Kaba kuvvete, akıl kuvvetiyle karşılık verme anlayışı

karli-cicekler-1-1298664620-800x600Maruz kaldığımız kaba kuvvetli olaylara aynı şekilde kaba kuvvetle karşı koyma yerine akılla karşı koymayı tercih etmek yine aklın gereği oluyor galiba. En güçlü kaba kuvvete karşı dahi en isabetli karşı koyuş, akılla karşı koyuş olduğu Hazret-i İmam’ın davranışlarından da anlaşılıyor.

Bu konuda bir karşı koyuş örneği arz etmek istiyorum Hazret-i İmam’dan sizlere. Ola ki siz de bir kaba kuvvet tehdidiyle karşılaşacak olursanız aynı şekilde kaba kuvvetle karşı koyma yerine, akıl kuvvetiyle karşılık vermeyi tercih eder, kaba kuvvet sataşmasından akıl kuvvetiyle kolayca kurtulabilirsiniz böylece.

Hz. İmam bir gün Kûfe’de kurduğu fıkıh dersi halkasına erişmek için aceleyle mescide doğru hızla giderken bakıyor ki karşıdan burnundan dumanlar fışkırtan azgın bir boğa hışımla geliyor kendisine doğru. Hemen yolunu değiştiren İmam-ı Azam Hazretleri, yan kaldırıma geçiyor. Oradan yoluna devam etmek istiyor. Arkasından gelen adam ise İmam’ın bu yol değiştirmesini korkaklıkla yorumlayarak söyleniyor:

– Şuna bak!. Koskoca imam bir öküzden korkarak yolunu değiştirdi! Hazret-i İmam:

-Elbette bir öküzden korkarak yolumu değiştiririm, diyor ve ekliyor: Çünkü diyor, öküzün başında boynuz, benim başımda akıl var!

Demek meselesini başındaki boynuzuyla halleden kaba kuvvet sahibi varlıklara, insanlar da başındaki akıllarıyla mukabele edecek, kaba kuvvete akıl kuvvetiyle karşılık verecektir ki, kazasız belasız atlatsın karşılaştığı kaba kuvvet saldırısını..

Ne var ki yoldaki adam bu durumu düşünmeyip imama laf yetiştirmeye çalışırken karşıdan gelen azgın boğanın boynuz darbeleriyle havaya fırlatıldığını anlayınca itiraf etmekten kendini alamıyor da diyor ki:

-Ya imam sen haklıymışsın. Gerçekten de öküzün başında boynuz varmış ama benim başımda akıl olduğu biraz şüpheli. Zira akıl olsaydı ben de senin gibi aklımı kullanır, kaba kuvvete akıl kuvvetiyle karşı koyarak kendimi koruyabilirdim.

Bundan dolayı alimler İmam-ı Azam Hazretleri’nin herkesten iyi bildiği fıkıh ilmini şu manidar cümleyle tarif etmişler:

-Fıkıh ilmi, kişinin lehine ve aleyhine olan şeyleri bildiren ilimdir!

İmam-ı Azam Hazretleri fıkıh ilminde lider ve rehberdi. Lehinde ve aleyhinde olanı bu ilmin verdiği sağlam bilgiyle kolayca teşhis ve tespit edebiliyor, kaba kuvvetle karşılaşınca aynı şekilde kaba kuvvetle karşı koyma yerine akıl kuvvetiyle mukabele ederek kendini koruyor, böyle örnek oluyordu bizlere de.

Tabii herkes fıkıh ilminde ilerlemiyordu. Tasavvufta ilerleyenler de vardı. Bayezid-i Bistami de tasavvufta ilerleyen bir mübarek mutasavvıftı.. Bir misal de tasavvuf erbabının bakışından verelim isterseniz. Herhalde bu da ibretli olduğu kadar düşündürücüdür bizler için.

Dinî hayatında birtakım günahlara maruz yaşayan laubali bir adama derler ki:

-Bu halinden kurtulmak istiyorsan büyük mutasavvıf Bayezid-i Bistami’ye git. Onu bir defa gör ve dinle, sana yeter, kurtuldun gitti.. Bu söze itiraz eden adam der ki:

– Bayezid kim oluyor ki onu bir defa görüp dinlemekle kurtulacağım kötü hallerimden. Baksana Ebu Cehil bir değil bin defa gördü Resulullah’ı (sas), yine kurtulamadı küfründen? Bayezid, Resulullah’tan da mı üstün ki bir defa görünce kurtulacağım kötü hallerimden?..

Ünlü mutasavvıf Bayezid-i Bistami ise bu soruya açıklık getirerek şöyle cevap veriyor:

-Ebu Cehil bir defa olsun Hazret-i Resulullah’a, Allah’ın Peygamberi diye bakmadı ki istifade edip iman nasip olsun görüşmelerinden. O hep Ebu Talib’in yetimi diye baktı, Kureyş’e baş olmak için çalışan bir rakip olarak gördü, hiç hüsnüzanla bakamadı Allah Resulü’ne. Bu sebeple Ebu Cehil olarak kalmaya mahkum oldu.

Demek ki, büyüklere hüsnüzanla bakarsanız feyiz alır, istifade edebilirsiniz. Suizanla bakarsanız feyiz alamaz, etkisine giremezsiniz. Ne kadar yakınında olursanız olun..

Bu da tasavvuf ehlinin önemli bir kalbi uyarısıdır bizlere.

Ahmed Şahin / Zaman