Misyoner Josef Yusuf Oldu

Sevgili Kardeşim,
Said Nursi talebelerine demiş “Ben sizi hem dualarıma hem de kardeşliğime kabul ettim”. Ben de eğer sen de kabul edersen seni hem dualarıma dahil ettim, hem de haddim olmayarak kardeşliğime kabul ettim. Beni kardeşliğine kabul edersen çok mutlu olurum. Çünkü benim onca hakaretlerimi kulak vermeden hakkı bulmam için benimle uğraştın bana zaman ayırdın. Sen benim dünyamda çok ama çok farklı bir yerdesin.

Sevgili Kardeşim,
Biliyorsun iki aya yakındır seninle fazla görüşemediğim için bana, belki de kırılıyorsun. Diğer mail adresimi de artık kullanmıyorum. Bir süre önce telefon ettiğimde çok fazla konuşamadık. Ben de seni daha fazla üzmemek için mail yazmamaya karar verdim. Ben şu anda başkentin 60 km uzaktaki kentindeyim. Burada dünya protestan kiliselerine bağlı protestan kilisesinde kalıyorum. Buranın yüzde 88 i roma katoliği. Buraya gelmemizdeki en büyük neden burada protestanlığı halk arasında yaymak. Misyonerlik faaliyetleri sadece müslüman yada diğer dinlere mensup ülkelerde yapılmıyor. Aynı zamanda Hristiyan mezheplerin herbirisi kendi mezhebini yaymak için Hristiyan ülkelerde de misyonerlik yapıyorlar.

Burada 3 tane daha protestan kilisesi var o kiliselerin birinin rahibi bir Türk. Buraya 2 yıl önce gelmiş. Türkçe ve arapçayı çok iyi biliyor. Buraya gelmesinin amacı, burada kendini Müslüman olarak tanımlayan ancak şimdi Müslümanlıktan çok uzaklaşmış Arap ve Türkleri protestanlaştırmak. Benim Türkiye’den geldiğimi öğrenince beni ziyarete gelmişti. Bana Türkiye’yi sordu ve Türkiye’yi çok özlediğini söyledi. Aslen İzmirli olup adı Müslüman iken protestan olduktan sonra Hristiyan bir isim almış. 2 saate yakın sohbet ettik. Bana Türkiye’deki çalışmaları sordu. Bende faaliyetlerin iyi olduğunu ancak kendilerine Nur talebesi diyen bir islam cemaatinin islam lehine faaliyetlerimize büyük engel olduğunu söyledim. Oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve bunlar sadece orda değil tüm dünyada başımızın belası dedi. Ve devam etti: Bunların önünü bir şekilde almamız gerekiyor. Maalesef tüm dünyada hızla yayılıyorlar. Bunların söylemi klasik islam söylemlerinden farklı olduğu için kısa sürede bir çok insanı kendilerine bağlıyorlar. Asırlardır Hristiyanlaştırılan uzak doğu ülkeleri tekrar hızla İslama dönüyorlar. İşin kötü tarafı bunların İslami söylemlerine bu ülkelerin profesörleri sahip çıkıyor konferanslarla, sempozyumlarla ülkenin beyni olan üniversitelerde yayıyorlar. Görünüşte ona katılıyormuş gibi rol yaparken içimden “O tehlike karşındaki rahibi de esir aldı deyip gülüyordum.”

Sevgili Mustafa
Şu an için kimliğimi gizlemeye devam ediyorum. Bunu yapmaya mecburum. Çünkü benim din değiştirdiğimi anlarlarsa hayatım tehlikeye girebilir. Türkiye’de antakya protestan kilisesinin baş rahibi ve yardımcı rahip müslüman olduklarını açıkladıklarında protestan kiliseleri birliği onlar hakkında ölüm kararı verdiler. Fakat Türk hükümeti bu rahibi koruma altına almış. Bu rahiplerin yeri sır gibi saklanıyor. Bu konuda çok katılar. Onun için seninle sık görüşmemiz tehlikeli olabilir. Bu mektupları da farklı mail adreslerinden sana gönderiyorum. Sık olmasa da sana telefon ederim. Buranın uluslararası telefon kodu…..

