Gün gelecek hacca giderken pasaport sorulmayacak

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin “Sır ve Ser Kâtibi” Mehmed Feyzi Efendi’nin yıllarca sohbetlerinde bulunmuş Hasan Erdoğan’la röportajımızın 3. Bölümü…

Röportaj Yapılan: Hasan Erdoğan
Röportajı Yapan: Abdulkadir Çelebioğlu

Mehmed Feyzi Efendi, hayatta iken kendisi ile ilgili yazılar yazılması konusunda nasıl bir tavır gösterdi?
•Mehmed Feyzi Efendi, hayatta iken kendisi hakkında kimsenin bir şey yazmasını istemedi. Not alanlara da, “Oku, ne yazdın?” derdi. Ben de o yüzden pek yazmıyor. Yazdığım zaman da dikkat ediyorum.

•Mehmed Feyzi Efendi hakkında yazılan kitaplarda hep velayet ve ilim ciheti ön planda tutuluyor. Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin Talebesi, Sır ve Ser Kâtibi olması ve Risale-i Nurlar’da derin vukufiyet sahibi olması konularına hiç değinilmemiş. Bunun sebebi nedir? Bu bilinçli olarak mı yapılmış?
•Maalesef maattessüf. Durum aynen öyle. Ben bu vechini yani Mehmed Feyzi Efendi’nin Üstâd Bediüzzaman Hazretleri’nin talebesi, Sır ve Ser Kâtibi olması cihetini anlatmaya ve yazmaya çalışıyorum.

•Mehmed Feyzi Efendi konusunda ailesinin nakillerde bulunmaması, yazıları gün yüzüne çıkarmaması, O’nun hakkında yazmamasının hikmeti nedir?
•Ailesinin, Mehmed Feyzi Efendi hakkında bir şey yazmaması, bir şey nakletmemesi, ketum kalması hakikaten benim de bilemediğim ve çözemediğim bir mevzu. Hikmetini bilemiyorum.

•Risale-i Nur Külliyatı’nda Şualar eserinde Mehmed Feyzi Efendi’nin bir mahkeme müdafaasında şu ifadeler geçiyor; “Denizli hâdisesinde menzilim taharri edildiği vakit beş yüz seksen adet mütenevvi kütüb-ü ilmiye ve Arabiye evimde bulunduğu resmen sabit olmuştur. Benim fakr-ı halimle ve gençliğimle ve lisan-ı Arabîde noksaniyetimle beraber bu zamanda binde bir şahısta bulunmayan bu mütenevvi beş yüz seksen cilt kitabı bana toplattıran, fevkalâde bir talebelik şevki ve hârika bir aşk-ı ilmîdir.” (Şualar, 14. Şua) Mehmed Feyzi Efendi bu 580 adet çeşitli ilimlerdeki Arapça kitaplar ile ilgili size anlatır mıydı? O eserlerin akıbeti ne oldu? Bu eserlerin hepsini okumuş muydu? Daha sonra onlara devlet el mi koyuyor?
•O kitapları vefatından sonra gördüm. O kitapları okuyup anlamış ve hayatına tatbik etmiş. O kitaplar Kastamonu’da ki evinde, odasında aynen duruyor. Ev şu anda boş. Müftü olan oğlu Kastamonu’ya geldiğinde o ilgileniyor.

[Dursun Aktaş Hoca’dan konuyla ilgili şu bilgileri aldık; “Mehmed Feyzi Efendi’nin zengin bir kütüphanesi vardı. Şualar’da geçen 580 cilt kitabı vardı, çeşitli İslâmî ilimlerde. 1940’lı yıllarda bu kitaplarını çöp kamyonuna yükleyip, götürmüşler. Daha sonra geri iade etmişler ama ciltleri yıpranmış, zarar görmüş. Bu olaydan Mehmed Feyzi Efendi esefle bahsederdi.” A.Ç.]

•Mehmed Feyzi Efendi, kendileri Latin huruftan mı yoksa Hatt-ı Kur’ân’dan mı Risale-i Nurları takip ederlerdi?
•Bize Risale-i Nur okumaz hülâsa sohbet ederdi. “Latin harfleri bilmiyorum” derdi. Kendi şahsî okumalarını Hatt-ı Kur’ân’dan yaparlardı.

•Risale-i Nur’u okuma ile ilgili tavsiyeleri var mıydı?
•Mehmed Feyzi Efendi, “Risale-i Nur’u dikkatle, teenni ile mütalaa edin” derdi. Risale-i Nur’u tam anlayan ve tatbik eden birisi idi Mehmed Feyzi Efendi.

