Namaz kılarken sureleri sesli mi okumalıyız?

Namazlarda dilimizle okuduğumuzu kulağımızda duymamızda mı gerekir? Cemaatle yada yalnız namaz kılınca durum farklı mı? Sesli okumayla, sessiz okumanın ne gibi farkları vardır?.

Soru: Kıldığımız namazlarımızda okuduğumuz Fatiha’yı, ayetleri dilimizle telaffuz ederek okumamız yeterli mi, yoksa dilimizle okuduklarımızı kulağımızda fısıltı halinde duymamız da gerekli mi?

Bazıları ‘dille okumak yeterli olmaz, okuduğunu kulağıyla fısıltı halinde duyması da gerekir‘ derken, bazıları da ‘dille okumak yeterli olur, kulağıyla duyması gerekmez‘ diyorlar. Siz nasıl bakıyorsunuz namazda okuyuş derecesine?

Cevap: İnsan, tek başına kıldığı namazında diliyle telaffuz ederek okuduğu ayetleri kulağıyla da fısıltı halinde duyup hissetmelidir ki; neyi okuduğundan haberi olsun, kalbi de okuduğuyla meşgul olarak namazını kılmış bulunsun. Yoksa ne okuduğunu bilmeyecek derecede sadece dudaklarını kıpırdatmakla yetinir, kulağında fısıltı halinde okuduğunu hissetmezse, okuma derecesinde eksiklik söz konusu olur.

Fıkıh alimleri, “Namazın daha başında iken alınan ilk tekbirin dille söylenişini kulağın duyması şarttır!” demişlerdir. (Nimet’ül-İslam)

Bundan dolayı namazdaki okumanın derecesi anlatılırken; “Kelimelerin ağızdaki söylenişini kulağın işitmesi gerekir!” tarifi yapılmıştır.

Ancak okuduğunu işitmesi, kendi kulağında kalacaktır, yanında namaz kılanın kulağına kadar aksederek onu şaşırtacak dereceye ulaşmayacaktır.

Bu sebeple namaza başlarken, diliyle söylediklerini fısıltı halinde kulağında hissederek okuma alışkanlığı kazanmalı, sadece diliyle ifade etmekle yetinmek gibi bir yarım okuma alışkanlığından kurtulmaya gayret etmelidir.

Zaten kemaliyle okumak, diliyle telaffuz ettiği kelimeleri kulağıyla dinlerken, kalbiyle de manalarını düşünerek okumaktır.

Namazını, okuduğu ayetlerin manasını düşünerek kılan kimse, hem kalbi hem de kalıbıyla namaz kılma mükemmelliğine ulaşan kimse demektir.

Bununla beraber, okumanın derecesi konusunda farklı görüş ileri sürenler de olmuştur. Bunlardan İmam-ı Kerhi demiş ki:

Diliyle okuduğunu kulağıyla işitmese de olur. Çünkü demiş, okumak dilin işidir, işitmek ise kulağın işi. Dil görevini tam yaparsa okuma gerçekleşmiş sayılır.

Pek iltifat edilmeyen bu görüşte de, kemaliyle okumaya muvaffak olamayanlar için bir ümit söz konusudur. Çünkü bunda (umumi belva) vardır, demişlerdir.

Ayrıca namazını, okuduklarını kulağında dinleyerek kılan kimse, rekat sayılarında şüpheye düşmekten de korunabilir. Çünkü okuduğu ayetleri hatırlaması, rekat sayısında yanılmayı önler, ‘önce şu ayeti, sonra da şu ayeti okudum‘ gibi hatırlamalarla vesveseye düşmekten de kurtulur. Bu da unutmalara maruz kalanlar için önemli bir yardım manasına gelmektedir.

Namazda ihmale uğrayan önemli bir diğer husus da, alın secdede iken ayak parmaklarının uçlarının da secdede olması şartı. Ayak parmaklarının uçları değil de sırtı yere serili halde yapılan secde, şartı yerine getirilmeyen secde sayılır. Yedi organ üzere yapılması gereken secde, parmakların sırtı değil, uçları yere dikili halde tutularak yapılan secdedir.Bu önemli şart unutulmamalıdır.

Alın secdede iken en azından sağ ayağın başparmak ucu da çivi gibi yere dikili halde secdede olmalıdır ki; yedi organla secde yapılması emri yerine getirilmiş olunsun.

Ömür boyu kıldığımız namazlarımızı usulüne uygun şekilde kılma dikkatimiz, ihmal edilmeyecek görevlerimizin başında gelmektedir. Böylesine önemli konular dikkatten kaçmamalı, gafletle ihmale uğramamalıdır.

Ahmed Şahin