Bir Nur Talebesinde ihlas olmazsa, manen helâk olur. İnsan dünyada hatasını setredebilir, bâtılı hak gösterebilir. Fakat ahiret, daire-i fâştır, her şey apaçık tebarüz edecektir. Bir müminin hayatında en büyük afat, riyadır. Bir Nur Talebesinde riya olsa, onun, kabuliyet ve makbuliyete çıkması mümkün olamaz. Riya nefsin ve şeytanın şe’ni bir desisesidir. Riyanın gizli bir cephesine salahat ile giriliyor.
Şeytan, dalaletten çekiyor, zahiren salahat mertebelerine çıkarıyor, ta ki nefsine itimat edip, ucbe girsin. Bir mürşid-i kâmilin en mümeyyiz vasıflarından birisi, riyadan tecerrüttür. Nur Talebesinin iki kanadı var : biri mücahede, diğeri ubudiyet. Matlup olanı, ikisini denk tutmaktır.
Enaniyetini tam eritmeyende çeşm-i basiret açılmaz, sadr-ı şifa hasıl olmaz. Gönül ikliminde ebedi inşirah ve ferah hasıl olmaz.
Nur Talebesinin meşrebi Hz.İbrahimin meşrebi gibi olmak gerektir. Putları kırmak… Nur Talebesinin elinde balta olacak. Ne ki seni Allan’dan alıkoyuyor, vur başına, kır.
Her sadık Nur Talebesi asr-ı saadetteki bir sahabinin meşrebini taşır. Risale-i Nurun meşrebi, meşreb-i sahabedir. Bir Nur Talebesi davasına sâdıkane bağlansa, makam-ı rızaya çıkar. Risale-i Nur’a sadıkane bağlanan bir Nur Talebesine sedd-i inkıbaz perde olamaz. Bir dava adamının en mümeyyiz vasfı, davanın kudsiyetini kavramasıdır. Her şey bununla başlıyor, herşey bununla bitiyor.
Bir Nur Talebesi şahs-ı manevî namına Risale-i Nur’dan konuşsa, kabiliyeti miktarınca inbisat ve inkişafata mazhar olur. Bu inbisat gayri şuurîdir. Bu inkişaf iki koldan nebean eder; biri Peygamber efendimizden (asm), ikincisi ise üstaddan. Kişinin hiç haberi olmadan feyzi artar.
Prof.Dr. Şener Dilek’in Notlarından