Kader ve İnsan İradesi Arasındaki İlişki

“KADER VE İNSAN  İRADESİ ARASINDAKİ İLİŞKİ”

 

Hiç şüphesiz, Biz her şeyi kader ile yarattık. (Kamer Suresi,49)

 

Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. (Kamer Suresi, 52)

 

Küçük büyük herşey satır satır (yazılı)dır. (Kamer Suresi, 53)

 

De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)

 

Kader ve cüz-i ihtiyârî İslâmiyetin ve imânın nihayet hududunu gösteren, halî ve vicdânî bir imânın cüz’lerindendir. Yoksa ilmî ve nazarî değillerdir. Yani, mü’min, her şeyi, hattâ fiilini, nefsini Cenâb-ı Hakka vere vere, tâ nihayette teklif ve mesuliyetten kurtulmamak için, cüz-i ihtiyârî önüne çıkıyor; ona “Mesul ve mükellefsin” der. Sonra, ondan sudûr eden iyilikler ve kemâlât ile mağrur olmamak için, kader karşısına geliyor; der: “Haddini bil, yapan sen değilsin.”

Evet, kader, cüz-i ihtiyârî, İmân ve İslâmiyetin nihayet merâtibinde; kader, nefsi gururdan; ve cüz-i ihtiyârî, adem-i mesuliyetten kurtarmak içindir ki, mesâil-i imâniyeye girmişler. Yoksa, mütemerrid nüfûs-u emmârenin işledikleri seyyiâtının mesuliyetinden kendilerini kurtarmak için kadere yapışmak ve onlara in’âm olunan mehâsinle iftihar etmek, gururlanmak, cüz-i ihtiyârîye istinat etmek, bütün bütün sırr-ı kadere ve hikmet-i cüz-i ihtiyâriyeye zıd bir harekete sebebiyet veren ilmî meseleler değildir.( Yirmi Altıncı söz)

İnsan akıl sahibidir. İnsanı meleklerden ve diğer varlıklardan ayıran yönü akıldır. Bu özelliği dolayısıyla dinin emir ve yasaklarına muhattaptır. Bunları kabul ya da red konusunda bir tercihle yüz yüzedir. Sonuç olarak insanlar arasında kullanılarak imanı ve taslimiyeti seçenler olduğu gibi, inkara sapanlar da bulunmaktadır.

İnsan özgürdür. İnsan tercih yapabilen bir varlıktır. Kendisine sunulan seçenekler içerisinden imanı da inkarı da tercih etmek onun özgürlük alanı içindedir. Bunu yapabilecek birirade kendisine yaratıcısı tarafından verilmiştir.

İnsan sorumludur. İnsan, inandıklarından ve inanmadıklarından, tercih ettiklerinden ve edilmediklerinden, yaptıklarından ve yapmadıklarından sorumludur. Kendisine verilen akıl ve özgürlük onun bütün bunlardan sorumlu olması sonucunu doğurur. Şayet akletme ve tercihte bulunabilme durumu olmasaydı o zaman imtihana gerek kalmazdı, “sorumluluk”tan da bahsedilmezdi.

Hatice Başkan

Nuryarenleri571.blogcu.com