Çarşıya çıktığım zaman seni farklı telefonlardan ararım. Bir önceki telefon konuşmamızda vaktimin az olması ve en önemlisi anlattığım nedenlerden dolayı konuşmayı fazla uzatmak istemediğim için sorduğun sorulara ya kısa cevaplar vermek zorunda kaldım yada cevap veremedim. Aklımda kalan sorularına cevap vermeye çalışacağım:

“Risale-i Nur okuyor musun?” diye sormuştun. Evet okuyorum. Senin tavsiyen üzere Said Nursi’nin hayatını anlatan kitaptan başladım. Said Nursi’nin hayatı beni gerçekten derinden etkiledi. Tam bir mücadele ve dava adamı. Çektiği çileler ve uğradığı benzersiz zulümlere rağmen davasından ve mücadelesinden asla vazgeçmeyen Said Nursi davasının doğru olduğuna beni hayatıyla ikna etti. Onun her şeye rağmen davasına açıkça, kendini gizlemeden hizmet etmesi aslında beni utandırıyor. Çünkü inandığım dinin doğru olduğunu bildiğim halde sırf zarar görmemek için papaz cüppesi altında İslam’ı yaşamaya çalışıyorum.

Yüce Allah beni affetsin inşaallah. Risale-i Nurları dizüstü bilgisayarımda Risale-i Nur internet sitelerinden okuyorum. Yanımda kitap bulundurmam sakıncalı olabilir. Gündüzleri kilisenin işleriyle meşgul oluyorum. Geceleri 3 saatten fazla okumaya çalışıyorum. Bazanda sabahı buluyor. Zamanın nasıl geçtiğini anlamak mümkün olmuyor. Orada protestanlığı anlatıyormusun?” diye sormuştun. Evet anlatıyorum. Ama protestanlık adı altında Allahı’n varlığını ve birliğini anlatıyorum. Bazan anlattıklarımdan benim kimliğimi anlayacaklar diye korkuyorum.

Ama Yüce Allah’a çok şükür bir problemle karşılaşmadım. Üstelik buradaki rahipler anlattıklarımın karşısında çok memnun oluyorlar ve benim çok bilgili bir protestan olduğumu düşünüyorlar. Kilisenin bilgisayarında Müslüman olan ailelerin bütün bilgileri yer almaktadır. Hangi ülkeden gelmiş, adresi, işi nedir, telefon numarası nedir bütün bilgiler yer almaktadır. Bu bilgilerle beraber bu ailelerin İslam ile olan yakınlığı ve uzaklığı gibi bilgilerde var. Mesela kadının başörtüsü var mı, namaz kılıyorlar mı, İslamı yaşıyorlar mı… Buna benzer bilgilerde var. Eğer ailenin maddi durumu kötü ve İslami yaşantısı yoksa bu ailelerle irtibata geçiliyor. Bunlara iş bulunuyor ve para yardımı yapılıyor. Sonra sık aralıklarla yardım adı altında ziyaretlerine gidiliyor. Ve yavaş yavaş aile protestanlaştırılıyor.

Özellikle Afrikada Müslümanların protestanlaştırılması kolay oluyor. Müslüman ailelerin eğer mail adresi varsa o adreslere farklı mail adreslerinden Kuran ve Risale-i Nurlardan kesitler ve Risale-i Nurlar’ la ilgili internet sitelerinin adreslerini veriyorum. Mail adresleri olmayanlara ise Risale-i Nur sitelerinden indirdiğim Allah’ ın varlığına imanla ilgili Ayet-ül Kübra gibi risaleleri yarım saat uzaklıktaki şehrinden bu ailelerin adreslerini yazarak postaya veriyorum. Sadece Müslümanlara değil. Yahudi ve diğer Hristiyanlara da gönderiyorum. Protestan kiliselerine bağlı bütün ailelerin mail adresleri de var. Bu ailelere de farklı mail adreslerinden mailler gönderiyorum. Umarım faydalı olur. Umarım insanlar doğruyu bulurlar. “

Nasıl ibadet ediyorsun?” diye sormuştun. Müslüman olduğuma göre Müslüman gibi ibadet ediyorum. Yıllarca Müslüman bir ülkede kaldığım için Müslümanların ibadet şekillerini ve mezhepleri az çok biliyordum. Öncelikle namaz kılmam gerektiğini düşündüm. Ama namaz ve namaz vakitleri sanırım Müslüman mezheplere göre değişik oluyor. Bu nedenle islam mezheplerini araştırdım. Şialık ve Sünnilik hakkında bilgisayarımdan uzunca süre araştırma yaptım. İnanç değerlerini ve farklılıklarını bulmaya çalıştım. Şialık oldukça çok ilgimi çekmişti. Risale-i Nurda bu konunun olacağını tahmin ederek siteden araştırma yaptığımda Lemalar kitabından 4.lemayı buldum. Ve bu risaleyi okuduktan sonra Sünnilikte karar kıldım. Bundan sonra sünni mezhepleri araştırdım. Ve Hanefilik mezhebinin uygulanmasının daha kolay olduğunu tespit ederek Hanefi mezhebine göre namazlarımı kılmaya ve ilmihal bilgilerini öğrenmeye başladım.

Bu arada kendi kendime hadis öğrenmeye başladım. Namaz vakitlerini internet sitesinden öğrenip ona göre ayarlama yapıyorum. Kilisedeki çalışmalarımı ona göre programlıyorum. Zaten fazla dışarı çıkmamaya çalışıyorum. Odamda İsa’ya ibadet ettiğimi bahane ederek dikkatleri çekmemeye çalışıyorum. Neyseki benim samimi bir Protestan olduğumu düşündükleri için hiçbir şeyden kuşkulanmıyorlar. Benimle görüşmek istediğini söylemiştin. Şu durumda Türkiye’ye gelmem çok zor sevgili kardeşim.

Mailime sana teşekkürle başladım ve mailimi bitirirken de teşekkürle bitirmek istiyorum. Hayatımı değiştiren en önemli insan olarak bende seni merak ediyorum. Umarım bir gün görüşürüz. Risale-i Nur’un sözler kitabında benim duygularıma ve kalbimdeki yakarışa tam anlamıyla tercüman olan bir dua okudum ve onu ezberledim. Her gün defalarca bu duayı yapıyorum. Bu duayı okuduğum zaman içimde kopan fırtınaların dindiğini, rahatladığımı hissediyorum. Sanki Yüce İsa nurunu üzerime indiriyormuş gibi hissediyorum ve rahatlıyorum. Bu duayı gece yatmadan öncede yapıyorum. Pazartesi gecesi ağlayarak bu duayı yaptım. O gece rüyamda Hz Muhammed ve Said Nursi yanıma geldiler. Hz. Muhammed bana dedi ki : “Ey Joseph, artık senin ismin Yusuf olsun. Ben seni kardeşim olarak kabul ettim. Yüzü öylesine nurla doluydu ki öğle güneşi gibi parlıyordu. Elini öptüm. Elinin kokusu dünyadaki hiç bir kokuya benzemiyordu. O kadar güzeldi ki o an için sanki sarhoş oldum. Sonra Said Nursi geldi. Efendim Muhammed dedi ki : “Bu Said benim varisimdir. Onu ben vazifelendirdim. Onu dinlemek Seni dinlemek gibidir” Said Nursi elindeki “Sözler Kitabını bana hediye etti ve “Ben seni talebeliğime kabul ettim” dedi.

Sonra odamın kapısı birden açıldı ve içeri nurla doldu. O nur perdesinin arkasından bir insan belirdi. Efendim Muhammed “Ey İsa, hoş geldin” dedi. Kalbim bir güvercin gibi çırpınıyordu. Sanki yüreğim göğüs kafesimden fırlayacakmış gibi idi. Yüce İsa elimden tuttu ve Risale-i Nur’dan ezberlediğim duayı kelime kelime önce kendisi söylüyordu ve daha sonra bana tekrar ettiriyordu. Gözyaşlarım sanki çağlayan olmuştu. Gözlerim sanki yırtılacakmış gibi hissediyordum. Sonra göğsümün yarıldığını ve kalbimin içinden çıktığını gördüm. Çığlıklar atarak uyandım. Aradan 3 gün geçmesine rağmen kendime gelemedim. Rüyam her aklıma geldiğinde ağlamak ağlamak ağlamak istiyorum. Senden tek bir şey rica edebilir miyim? Lütfen bu duayı benim için yapar mısın?

Gönlüme genişlik ver, Rabbim. İşimi kolaylaştır. Dilimden tutukluğu çöz. Ta ki sözümü iyice anlasınlar. Allah’ım! Sırlar semasının güneşi, nurların mazharı, Celal dairesinin merkezi, Cemal feleğinin kutbu olan, Ehadiyete mensup Muhammed’in ( a.s.m.) latif zatına salat eyle. Allah’ım! Onun, Senin katındaki sırrı ve Onun Sana olan manevi yakınlığı hürmetine, korkumu emniyete çevir, hatalarımı sil, hüzün ve hırsımı gider, benim destekçim ol; beni benden alıp Kendine götür, yaklaştır; benliğimden geçmeyi bana nasip et, beni nefsime meftun ve hislerimle perdelenmiş kılma; bana her gizli sırrı aç. Ya Hayyü, ya Kayyum! Ya Hayyü, ya Kayyum! Ya Hayyü ya Kayyum! Bana merhamet et, arkadaşlarıma merhamet et, ehl-i İman ve Kuran’a merhamet et. Duamızı kabul buyur, ey merhamet edenlerin en merhametlisi ve ey kerem sahiplerinden daha çok kerem sahibi Allah’ım! Duaları, “Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” sözleriyle sona erer.
Âmin! Yusuf

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır