Kar niçin yağar?

Çocuklara sorarlar:

 “- Tavuk mu yumurtadan çıkar; yoksa yumurta mı tavuktan çıkar?” 

Bu soruya benzetmeye çalışıp sorsak: 

“- Kar yağdığı için mi hava soğuk olur; hava soğuk olduğu için mi kar yağar?”

 İki soru birbirine benzese de, cevapları birbirine benzemez.

 
***
Çeşitli Anadolu şehirlerimizde çeşitli miktarlarda yağan kar İstanbul’da da yoğun şekilde yağınca, daha evvel birden fazla yerde ve geçen kış mevsiminde bu sitede de yayınlanmış olan “Kar niçin yağar?” başlıklı yazımı, bilhassa yeni ara yıl tatiline giren ilk ve orta öğretim öğrencilerimizin tefekkürüne ve istifadesine sebeb olması için, bu sitede tekrar yayınlanmasını teklif etmemin faydalı olabileceğini düşündüm. 
 
 ***

Okullarda, ders kitaplarında, ansiklopedilerde vb. kitaplarda “Kar niçin yağar?” başlığı altında söylenenler, aslında “kar”ın niçin değil; nasıl yağdığına dairdir!. 

Yazı ve konuşma dilimizde, “Nasıl?” ve “Niçin?” soru edatlarının kullanılış yerlerinin doğru seçimine, ekseriya dikkat edilmez. “İlim” ve “Bilim” kelimelerinin doğru yerlerde kullanılmadığına da çok rastlanır. “İlmî hakikatler” ve “Bilimsel gerçekler” de, her zaman birbirinin yerine kullanılabilecek manâda değildirler.

***
Yale Üniversitesi profesörlerinden Prof. Dr. Arthur THOMSON, bu yanlışlığı şöyle izah ediyor:

Hakikat yalnız bilimin gösterdiğidir, demek doğru değildir. Çünkü bilim şunları arar:

‘Bu nedir? Ve hangi sebeplerle meydana gelmiştir?

Şunlar ise:
‘Bu niçin böyledir? Bunun manâsı ve gayesi nedir?’ Bilimin sahasına girmez. Her şeyin ‘Niçin’i bilimi aşar, bu bilimin ötesidir. Bu problemleri felsefe cevaplandırmaya çalışır. Felsefenin de sükût ettiği hallerde, beşerin imdadına din yetişir ve bizi huzura sevk eder.”

“-Kar niçin yağar?” sorusuna cevap olarak söylenecek doğru bilgiler, “kar”ın yağmasının hikmetleridir. Bu hikmetleri, “kar”ın kendisinden bilmek büyük bir yanlış olur. Bunlar, “ilâhî hikmetler”dir. Kar, bütün varlıkları yaratan, idare eden Allah’ın Hakîm isminin, diğer bazı isimleriyle birlikte tecellîleri sebebiyle yağar!..

***

“Kar”ın nasıl yağdığının cevabı ise, fen kitaplarında bu mevzuda yazılanlardır. Aslında, yalnız “kar”ın yağmasında değil; etrafımızdaki varlık âleminde gördüğümüz ve göremediğimiz her şeyde, Allah’ın diğer bazı isimleri ile birlikte, bilhassa Hakîm isminin tecellîleri vardır. 

Çünkü bu dünya dâr-ul hikmet; insanın ölüm kapısından geçerek gideceği âhiret âlemi ise dâr-ul kudrettir. Yani bu dünyada olanlar, Allah’ın koyduğu sebebler perdesiyle cereyan eder; bu sebebleri yapan ve çalıştıran müsebbeb’ül-esbâbı (bütün sebebleri meydana getiren Allah’ı) bu sebebler perdesinde takılıp kalmadan tanımak da, insanın bu dünyada aklıyla en mühim imtihanıdır. 

Âhirette ise, insanın aklıyla imtihanı olmadığından, Allah kudretini sebebler perdesini kullanmadan doğrudan tecellî ettirir.

***
Bu dünya dâr-ul hikmet ise, “hikmet” ne demektir? Bir âyet-i kerîme’de: “Kime hikmet verilmişse, işte o­na pek çok hayır verilmiştir” (Bakara Suresi, 2/269) denildiğinden, hem erkeklerde hem kadınlarda isim olarak da kullanıldığına çok rastladığımız “hikmet” kelimesinin mühim manâsına burada dikkati çekmekte fayda vardır. 

“Hikmet” kelimesinin lügat manâsı: “İnsanın, mevcudâtın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâl ve haricî, batınî keyfiyetlerinden bahseden ilim. (Buna İlm-i Hikmet deniyor.) * Herkesin bilmediği gizli sebep. Kâinattaki ve yaradılıştaki İlâhî gaye * Ahlâka ve hakikate faydalı kısa söz * Sır * Bilinmeyen nokta. İlim, adalet ve hilmin birleşmesinden doğan değerli sıfat (Kuvve-i akliyenin vasat mertebesidir; Hakkı hak bilip imtisal etmek, bâtılı bâtıl bilip içtinab etmektir. İ.İ.) * Allah’a itaat, fıkıh ve Salih âmel. Allah’tan haşyet ve takvâ. Verâ’ Akıl, söz ve harekette uygunluk * Hak emre uymak * Allah’ın yarattıklarında tefekkür.” (İslâmî, İlmî,Felsefî Yeni Lügat, A.Yeğin).

***

Şimdi, bu hikmetler dünyasında ; “Herkesin bilmediği gizli sebeb. Kâinattaki ve yaradılıştaki ilâhî gaye” manâsındaki, ilk sorumuzun cevabı olabilecek “kar”la alâkalı bir hikmetten bahsedebiliriz:

Kar yağması, havanın soğuk olduğunu gösterir; fakat kar yağdığı için hava soğumaz; aksine, kar yağması havanın soğuğunu azaltır. Bunun nasıl olduğunun, bu sebebler dünyasında bazılarının “Asıl Fiil Sahibi”nden bahsetmeyerek “tabiat kanunları” dediği “âdetullah kanunları” ile izahı, şöyledir: Bir gram katı maddenin erimesi için gerekli ısıya o maddenin “erime ısısı” denir. Buz, 0’C de su haline gelirken, gram başına 80 kalori ısı alır. Bu, suyun katı hali olan buzun “erime ısısı”dır. Su, buz haline gelirken erime ısısını verir ve her bir gram suyun donup kar kristali haline gelmesi esnasında, atmosfere seksen kalori ısı verilir. Bu hesaba göre, 10 ton kar yağmakla atmosfere verilen ısı, yüz kilo iyi cins maden kömürünün yanmasıyla verdiği ısıya eşittir!.

Bunun hesap şekli basittir: 10 ton = 10.000.000 gram. Bu kadar suyun kar haline gelirken atmosfere verdiği ısı = 10.000.000 x 80 kalori = 800.000.000 kalori. Bir gram iyi cins maden kömürünün yanmasıyla verdiği ısının da 8.000 kalori olduğu göz önüne alınırsa, o­n ton suyun kar haline gelirken verdiği ısı: 800.000.000 / 8.000 = 100.000 gram = 100 kilogram iyi cins maden kömürünün verdiği ısı, 10 ton karın suyun donmasıyla teşekkülü esnasında, atmosfere verdiği ısının karşılığı olarak bulunur (Benzeri bir hesapla, 0’C civarında 10 ton yağmurun teşekkülü esnasında atmosfere verilen ısının da, yaklaşık 750 kilogram iyi cins kömürün yanmasıyla verdiği ısı kadar olduğu da bulunur.).

Atmosferdeki suyun kar haline gelirken verdiği bu ısı, kışın soğuğunun şiddetini kırmaktadır. Kar yağmasıyla, karın diğer faydaları yanında, bitki, hayvan ve insanlar, aşırı soğuğun meydana getireceği çeşitli zararlardan korunmaktadır. Baharda ise, karların erirken atmosferden aldığı gram başına 80 kalori ısı ile atmosferdeki sıcaklık azaltılmakta; bu defa da yeni filizlenen bitkilerin, havanın aniden ısınmasıyla, sıcaktan zarar görmesi önlenmektedir.

Demek ki, başlangıçtaki sorumuzun cevabı olarak; kar yağdığı için hava soğuk olmamakta; hava soğuk olduğu için kar yağmaktadır. Yağan kar hem atmosfere ısı vermekte; hem kendisi de soğuk olmasına rağmen, yeryüzünü bir yorgan gibi örtüp bazı bitki ve hayvanların soğukla telef olmasını önleyecek şekilde, atmosferdeki aşırı soğuktan onları muhafaza etmektedir. “Kar”, “karılan cansız ve şuursuz bir madde” olarak, acaba bunu kendisi mi yapıyor dersiniz? 

Bu hâlin bize “Kâinattaki ve yaradılıştaki ilâhî gaye”yi düşündürmesi gerektirmez mi?

Prof. Dr. Mustafa Nutku

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: