Kemiyet ve Keyfiyet

Soru: “Bi’set-i enbiya (peygamberlerin gönderilmesi) ile beraber şeytanların vücudundan (varlığından) ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. ‘El-hükmü li’l-ekser’ kaidesince, ekser (çoğunluk) ondan şer görse, o vakit halk-ı şer (şerri yaratmak) şerdir; hattâ bi’set-i enbiya (peygamberlerin gönderilmesi) dahi rahmet değil denilebilir. ”

Elcevap: Kemiyetin, keyfiyete nisbeten (sayı çokluğunun, kaliteye oranla), ehemmiyeti yok. Asıl ekseriyet (çoğunluk), keyfiyete (kaliteye) bakar. Meselâ, yüz hurma çekirdeği bulunsa, toprak altına konup su verilmezse ve muamele-i kimyeviye (kimyasal işlem) görmezse ve bir mücahede-i hayatiyeye (diriliş çabası ve gayretine) mazhar olmazsa, yüz para kıymetinde yüz çekirdek olur.

Fakat su verildiği ve mücahede-i hayatiyeye maruz kaldığı vakit, sû-i mizacından (kötü karakterinden ve kimyasal yapısından) sekseni bozulsa, yirmisi meyvedar yirmi hurma ağacı olsa, diyebilir misin ki, “Suyu vermek şer oldu, ekserisini bozdu?” Elbette diyemezsin. Çünkü o yirmi, yirmi bin hükmüne geçti. Sekseni kaybeden, yirmi bini kazanan zarar etmez, şer olmaz.

Hem meselâ, tavus kuşunun yüz yumurtası bulunsa, yumurta itibarıyla beş yüz kuruş eder. Fakat o yüz yumurta üstünde tavus oturtulsa, sekseni bozulsa, yirmisi yirmi tavus kuşu olsa, denilebilir mi ki, “Çok zarar oldu, bu muamele şer oldu, bu kuluçkaya kapanmak çirkin oldu, şer oldu?” Hayır, öyle değil, belki hayırdır.

Çünkü o tavus milleti ve o yumurta taifesi (grubu), dört yüz kuruş fiyatında bulunan seksen yumurtayı kaybedip, seksen lira kıymetinde yirmi tavus kuşu kazandı.

İşte, nev-i beşer (insan türü), bi’set-i enbiya (peygamberlerin gönderilmesi) ile, sırr-ı teklif (sorumluluk sırrı) ile, mücahede (diriliş çabası ve gayreti) ile, şeytanlarla muharebe (savaşma) ile kazandıkları yüz binlerle enbiya ve milyonlarla evliya ve milyarlarla asfiya (temiz ilim sahipleri) gibi âlem-i insaniyetin (insanlık âleminin) güneşleri, ayları ve yıldızları mukabilinde, kemiyetçe kesretli (sayıca çok), keyfiyetçe ehemmiyetsiz (kalitece önemsiz) hayvânât-ı muzırra nev’inden (zarar verici hayvanlar türünden) olan küffârı (inançsızları) ve münafıkları kaybetti.” (Mektubat, 12. Mektub, 2. Sual)

Akıllar, yıldız; kalpler, dolunay; ruhlar, güneş gibidirler. İmtihan sırrı ile, insan türünün akılları, kalpleri, ruhları gelişiyor, büyüyor, olgunlaşıyor. Her biri bir yıldız, bir dolunay ve bir güneş gibi aydınlatıcı ve yol gösterici hüviyet kazanıyor.

Bu imtihan sırrıyla elmas ruhlu Ebu Bekir’ler ile kömür ruhlu Ebu Cehiller ayrıştığı gibi, altın kalpli Ömer’ler ile bakır kalpli Ebu Lehep’ler ayrıştılar ve ayrışıyorlar. Esma-yı Hüsna’nın en büyüklerinden biri ve bir ism-i A’zam olan Hakk ismi ve istihkak hakikati, ebedî tesciller ile bu tarz bir faaliyet içinde hükümlerini icra ediyorlar. Dünya, bin bir renkli bir kalem gibi yazılarını yazıyor ve sonsuz mahsuller veren bir imtihan ve istihkak alanı hüviyeti sergiliyor. Hz. Peygamber’in (ASM) söylediği ve bizlere öğrettiği ebedî bir kanun şu ki: “ Bir insanın en lezzetli rızkı alın teriyle kazandığı rızıktır. ” Bir açıdan Cennet de, imtihan meydanında terleyen ve zorlanan insanoğlunun emeğinin karşılığıdır.

 Eymen AKÇA