Kulaktan kulağa

Genç kız okula gitmek için evden çıktı. Sınav haftası olduğundan uykusuzluğu gözlerinden okunuyordu. O gün de çok önemli bir sınavı vardı.

Otobüs durağına geldiğinde kendisi ile aynı bölümde okuyan bir arkadaşı ile karşılaştı. O da aynı sınava girecekti.

  • Günaydın! Çalıştın mı?

Arkadaşı kafasıyla selâmını alıp gülümsedi fakat konuşmadı. Buna rağmen ağzı hareket ediyor, sanki sessizce bir şeyler söylüyordu. Biraz sonra arkadaşının elindeki dijital tesbihi fark etti. Sessizce arkadaşının zikrinin bitmesini bekledi. Fakat sessizlik sadece dışındaydı. İçinde ise fırtınalar kopuyordu.

  • Şuna bak! Bir karış etek giymiş; kafa, kollar açık elinde de tesbih. Oh valla be! Canının istediği gibi her bir haltı işle, sonra sınava giderken çık-çık-çık tesbih. Oldu canım! Başka bir arzun?..

Bu durum okula gidene kadar devam etti. Hiç konuşamadan sınava gittiler.

Akşam eve döndüğünde gördüklerini ailesiyle paylaştı. Onların da kendisi gibi düşüneceğinden emindi. Zîrâ manzara açıktı.

Babası da kızıyla aynı fikirdeydi. Böyle saçmalık olmazdı.

Ertesi gün babası iş yerinde dini bilgisi kendinden daha fazla olan birine anlattı mevzuyu. Tepkisini dile getirdi.

  • Benim kızın arkadaşıymış. Üstünde diz üstü etek, kısa kollu kıyafet, elinde tesbih… Sınav zamanı ya! Sıkıya gelince hatırlıyorlar Allah’ı. Kabul olur mu o dualar? Peh!

Arkadaşı başını öne eğip biraz düşündü. Sonra kafasını kaldırıp:

  • Kabul olup olmayacağını biz bilemeyiz. O iş, kendisiyle yaratıcısı arasındaki bir meseledir. Rabbi ona hayat vermiş, her an rızık vermeye devam ediyor. Eğer fiili duasını da iyi yaptıysa sınavda başarı vermemesi için bir sebep yok. Onun rahmeti sonsuzdur. Yargılayan da yarlıgayan da odur. Sadece bizim affa lâyık gördüklerimizi affedecek de değildir elbette. Bizim bu şekilde, onun yerine hüküm vermeye kalkmamız da son derece yanlış olur. Bununla birlikte şu söylenebilir. İnsan muhatabına göre tavır takınır. İlkokuldan beri samimi olduğu arkadaşıyla başka konuşur, amiriyle başka konuşur, çocuğuyla başka konuşur. Bunun gibi kendisini ve tüm âlemi yaratan Rabbi ile irtibata geçecekse (ki Rabbi her zaman zaten onunla irtibatlıdır.), ondan hususi bir isteği olacaksa, bir sıkıntısını arz edecekse, iç ve dış âleminde ona uygun bir hal sergilemek edebe daha uygundur.

Kızın babası arkadaşını dinledikten sonra düşünceye daldı. Demek insanları bir görüşle yargılamamak lâzımdı. Bununla birlikte o kızın tavrı da doğru değildi.

Akşam eve geldiğinde arkadaşından duyduklarını, sonradan kendi düşündükleriyle de harmanlayıp kızına konuyu açtı.

  • Aslında bizim, arkadaşının duasının kabul olmayacağını söylememiz pek de doğru bir davranış olmaz. Neticede Allah’la kul arasına girilmez. Lâkin o kılıkla sokakta tesbih çekmek de edepsizlik bir yerde. Her şeyin bir yeri var.

Kız ertesi gün okul yolunda yine arkadaşı ile birlikteydi. Babasının söylediklerini, öncesinde ve sonrasında kendi düşündüklerini kafasında birleştirmiş, ölçmüş, tartmış bir neticeye varmıştı.

  • Geçen gün okula giderken tesbih çekiyordun herhalde. Allah kabul etsin… De! Eder inşallah. Bütün sene Allah’ı aklına getirmeyip de, böyle yumurta kapıya gelince baldır bacak, kol kafa açık ondan yardım istemek biraz edepsizlik olmuyor mu?

    Haklısın arkadaşım, hem de büyük edepsizlik oluyor. Gel gör ki bu benim tercihim değil. Ailem başka türlü bir hayat tarzına çok sert tepki gösteriyor. Biraz kapalı kıyafetler alsam parçalayıp atıyorlar. Çevremizde inanan insanların artıyor olmasından son derece rahatsızlar ve onlara bir tepki olarak bu şekilde davranmamız gerektiğini düşünüyorlar. Ben ise Allah’a inanıyorum. Onların göremeyeceği her fırsatta namazımı kılmaya gayret ediyorum. Biliyorum ki Rabbimin her şeye gücü yeter. Duydum ki, bazı şeyleri Rabbimizden isterken bazı zikirleri belli sayıda yapmak faydalıymış. Seninle karşılaştığımızda ben de anneme ve babama hidayet vermesi için Rabbime dua ediyor ve o zikrin sayısını tamamlamaya çalışıyordum. Anlayacağın, o tesbih sınav için değildi ve evde yapmama imkân yoktu.

Arkadaşı önüne baktı. Hayat boyu unutamayacağı bir ders almıştı.

Akşam eve gelince bunu babasına da anlatmak istedi.

Sonra düşündü ve vazgeçti…

Muhiddin Yenigün

http://yenigun.name.tr/