KAİNAT SENSİN {7}
KAİNAT SENSİN {7}
17 şifreli hakikat-ı insanîye haritasının 11 ve 12. Şifresi;
11.MAHLUKİYET-İ CAMÎA
“İnsanın fıtraten mâlik olduğu câmiiyetin acaibindendir ki: Sâni’-i Hakîm şu küçük cisimde gayr-ı mahdud enva’-ı rahmeti tartmak için gayr-ı ma’dud mizanlar vaz’etmiştir. Ve esma-i hüsnanın gayr-ı mütenahî mahfî definelerini fehmetmek için gayr-ı mahsur cihazat ve âlât yaratmıştır.” [77]
“İnsan, câmiiyetiyle kâinatın küçük bir fihristesi ve bir misal-i musaggarası hükmünde olup, umum esmanın nakışlarını gösteriyor.” [78]
“İnsanın mahiyet-i câmiasında nakışları zâhir olan yetmişten ziyade esmâ vardır. Mesela, yaratılışından Sâni’, Hâlık ismini ve hüsn-ü takviminden Rahman ve Rahîm isimlerini ve hüsn-ü terbiyesinden Kerim, Lâtif isimlerini ve hakeza…” [79]
“Sana tecelli eden Hâlık isminin mahlukiyetindeki cüz’î mertebesinden tut, tâ bütün kâinatın Hâlıkı olan mertebe-i kübra ve ünvan-ı a’zama kadar ne kadar perdeler bulunduğunu kıyas edebilirsin. Demek bütün kâinatı arkada bırakmak şartıyla mahlukiyetin kapısından Hâlık isminin müntehasına yetişirsin.” [80]
“İnsanın câmiiyeti ve şecere-i kâinatın en münevver meyvesi olduğundan, bütün kâinatta cilveleri tezahür eden esma-i hüsnayı, birden âyine-i ruhunda gösterebilmesi cihetiyle Cenab-ı Hak, tecelli-i zâtıyla ve esma-i hüsnanın a’zamî mertebede, nev’-i insanın manen en a’zam bir ferdine, tecelli-i a’zam tezahür eder.” [81]
“Bu küçücük insan, câmiiyet-i fıtrat itibariyle şu mevcudat içinde bir ustabaşı ve bir dellâl-ı saltanat-ı İlahiye ve bir ubudiyet-i külliyeye mazhar olduğundan büyük ehemmiyeti vardır.” [82]
“İnsanın hikmet-i hilkati ve sırr-ı câmiiyeti ise; her zaman, her dakika hâlıkına iltica ve yalvarmak ve hamd ve şükür etmek olduğundan…..” [83]
“…camiiyeti dolayısıyla insan-ı kâmil, halk-ı eflâke ille-i gaiye olduğu gibi, halk-ı kâinata da semere ve netice olmuştur.” [84]
12.UBUDİYET-İ MÜTENEVVİÂ
“Ey insan! Şu kâinattan maksad-ı a’lâ; tezahür-ü rububiyete karşı, ubudiyet-i külliye-i insaniyedir ve insanın gaye-i aksası, o ubudiyete ulûm ve kemalât ile yetişmektir.” [85]
“Ve keza rububiyet-i âmme, ubudiyet-i külliye ister.” [86]
“Evet kâinatın her tarafında, cüz’î ve küllî her şeyde, her nevide, kendini tanıttırmak ve sevdirmek içinde merhametkârane bir haşmet-i rububiyet, elbette o haşmete, o merhamete, o tanıttırmaya, o sevdirmeye karşı şükür ve takdis içinde bir geniş ve ihatalı ve şuurkârane bir ubudiyetle mukabele etmesi lâzım ve kat’îdir.” [87]
“Fâtır-ı Zülcelal, insanı câmi’ bir âyine ve küllî bir ubudiyetle ve ulvî bir mahiyetle yaratmıştır.” [88]
“Ve ibadatın bütün envâına müstaid bir fıtratta yaratıldığı için bütün kemalâtın tohumlarına câmi’ bir istidad verilmiştir.” [89]
“Ubudiyetin ise sırr-ı esası; niyaz, şükür, tazarru’, huşu’, acz, fakr, halktan istiğna cihetiyle o hakikatın kemaline mazhar olur. “ [90]
“Hem küllî ubudiyetiyle, rububiyet-i İlahiyeye âyinedarlık ediyor.” [91]
“Kâinat içinde bir zerre gibi zaîf, küçük bir mahluk olan şu insan, ubudiyetin azameti cihetiyle Hâlık-ı Arz ve Semavat’ın mahbub bir abdi ve Arz’ın halifesi, sultanı ve hayvanatın reisi ve hilkat-i kâinatın neticesi ve gayesi oluyor.” [92]
“O şefkatli ve haşmetli ve külliyetli rahmaniyete karşı, vüs’atli ve azametli ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyor.” [93]
“Evet insan, enva-ı ibadâta müstaid olan istidadı cihetinden, en a’lâ bir serçe kuşundan da yüz derece daha yüksektir. Binaenaleyh, edna bir aklı bulunan anlar ki; insana verilen bu acib cihazat, yalnız bu hayat-ı dünyeviye için değildir. Belki ancak bakî bir hayat için olabilir.” [94]
“Bir Vâhid-i Ehad, şu kâinat sarayında taklid edilmez sikkeleriyle, ona mahsus hâtemleriyle, ona münhasır turralarıyla, ona has fermanlarıyla bütün mevcudata damga-i vahdet koyuyor ve tevhidin âyâtını nakşediyor. Ve âfâk-ı âlemin aktarında vahdaniyetin bayrağını dikiyor ve rububiyetini ilân ediyor. O da ona mukabil; tasdik ile, iman ile, tevhid ile, iz’an ile, şehadet ile, ubudiyet ile mukabele eder.
İşte bu çeşit ibadat ve tefekküratla hakikî insan olur, ahsen-i takvimde olduğunu gösterir. İmanın yümnüyle emanete lâyık, emin bir halife-i arz olur.” [95]
ESRA ÖZEL
KAYNAKÇA;
Risale-i Nur Külliyatından…
[77] Mesnevî Nuriye – 209
[78] Lemalar – 354
[79] Sözler – 687
[80] Sözler – 332
[81] Sözler – 562
[82] Sözler – 62
[83] Şualar – 7
[84] Mesnevî Nuriye – 189
[85] Sözler – 264
[86] Mesnevî Nuriye – 37
[87] Şualar – 262
[88] Sözler – 517
[89] Sözler – 325
[90] Mektubat – 455
[91] Mektubat – 304
[92] Lemalar – 127
[93] Mektubat – 399
[94] Mesnevî-i Nurîye(Bd.) – 497
[95] Sözler – 330