•Âlem-i İslâm’ın ve Risale-i Nur’un istikbali ile ilgili veya istikbale dair müjdeleri var mıydı?
•Mehmed Feyzi Efendi istikbale yönelik şöyle derdi: “Hacca giderken pasaport falan sorulmayacak. ‘Müslüman mısın?’ geç denecek.”
Bir başka zaman da şöyle derlerdi;
“Hem ay’a gitmek marifet değil. Asıl orada Beytül İzzet’te Kur’ân’ın aslı var. Onun fotoğrafını çekseler ya. Ay laciverdimsi bir küredir. Bir avuç toprak getiriyorlar insanları aldatmak için. Dünyada toprak kıtlığı mı var? Ay’da dünyadaki ma’denlerin aksi var. Onları keşfediyorlar. [Bu konu ilim adamları tarafından araştırılmalıdır.]

•Mehmet Feyzî Efendi derslerini çoğu zaman günümüz tekniğine uygun olarak yazdırma, önceden hazırlanma, ödev verme ve soru cevap tarzında yürütmüş; öğretilen konuları daha sonra özetleyip ana fikrini belirleme yönüne giderek, öğrencilerin verilen dersi daha sağlam ve pratik bir şekilde kavramalarını sağlamıştır. Okutmuş olduğu dersler arasında, Arap dili grameri (sarf-nahiv), akâid, kelâm, fıkıh, tefsir, hadis ile tasavvufa dair çeşitli kitaplar yer almaktadır. Ayrıca ve özellikle Kur’an-ı Kerim’in okunması ve okutulmasıyla ilgili olarak çeşitli tecvid ve kıraat kitaplarını, hem teorik olarak okutmuş, hem de pratik olarak ders vermiştir. Bu kitaplar içerisinde İlm-i Tashîh-i Hurûf (Tâlim), Aşere, Takrîb, İthaf ile ilgili eserler vardır. Kendisinden ders alanlar arasında profesörler, öğretmenler, müftüler, vaizler, imamlar ve sair meslek mensupları ile halk tabakasından nice insanlar bulunmaktadır.” (Özdağ, Feyizler Sultanı, s. 86. Mehmet Feyzî Efendi’nin ders okutma usûlü hakkında geniş bilgi için ayrıca bkz. Küllüoğlu, “Mehmet Feyzî Efendi’nin Hayatı ve İlmî Şahsiyeti”, s. 33-40. Burada bahsedilen kitaplar için bkz. Kalaycı, Karanlıktan Aydınlığa, s. 103, 139, 178, 292-293)
Bu ifadelere göre Mehmed Feyzi Efendi, Risale-i Nur’un haricinde İslâmî kitapları tedris şeklinde ders vermiş ve okutmuş diye geçiyor. Bu konu ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
•Mehmed Feyzi Efendi sadece Kur’ân-ı Kerîm talimi ve sohbet yaptığı tek gördüm. Diğerleri ile ilgili bilgim yok.

[Şevket Özsoy Ağabey’den şu bilgiler alınmıştır; “Ben Mehmed Feyzi Efendi’nin geleneksel usûlle yazdırarak ders verdiğini biliyorum. Eski ev sahibim, Hz. Pir imamlarından Hacı İbrahim Efendi’den biliyorum. Ders notlarını bana gösterdi ve bu notların fotokopileri de var bende. Bu derslerin okunduğunu beyan eden kaynaklarda da geçiyor. Mesela bir sohbetinde bize bir gün Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nden okuyuverdi, Mehmed Feyzi Efendi. Sanıyorum Marifetnâme idi.” A.Ç.]

[Dursun Aktaş Hoca’dan konuyla ilgili şu bilgileri aldık; “Mehmed Feyzi Efendi’nin son dönemlerinde İmam Hatip’te okurken kendilerinden Kur’ân Talimi dersleri alırdık. İmam Hatip’ten talebeler de gelirlerdi. Yazarak tedris ettiği bizden önceki dönemlerde olmuş.” A.Ç.]

