Çocuğunda gece korkuları başlayan bir anne, “Kızımın gittiği anaokulunda peygamber sevgisi konusu işlenirken, Yusuf Aleyhisselam’ın kardeşleri tarafından kuyuya atıldığı anlatılmış… Kızım bundan çok etkilendi. Bir haftadır geceleri korku ile uyanıyor… Rüyasında kendi abilerinin de onu kuyuya atmak istediğini ve zor kurtulduğunu söylüyor… Öğretmeni ile konuştum. ‘Yıllardır ben bu kıssayı anlatıyorum, kimseden bir şikâyet duymadım. Belki sorun sizin kızınızdadır.’ dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım. Bu yaştaki bir çocuğa böylesi konuların anlatılması doğru mu?” diye sordu…
“Doğru değil” dedim…
Zira çocuk zihni, olayların diziminden çıkan sonuca değil, içerdiği duyguya odaklanır… Sizin anlattığınız şey ile çocuğun anladığı şey aynı değildir çoğu zaman…
Yani siz Yusuf Aleyhisselam kıssasını dinlerken, başına gelen olaylar karşısında Allah’a olan güvenini nasıl da hiç kaybetmediğini, her türlü zorluğa yılmadan nasıl da göğüs gerdiğini düşünürsünüz… Ama çocuk, kuyuya düştüğünde kafası kanadı mı, suyun içinde yılanlar var mıydı, karanlıktan korkunca ağlamadı mı, diye düşünür…
Bundandır ki 12 yaşından önce çocuğa peygamber sevgisi kazandırmak için çileden, azaptan, gazaptan, acıdan, işkenceden bahsedilmez…
Çocuğun duygularına dolaylı değil, direkt ulaşmak esastır pedagojide. “Yusuf Peygamber çok iyi bir insandı” demek, çocuğun Yusuf Peygamber’i sevmesi için yeterlidir çoğu zaman…
Maalesef ülkemizde din eğitiminde doğru pedagojik yöntemler kullanılmıyor genelde…
Dini sevdirerek değil, korkutarak öğretmeyi marifet sayıyor birçok yetişkin. Allah’ın kötü insanları nasıl da cehenneme atacağından, yalan söyleyenlerin nasıl cezalandırılacağından, anne babasının sözünü dinlemeyenlerin başlarına neler geleceğinden bahsediliyor çocuklara…
Hâlbuki din korku ile değil, sevgi ile sevdirilir…
Çocuk korktuğunu sevemez, sadece zarara uğramamak için yakın durur korktuğuna…
Dini korkutarak öğretme yönteminin, sadece anaokulunda peygamber sevgisi anlatılırken değil, camilerde ve Kur’an kurslarında da sıkça kullanıldığını görüyoruz maalesef…
Bundandır ki her Ramazan geldiğinde, cami imamlarının mutlaka pedagojik eğitimden geçmesi gerektiğine bir kez daha inanıyorum…
İçinde çocukların da bulunduğu bir camide cehennem azabından bahsetmek, çocuğun o dine karşı sevgi duymasına değil, din ile arasına mesafe koymasına sebeptir.
Bir baba ile 14 yaşındaki oğlu hakkında konuşuyorduk… Kendisi imam olduğu halde çocuğunun namaz kılmamasını içine sindiremiyordu. “Yahu, söylemesem hiç namaz kılmayacak, bu nasıl çocuk böyle anlamadım gitti…” diye anlattı oğlunu…
Çocuk ise “Babama söylemeyin ama zaten o kıldığım namazları da abdestsiz kılıyorum.” demişti. “Nasıl yani?” diye sorduğumda “Lavaboya giriyorum abdest almak için, çeşmeyi açıyorum dışarı su sesi çıksın da beni abdest alıyor zannetsinler diye. Azıcık elime yüzüme su değdirip öylece çıkıyorum.” dedi.
Neden böyle yaptığını sorduğumda ise “Bilmiyorum… Bu konuları duymak istemiyorum.” demiş ve şöyle devam etmişti: “Mesela babam diyor ki yalan söyleyenler şu kadar cehennemde yanacak, bu kadar acı çekecek falan filan… Ama ben babamdan korkunca yalan söylüyorum… Abim de babama bazen yalan söylüyor, görüyorum hep… Babamın söylediği gibi dindar olsam, ben cehennemde yanacağım hep… Abim de yanacak… İstemiyorum ben bunları düşünmek… Onun için aklıma getirmek istemiyorum dini mini şeyleri.”
Çocuk din ile korkutulmaz…
Dinden korkan çocuksa dindar olmaz…
Pedagog Dr. Adem Güneş / Aksiyon Dergisi