Karnımız Doydu, Gönlümüz Ne Kadar Tok?

Müstağni; lügat manası olarak “elinde olanla yetinen, tok gözlü” demektir.  Gönül tokluğu, tok gönüllülük anlamına gelen “istiğna” kelimesinden türemiş, bu yönde bulunan birkaç anlama daha gelen tefekkür dünyasında yer edinebilecek Arapça kökenli bir kelimedir. İslam inancına sahip olan insanların yolunu aydınlatan ve işaretler gösteren muazzam kitap Kur’an-ı Kerim’de bu mana çerçevesinde olan 10’a yakın ayet-i kerime bulunmaktadır.

Gelin bizde hayat ışığında bu kelimenin manası üzerine biraz düşünelim. Elimizdekilerin ne kadarıyla yetiniyor nelere şükrediyoruz? Gözümüzü hiç doyuramıyoruz fakat gönlümüz ne kadar doygun? Hangimiz bir fırsat sunulduğunda muhtaç olsak bile geri çeviriyor? Bizden daha muhtaç olabilecek olanı ne kadar düşünüyoruz? Bu ve bunlar gibi çokça soru elbette sorabiliriz.Komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyuran bir peygamberin ümmeti olarak, ne kadar tok gönüllüyüz sizce? Tabi ki neredeyse hiç.

Her gün bir kıyafetle dışarı çıkıyoruz. Ve dolabımızda tenimizin bir defa temas ettiği daha ne kadar giysimiz var düşündük mü hiç. Yeni bir kıyafet alıp, giyinip evden çıkıp yeni bir şeyler almak için harekete geçiyoruz. Veya  çevremizde türeyen yeni teknoloji hastalarına ne demeli. Aldığı telefonun bir üst modelini elde etmek için elindekini paramparça eden bizler. Peki bu içgüdüsel hareketlerin nedenini hiç merak ettik mi? Zannımca hayır. Bir nedeni malumunuzdur ki toplumsal hareketlilik. Biraz eski bir telefon, kıyafet veya arabamız olunca etrafımızda “ya şunu değiştirsene, başka bir şeyin yok mu, ne kadar da eskide yaşıyorsun” diye söylenen insanlara kulaklarımızı kapatamıyoruz. Söylenmese bile kendimizi zorunda hissediyoruz bana gülerler, herkes değişiyor ben hep aynı kalıyorum diyoruz.

Elimizde olanla yetinmeyi neden öğrenemiyoruz. Bir hocamın yazısında okumuştum “Yok kardeşim, ben yirmi yıllık Broadway’imi seviyorum senin BMV’ne ihtiyacım yok”. Bunu ne kadar kullanabiliyoruz hayatımızda. Bir ev alıyoruz, ya daha büyüğünü alayım odası 5 değil 7 olsun, şöyle olsun böyle olsun diyoruz. Araba alıyoruz bu eskidi yenisini alayım diyoruz. 5 tane saatimiz varken bunun rengi çok güzel bu da olsun diyoruz. Örnekleri çoğaltılabilir tabi. Böyle böyle maddelerin esiri oluyoruz. Olsun benim telefonum tuşlu kalsın akıllısını istemem diyemiyoruz. Kendimize 3 alırken Müslüman kardeşimizi yarım dahi düşünmüyoruz. Bizim soframızda iki, üç çeşit yemek varken, çöpten yemek toplayan insanları düşünmüyoruz. Bununla beraber yemeyip kızıyoruz, ben bunu istemem bu tuzsuz bu etsiz diye.

İşte müstağni kelimesinin anlamını düşünürsek nereye varıyoruz. Mananın tam tersi koca bir doyumsuzluk içerisindeyiz. Bugün oturup bakın etrafınıza ne kadar çok şeyimiz varken neler istiyoruz. Sahibi olduğumuzu sandığımız nelere şükrediyoruz. Bir sonu olduğunu ve bu sona bizim kadar varlıkla yürümeyenleri düşünelim.

“Veren de o alan da nedir senden gidecek, telaşını görenler can senin zannedecek.” Necip Fazıl

Mehmet Şah – hicbisey.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: