yardımıyla dünya ve ahretin mutluluğunu temin etme hususunda  o gençliği kendine kurtuluş sebebi  yapabilirsin benim kardeşim.

2) Sağlık. şükrünü eda edenler için Sağlık çok güzel bir ni’mettir, fakat siz söyleyin elimizde iken sağlığın şükrünü % kaçımız şükrünü eda ediyoruz? Ağzımızda sakızı çiğner gibi, hiç düşürmeden sağlık, sağlık olsun söyler dururuz. Evet sağlık çok iyi, iyi ama akıllı insanda ki sağlık, şükrü eda edilmeyen o sağlık, parası ödenmeyen mala benzer ki, o insanı yer bitirir. Herhalde sağlığına şükredip o sağlığı Allah yolunda harcayanlar az olduğundan ötürü dir ki: Vücutça sağlam olanlar, hasta olanlar kadar Allaha itaat etmiyorlar. Seğlam iken hiç Allahı anmayanlar dertli veya vücudunda ki sağlık ni’metler elinden gittikten sonra Allah Allah diyerek Ondan yardım istemek için dindar olmğa müracaat etiyor. Yoksa çoğunun sağlığı, yani sıhhat ve afiyeti yerinde olan, gururlanmak için bir sebep olduğu için, onun o hali bize el açtırıp Allah’ım sağlık vereceksen bizi şükrünü eda edenlerden eyle, yok şükrünü eda edemeyeceğimizi bildiğin için, rahmet kucağına atmak maksadıyla bize hastalık verir isen, o zaman bize sabır ihsan eyle ki o hastalığın mukâfatından mahrum kalmayalım diyerek dua etmeye bizleri sevk ediyorlar.  

       3) Para, mal bilhassa bu zamanda Müslüman’ın elinde para büyük bir ni’mettir, fakat o ni’met, ancak imanı sağlam olanların elinde ni’met olabiliyor, çünkü o parasını kalbine değil, muhtaç olup istemeye haya edenleri bulmak,  veya dini hizmetler de parasız olmadığına göre, onları arayıp bulunca onlara Kardeşim buyurun bu parayı hizmette kullanabilirsin, hizmet ehlinin cebine koyabiliriz. Hatta böyle şuurlu zenginler Hac farizasını bile bir defa eda ettikten sonra, Müslümanlık için çok lazım olan başka hizmetler varken sünnet ve manen zevkli olan tekrar tekrar hacca gitmeyi terk ediyorlar. Bunlar azda olsalar bunları görüyoruz. Bu işleri şuurlu zengin olan Müslüman yapıyor. Parasını  değil gayrimeşru yerlere harcamak, belki o meşru yerlerde harcar, geçici dünya zevklerini  terk etmeye kendini mecbur ediyor.

       4) Güzellikte Allahın bize verdiği bir ni’mettir, Fakat o güzellik bizim için hakiki ni’met olabilmesi için onunla daha çirkin olanlara  hava atıp üstünlük taslamamak lazım ve o ni’meti haramlara girme vesilesi yapmama kaydı ile ni’met olur. Böylece,  helal dairesinde  muhafaza edilen o güzellik sebebiyle cennette hurilerden üstün bir güzelliğe sahip olunabilir. Aksi takdirde çoğunun yaptığı gibi yaparsak, o güzellik cehenneme bir parça odun olmaya da sebep olabiliriz. Evet, nimete şükrünü eda etmeye çalışan benim akıllı kardeşlerim, o güzellik ni’metine şükretmekte aman hata etmeyin.

Duanıza muhtaç  Kardeşiniz Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: