Misallerle Dile Getirilen Bazı Gerçekler

Tarih ve hadiseler bize inkar edilmeyecek bir gerçeği önümüze serip gösteriyor ki: İslam ahlakına sahip olanlar, hadlerini bilirler. Kendi hatalarını kabul ederek ona göre davranırlar. Erkek evin dış idaresi ile mükellef olduğunu kabul eder, vazifesini yapmaya çalışır. Kadın da, kendi vazifesi olan evin iç işlerini yapmaya gayret ederek beyinin dış işlerine fazla karışmadığı takdirde iş düzgün gider. Ailede huzur olur.

Terbiyesini noksan alan gençlerin, nasıl yalınız geçici rahatlık peşine koştuklarını görmek için  bir örnek: Geçen gün bir arkadaş anlatıyor: Biri, ailesinden   ahlak   ve terbiyesini noksan alan bir kızla evlenmiş. Âilesinden âyrı bir dairede oturan bizim hanım kıza bu yetmemiş. Beyine:  Efendi ben senin anne ve babanı, yanımıza gelmelerini istemem. Sakın ha! Beni onların yanına götürmeye de hiç niyetlenme! Beyi de ona tamam demiş. Birkaç gün sonra beyine: Özledim hadi annemlere gidelim demiş: O da ona: Hayır madem benim anne babamın gönüllerini almak için ziyarete gitmeyeceğiz, seninkilere de gitmeyeceğiz, böylece kendimiz yaşayacağız demiş. Birkaç gün sonra bizim gelin hanım, yaptığı hatanın farkına vararak, beyim haydi babanlara gidelim diyerek, öylece o yarayı kapatmış.

Şimdi çok kimse bu soruyu benden soruyor? Dinimizce gelin, kaynata ile kaynanasına hizmet edip onlara bakmaya mecbur mudur? Hayır, dinimiz onlara bakmaya gelini mecbur etmez. Onlara bakıp onların her türlü ihtiyaçlarını giderme işini oğlana yükler. Fakat onlara bakmak gelin için bir fazilettir, sevaptır. Nasıl ki yarın, öbür gün, Allah o geline herhangi evlat bağışlarsa, doğacak evlatları, kaynana beşikte sallayıp bakar, gelin herhangi yere giderken, oh be yavrumu sağlam yere bırakıyorum der. Hiç çekinmeden kaynanasına: Anne çocuğa bakar misin! Ben gidiyorum diyerek rahat ve hiç dertsiz gider! O da bakarım evladım kızım size güle güle der onları uğurlar. Çünkü onun öz torunu olduğu için seve seve bakar, gelin hanım da rahat rahat ziyarete veya  işini görmeye gider, böylece fazla zahmet görmeden ikisi de mutlu yaşarlar.

Evet, aklı başında olanlar bunu hiç inkâr edemezler ki: Herkes âile hayatında bu gibi yardımlara muhtaçtır. Hele yeni evlenen gençler ailede karşılaşacakları çok çeşitli problemlerin çözümünü bilemezler. Anne baba gibi, hem en yakın akraba hem de tecrübeli kimselerin tecrübelerinden istifade etmeye onlar çok muhtaçtırlar. İnsan hayatında başına neler geleceğini bilemez. Bunun için, yalnızlık, yalınız Allaha mahsus olduğunu bilmeliyiz.

Geçen gün bir hoca efendi televizyonda dini program yaparken,  bir hanımefendi, telefonda hocaya: Hocam değil mi dinimiz kadını kendi doğurduğu evladına bile bakmakla yükümlü tutmuyor demişti? Hoca  efendi de ona: Evet, dinimiz kadının hakkını tam verdiğini buradan anlıyoruz ki, kendi doğurduğu evladını de bakmaya hanımı zorlamıyor. Fakat kendi evladına bakmayan hanımdan hayır beklenmez ve kendi evladını bakmak istemeyene asla sözüm yoktur demekle, hoca efendi, hanımefendiye lazım olan cevabı verdi.

Şimdi kandırılmış bazı zavallılar bilmeden İslamiyet kadınların haklarını vermemiş diyorlar. Halbuki dinimiz hanıma noksansız rahatını vermiş. Erkeği hanımdan ayırmadan meşru yollarla ikisine ilmi farz kılmış. Zaruri ihtiyacı olan kadın Allahın emirlerine isyan etmeden geçimini temin etmek için çalışabilir. Fakat bugün hanımlardan kaçta kaçı zaruretten çalışıyor? Ecnebilere benzemek için, zavallı kadını işe götürmekle onlara rahat mı verdik sanıyorsunuz? Yavrusunu evde veya çocuk yuvasında ağlarken bırakan anne, çalıştığı yerde rahat mı ediyor zannediyorsunuz? Hatta akıllı insan bunu bilmeli ki, anneye verilen o şefkat sayesinde yavrusunu öz annesine veya kayınvalidesine bıraksa bile rahat edemez Allah tarafından ona verilen evladı gözü önünde görmek ister? bununla beraber her anne nerede bulacak anneyi ki yavrusunu ona bıraksın? Bu sebepten, geçen gün batılı hanım yazarlardan biri, kadın evinde durmalı demiş ve bu yazısı ile feministleri çok kızdırmış.

Bir çocuk yuvası gizli kameraya yakalanmış. Orada para ile çocuklara bakan kadın, annesi için ağlayan çocuğa bir çatlatıyor, çocuk yine susmayınca, çocuğun ağzına biraz uyuşturucu yalatıyor ve zavallı çocuğu bekle ne zaman uyanacak. İşte batıda çıkarılan feminizm adında ki, kadın haklarını koruma kanunu bize de bulaştı. Acaba yüzde kaçımız ondan memnunuz? kadının erkekte bir hakkı vardı de şimdi hanım erkekten onu aldı da rahat mı etti? Yoksa Bu kanunun çıktığı yerdeki merhametsiz  erkekler yarı yükünü kendi sırtından kadının sırtına yükleyip, biraz hafiflemek için mi bu kanunu çıkardılar? Ne dersiniz?

Sonra,  erkeğe göre kadın vücutça nazik yaratıldığını niye görmüyoruz da, erkekle eşittir diyoruz? Bir erkek öğrenci, felsefe dersinde kadın erkek eşitliğini hocasıyla tartışırken, öğrenci hocaya: Madem ki kadın erkekle eşitmiş, Haydi bu kız on  kere bana vursun, ben sadece bir defa ona indireyim de görün bakalım kim zarar edecektir demiş ve hocayı susturmuş. Erkekle kadın eşit olsaydı  Ona da vatan borcunu yükleyip erkek gibi askerlik  yaptırırlardı. Fakat heyhat!

Beyle  hanım iş taksimi yapıp, hanıma evin içişleri bakanlığını verip, bey efendi de, dış işlerine bakmalıdır. Bu itibarla, beyefendi işten yorgun geldiği zaman, hiç yemek yapma derdine  mecbur olmadan, sofrayı hazır bulur, hanımda o naçiz vücuduyla ağır işlerde çalışmadan kurtulur. böylece her ikisi de  rahatlamış olurlar. Tabii ki bu kaide çalışmaya mecbur olmayanlar içindir.

Bugün gelin olup evlenen çok hanım kızlar, gittikleri evdeki insanları memnun edecekleri yerde, onların hayat tatlarını bozuyorlar. Sebep başka değil aldıkları eğitim sırf maddeci bir eğitim olduğu içindir. Yaşlılara hizmet ve hürmeti onlardan sakın bekleme! Çünkü, onların sevap ve günahlara, ya inançları yok, veya çok zayıf olduğu için, yaşlılara yaptıkları hizmetleri karşılıksız görüyorlar da onlara hizmet etmeye pek yanaşmıyorlar. Acaba onlara sorsak, ileride Allah size herhangi erkek evlat ihsan etse: Siz de yaşlı olduğunuz zaman,  gelininizden hürmet mi istersiniz yoksa, sizin davrandığınız şekilde, size yan bakmalarını mı hoş görürsünüz, buna ne derler?

Yine onlardan bazıları: Adalet mi bu? İslam dini erkeğe dört kadınla evlenmeye müsaade etmiş, kadın buna nasıl dayansın, biz kadınlar da erkekler gibi insan değil miyiz ki? Bu kelimenin altında şu yatıyor. Niye Allah erkekleri kadın yaratmamış ta bizi erkek? Bütün bu yanlış düşünce ve sorular anne ve babalarından âile terbiyesi alamayanlardan geliyor.

Biz de, hem onları, hem de, din bilgilerinden mahrum kalan diğer Müslümanla’rı nazara alarak dört kadınla ne için evlenmeyi Allah müsaade etti meselesini öğrenmeleri için, birkaç noktaya işaret ederek, onların bilmedikleri yönleri izah etmeye çalışacağız.

1- İslamiyet bir kadından dörde çıkarmamıştır. Belki, İslamiyet geldiği zaman 40 kadınla evlenenler oluyordu. İslam olanlara yalınız dört kadınla nikâhlanabilirsiniz emredince, İslam dinini kabul edenler fazlasını boşamaya mecbur kalarak dörde razı oldular.

2-   İslam dini yalınız bir şehre, bir vilayete veya bir kıt’aya gelmemiştir. Bir asra da münhasır değildir. Belki Allah tarafından nazil olan Kur’ânı Kerim, öyle bir kanundur ki , hiç kimse onun bir noktasını silmek için el uzatamamıştır. Mademki öyledir, elbette hükmü her hangi bir zamana ve herhangi bir yerle sınılamayan böyle bir kanun, zayıf olan dindar bir fakiri de, şehevi duyguların baskısı altında yaşayan bir zengini de idare edebilecektir. Bu sebepten ötürü erkeklere ağır şartlarla dört kadınla evlenmeyi  müsaade etmiştir.

3- İslam dini Müslüman’lara dört kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir. Sebebine gelince, düşmanlarla savaşmaya kadınlar değil erkekler gider, savaşta şehit olan o erkeklerin  yetim kalan yavruları ile beraber dul kalan o gencecik hanımlarına sahip çıkmak amacıyla, dört hanımla evlenmeyi müsaade etmiştir.

4-İslam dini dört kadınla evlenmeyi emretmemiştir, belki erkeğin vaziyetine göre, ihtiyacına göre, alacağı kadının ihtiyaçlarını noksansız gidermek ve adaletle davranmak şartı ile ve onlardan doğacak yavruları giydirmek beslemek şöyle dursun, onlara hem din hem de dünya için lazım olan eğitimi ve geçimini temin etmek şartı ile birden dörde kadar kadınla evlenmeye  müsaade etmiştir. Ayet-i Kerime’de:”Eğer adaletli davranacağınızdan endişeli iseniz o zaman size bir tane kâfidir” buyrulmuştur.( Nisa ayet 3)

5- İslam dini birden dörde kadar kadınla evlenmeyi, erkekleri haramdan muhafaza etmek için, müsaade etmiştir. Çünkü, her erkek şehevi duyguları tarafından farklı baskı hisseder. Bu baskıyı taşıyanların, hanımları hayız ve nifas hallerinde, yani kadınların ay başı ve çocuk doğurmadan sonra kırk gün içinde kadınlara yaklaşma yasağı zamanında, hali müsait olanları haramdan kurtarmak için, ağır şartlarla, yani alacakları hanımlara eşit muamele etmek şartı ile, dörde kadar kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir.

6- Evlenmekten ana maksat, neslin çoğalmasıdır. O esnada ki keyf ise, Halik tarafından nesli devam ettirmek için çiftlere verilen peşin bir ücrettir. Bu dünyada insanlar ücretsiz iş yapmadıklarını bilen Allah, onlara ücretlerini verip nesli çoğaltmak için evlenmeye sevk etmiştir. Kadınların evlat doğurma dönemi erken tükendiği için, erkeklerin birden fazla hanımla evlenmelerine müsaade edilmiştir.

7- Dört kadınla evlenme tenkidi, Müslümanlardan değil, yolunu sapmış olanlar la imansızlardan geliyor.  Halbuki bunlar her gün gayrimeşru yollarla kendilerini tatmine çalışırlar. Hatta bunlar kendilerine hanımın derdini ve doğacak çocuk yükünü üzerlerini almamak için bir hanımla bile evlenmiyorlar. Belki boğazlarına kadar harama batık bir hayat sürüyorlar. İşte bu tenkit fikri Batılılardan bizi lekelemek için gelmiştir. “Aids” hastalığı, dinini yaşayan  Müslüman devletlerde değil, ecnebilerde çoğalıyor. “Aids” hastalığından korkan bizim zavallıların şikayeti de dört hanımla evlenenlerden değil gayri meşru zevklerin peşine koşanlardan geliyor. Bu sebeptendir ki  Dispanserlerde büyük büyük yazılarla aman kendi hanımınızı yeterli bulup dışarı çıkmayın, diyorlar.

8- Bugüne kadar hiçbir anayasa veya kanun, insanların tamamına faydalı olamamıştır. Çıkan kanunlara bakılır, çoğunluğa faydalı ise o iyidir. Bu itibarla mademki İslam dininin hükmü kıyamete kadar devam edecektir. O zaman bir tarafı tamir ederken diğer tarafı harap etmemeğe dikkat ederek, toleranslı olmayı elden bırakmamıştır. Madem böyledir, Allah’ın Kanunu olan Kur’an-ı Kerim’in hükmü her zaman ve dünyanın her yerinde yaşayan insanlar için geçerlidir ve geçerli olacaktır.

9- Bunu herkes bilmesi lazım ki, bir mucidin, veya bir san’atkârın yaptığı  san’atta, ancak o eseri yapanın kanunları geçerlidir. Yani bir mucit icat ettiği makineye bağladığı katalog geçerlidir. Bunun haricinde biri başka herhangi dalda çok mahir biri de olsa onun sözü  o makinede geçerli olamaz. Başkasının yapısı olan, bu aciz insanın yaptığı kanun hakkında hüküm böyle olursa? Ezelden ebede kadar her şey kabza-i tasarrufunda bulunan şanı yüce Allah’ın yaptığı işlerde Allah’tan başka kimin hükmü geçebilir. İnsan için yapılan kanunlardan hangisi Onun Kanunundan daha doğrudur veya doğru olabilir? Onun yaptığı işi O’ndan daha iyi kim bilebilir? İsterseniz deneyin? Mercedes’i yapan mühendisin arabaya astığı kullanma kılavuzunu hükümsüz sayın. Sonra arabayı sürerken, frene basacak yerde gaza basın de görelim halinizi. Sanırım bu kadarla, bu sorunun cevabını aldınız.

İşte bu mevzuda son sözüm. Dinimizde müsaade olunduğu halde Allahın en sevmediği şey boşanmak olduğunu nazara alarak evliler biri diğerini kırmamak için dikkatli olacaklar. Bundan ötürüdür ki, İslam ölçülerine göre nikâh  sözleşmesi yapılırken ömrün sonuna kadar desen kabul olmaz. Peki nasıl olacak?  Sonu olmayan bir hayata göre dini nikâh olunur. Onun için, dini bütün olan Müslümanlar, aman o uzun hayatta arkadaşımı kaybetmeyeyim diyerek bir diğerinin ufak tefek söz ve davranışlarına  tepki göstermesinler.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org