Merhum Bayram Ağabeyin Hatıra Defterinden

1-Üstad Hazretleri, “Sadakatta Zübeyir, İhlasta Bayram, Zekâda Ceylan, Takvada Tahirî başta gelir.”diye sıralıyordu. (Nakil rahmetli Mustafa Sungur Ağabeyden.)

2- Üstad Hazretleri, bir gün Tâhirî Ağabeye: “Tahirî kendini bilmek mi istersin, yoksa istihdam mı olmak istersin?” deyince, deyince Tahirî Ağabey. “Aman efendim, istihdam olmak isterim!” dedi.

3- Üstad Hazretleri, dişi olmadığı halde, misvak kullanırdı, damaklarına sürerdi. Elmayı da rendelenmiş olarak yerdi.

4- Üstad Hazretleri, ineğin sütünü yoğurdunu, koyunun da etini yer içerdi.

5- Üstad Hazretleri, yıkanmış ıslak çamaşırlarına birinin eli veya başı değse, onları tekrar yikatıyordu. Evlerde yıkanmış Üstad Hazretlerinin çamaşırları, dershaneye gelince, tekrar üç def’a sudan geçirip sıktırıyordu.

6- Üstad Hazretleri, dışarıya çıkarken sarığının üzerine atkısını sarıyordu.

7- Üstad Hazretleri, yemeklerden sonra az da olsa mutlaka tatlı bir şey yerdi.

8- Üstad Hazretleri, Barla’daki Çınar Ağacı için: “Bu ağaç da, cennet’teki Şeceretün mübâreke deki ağaçlara dahildir.” Buyurdular.

9- Üstad Hazretleri, Menderese Ezanı asliyetine çevirmesinden ehemmiyet verirdi ve “ İslam Kahramanı” dedi. Çınar ağacı için de, “Menderes gelse, çınar ağacını ver, buna mukabil, Risale-i Nur’u bastırıp dünyaya dağıtacağım.” Bir dalını dahi vermeyeceğim.” dedi.

10- Üstad Hazretleri: “Kardeşim evlilikteki lezzet, insanın tuvalet ihtiyacı için tuvalete girer, çıkar işte o kadardır.” dedi.

11- Üstad Hazretleri ile Urfa’ya giderken, benimle Zübeyir Ağabeyi arkaya alarak. Kardeşlerim, kardeşlerim! Risale-i Nur dinsizlerin Komünistlerin ve masonların belini kırmıştır. Merak etmeyin!” diye müteaddit defa tekrar etti. (Avuçlarını aşağı döndürerek.) Ben gidersem böyle olacaklar!  (Ellerini döndürerek) Beni anlamadılar.  benim gibi adamı siyasete bulaştırmak istediler.” Buyurdular.

12- Üstad Hazretleri, bir sayfaya yazdırdığı (sekine) yi çay içerken de yüzüne bakarak okurdu..

13- Üstad Hazretleri, bir gün uçağı göstererek: “Ben parasız bineceğim!” demişti. (Hakikaten vefatından sonra kabrinden çıkarılıp nakledilmiştir.)

14- Ahmet Feyzi Ağabey, Emirdağ’ına Üstad Hazretlerini ziyaret için gelmişti. Ziyaretten sonra, Üstad Hazrelerinin tenbihine rağmen dönemeyip, Mehmet Çalışkan Ağabeyin evinde, da’vet edilen yüksek zevatla geç vakitlere kadar sorulara (Mehdilik dahil) cevap verip sohbet ediyor. Sohbet olunca, orada geceye kaldığını bilmemesi gereken Üstad Hazretleri tarafından Zübeyir Ağabey ile yanına çağırılıyor. Ahmet Feyzi Ağabey korkarak Mehmed Çalışkanla beraber giderler. Kapıdan girince Üstad Hazretleri: “Kardeşim aynen söylediklerini tasdik ediyorum.” Sonra Ahmed Feyzi çıkınca, Ağabeylere hitaben: “Ahmed Feyzi mi, Mehmed Feyzimi? (Fazilet noktasında.) Kardeşim Mehmet Feyzi Ahmed Feyzi’ye yetişemiyor.” diyor.

15- Osman Çalışkan Ağabey, kalbinden diyor ki “Ahmet Feyzi Ağabey Üstadın mehdiliğinden bahsediyor. Fakat Mehdi-i A’zam ehli Beytten olacak. Üstadımız ise Kürttür. Acaba Kürtten Mehdi olurmu? Diyor. Sora Demirci Ali Ağabeyle beraber Üstadın yanına gidiyorlar. Üstadımız Buyuruyor ki, “Kardeşim Ali Efendi! Elinde dövdüğün demir gibi emin ol ki,  benim annem Hasanî, babam ise Hüseynîdir. Yani annem Hazret-i Hasan (r.a.) dandır babam ise Hazret-i Hüseynin (r.a.) dandir.”

16- Barla’da Üstad Hazretlerinin oturduğu üsteki evde idik. Ben Çay bardaklarını ve bulaşıkları yıkarken: kendi kendime: “Bu Barla’ya her zaman geliyoruz. Burası mahrumiyet yeridir, bazen aç kalıyoruz, acaba bunun kıymeti nedir?” diye hatırımdan geçer geçmez (ki, Üstad Hazretleri arkada evradla meşgul oluyordu) birden beni çağırdı ve: Evladım Bayram! Bu Barla’yı kerih (kötü) görme. Hakikaten Barla ehemmiyetlidir. Ve yükses sesle: “Hakikaten ehemmiyetlidir. İnaşâallah ileride nurlanacak !” dedi.

 17- Yine bir gün mutfakta çalışırken aklıma geliyor ki: “İçeride Ağabeyler ve kardeşler okumak ve yazmak ile meşguldürler.” Birden Üstad Hazretleri yanıma gelerek: Evladım senin aklına Böyle şeyler gelebilir. Sen bu hizmetin ile içeridekilerin hepsinin yaptığı hizmetten hisse alıyorsun!”

18- Ceylan Ağabey bana latife tarzında takılırken, Üstad Hazretleri buyurdu ki: “Bayramı kerih (kötü) görme! İleride o büyük hizmet görecek!” dedi.

19- Bir gün Üstad Hazretlerine cemaat olacağım zaman: “Niyet ettim Mehdiye!” diye uydum. Üstad Hazretleri de namaza niyet etti, fakat tekbir alıp namaya başlamıyordu. Sonra yine niyet etti. Bende içimden niyet ettim: “uydum Mehdiye” diye. Üçüncüye de aynı böyle tekrarlayınca, Üstad Hazretleri dönerek kafama vurdu: “Keçeli niyetini değiştir!” dedi. Ben de normal niyet ettim sonra namaza başladı.

20- Bir gün Üstad Hazretlerine, “Amerikalılar 150 metreden tarladaki kara karıncayı vuran bir alet geliştirmişler. Ruslar da onu vuracak bir alet bulmuşlar.” Dediğimde, Üstad Hazretleri : “Ben onları geçmişim afyon hapsindeyken Ceylan ile Bayramın alın yazısını okumuşum.” Dedi.

21- Üstad Hazretleri, Ramazan davulcusuna şeâir-i İslam nazarı ile bakar ve para verirdi.

22- Bayram Yüksel Ağabey, 1953 ten 1960 kadar ta vefat edinceye kadar, yani  Üstad Hazretlerinin vefatına kadar tek bir gece kendi evinde geçirmediğini söylüyor. Çünkü Üstad Hazretleri, talebelerini evlerine hiç göndermiyormuş. Üstad Hazretleri, yalınız Bayram Ağabeyin köyü olan Çoğo’lun yanından geçerken “Git annenin elini öp, gel” dermiş. Onun için Bayram Ağabey de kendi yanında ki fakıfları evlerine izine göndermeye taraftar olmuyormuş. Fakat yine de Bayram Ağabey vakıfları memleketlerine sadece senede üç günlüğüne gönderdiğini söyliyor. Hatta Abdullah Yeğin Ağabeyin Urfa’dan annesini ziyarat ümidiyle Emirdağı’na Üstattan memleketine gitmeye izin almaya gelmişken, Üstad Hazretleri derhal Urfa’ya geri dönmesini söylemiş. Sılah-i rahimin mektupla da  olabileceğini anlatmış.(bunu daha önce de bildirmiştik) Mustafa Sungur, Hüsnüğ Bayramoğlu, Abdullah Yeğin, Ahmed Aytimur, Salih Özcan da oldukları bir derste. Bayram Ağabeye soruldu? Üstad Hazretleri Delâil-ün Nur okurken bir kısmında durup, orada evrâd-ı Kudsiyeyi okuyup sonra da  Delâil-in Nur’u bitirirmiş.  Öyle mi Bayram Ağabeye Sormuşlar?” Bayram ağabey “Evet” demiş. Yalınız nerede durup, evrâdı okuduğunu kimse sormadı, öğrenemedik.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org