•“Nice öğrenciler yetiştiren Mehmet Feyzî Efendi’nin talebelerine bizzat okuduğu/okuttuğu ya da kendi gözetiminde okunmalarını sağladığı eserlerden bir kısmı şunlardır:
1.Sarf-Nahiv,
2.Fıkh-ı Semerkandî,
3.İhyâu Ulûmiddîn (akâid ve hac bahsi),
4.Şemâil-i Şerîf Şerhi (Aliyyü’l-Kârî),
5.Hadis-i Erbaîn Şerhi (Birgivî, Akkirmânî, İsmail Hakkı Bursevî),
6.Hülâsatü’l-Buhârî / Tecrîd-i Sarîh Şerhi (Şerkavî) ,
7.Akâid-i Nesefî Şerhi (Sâʻdüddîn Taftezânî),
8.Cezerî Tecvidi (Osmanlı Türkçesi),
9.Kenzu’l-ummâl (Müttakî el-Hindî),
10. Mârifetnâme (Erzurumlu İbrahim Hakkı),
11. Muhammediyye Şerhi (İsmail Hakkı Bursevî) ,
12. İsmail Hakkı Bursevî’nin şiirleri,
13. Pendnâme Şerhi ,
14. Mevlânâ’nın menâkıbıyla ilgili bir kitap,
15. Divan-ı Alevî (Ali isminde bir müellife ait),
16. İslam’da Kardeşlik Hukuku (İmam Şa‘rânî),
17. Tasavvuf ve Hayat (İmam Şa‘rânî),
18. Mürtede Ait Hükümler (İmam Şa‘rânî),
19. Kitâbü’l-İbrîz ,
20. İnsan-ı Kâmil ,
21. Nakşibendîlerle ilgili bir kitap (Muhammed Parsa). (Burada bahsedilen kitaplar için bkz. Kalaycı, Karanlıktan Aydınlığa, s. 103, 139, 178, 292-293)
Bu nakle göre 21 tane kitabı okutmuş ve tedris vermiş Mehmed Feyzi Efendi. Böyle bir olaya şahit oldunuz mu? Bunu nasıl Anlamalıyız? Konu hakkında bilginiz var mı?
•Bu eserleri okuttuğuna ve ders verdiğine dair bilgim yok.

[Şevket Özsoy Ağabey’den şu bilgiler alınmıştır; “Mehmed Feyzi Efendi’nin verdiği bu dersler konusundaki yeterli açıklama, kaynaklarda var. Ayrıntı isteniyorsa yine bu kaynaklara başvurulabilir. Orada talim/tecvid ders alanlara bizzat şahidim. Hatta bir gün Mehmed Feyzi Efendi Vel Asr Sûresi’ni talim etmişlerdi. Dursun Aktaş Hocamız da sanıyorum ders almıştı. Konuyla ilgili kendisine sorulabilir.” A.Ç.]

[Dursun Aktaş Hoca’dan konuyla ilgili şu bilgileri aldık; “Üstâd Bediüzzaman Hazretleri ile tanıştıktan sonra da böyle ders okuttuğu talebeleri vardı. Kur’ân-ı Kerîm okumayı ve Hadîsleri tetebbu etmeyi tavsiye etmişlerdir.
Bahsi geçen kitapta kimden nakledildikleri belirtilmiştir. “Karanlıktan Aydınlığa” isimli kitapta, Hz. Pir Camii (Şeyh Şaban-ı Veli Camii) Emekli İmamı Merhum İbrahim Küçük Hoca’dan bu bilgilerin alındığı geçer. İsmi geçen kitapları bizden önceki yıllarda talebelerine ders vermiştir. Biz son dönemine denk geldiğimiz için sadece Sohbetlerine katıldık ve Kur’ân Talimi aldık.
Sohbetleri, Kur’an-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerif kaynaklıydı. Gelen misafirlerle konuşur, hal hatır sorar. Daha sonra bir konu açılınca o konu hakkında konuşurlardı. Gelenlerin çoğu sorularını sormadan cevaplar alırlardı. ‘Aklımızdaki soruyu sormadan, konu oraya geldi ve cevap verdi Feyzi Efendi’ diye söylerlerdi.
Sohbetlerinde Selef-i Salihin’den, geçmiş âlimlerden sözler söylerdi. Onlara atıf yapardı.” A.Ç.]

•Mehmed Feyzi Efendi’den;
“Ne Cebre kayalım, ne İtizale dalalım. Ehl-i Sünnet’te kalalım.”
“Bu fakir bir zamanlar hubbi idi.”
Şeklinde nakiller yapılıyor. Bu sözleri bizzat kendisinden duydunuz mu?

•Evet duydum. Mezar taşında da Hatt-ı Kur’ân ile de yazar. “Vasiyetim” derdi. “Burada yatan adem, bir zaman hubbî idi. Bir zaman cubbî idi. Bir zaman sükûtî idi. Şimdi de turabî. Ruhuna Fatiha.” şeklinde.

(Devamı Gelecek)

Abdulkadir Çelebioğlu

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: