Neden hedef tahtasında Risale-i Nur ve talebeleri var?

“.. herbirisi, Kur’anın dersinden tam hisse almaları ve en derin hakikatları fehmetmeleri ve yüzer fen ve ulûm-u İslâmiyenin ve bilhâssa şeriat-ı kübranın büyük müçtehidleri ve Usûl-üd Din ve İlm-i Kelâm’ın dâhî muhakkikleri gibi her taife kendi ilmine ait bütün hacatını ve cevablarını Kur’andan istihraç etmeleri, Kur’anın menba-ı hak ve maden-i hakikat olduğuna bir imzad

ır.” [1]

Risale-i Nur Külliyatı namıyla bilinen Kur’an-ı Kerim’in Dirayet ve Rivayet tefsiri (*) olmak üzere iki kategoriye ayrılan ve daha sonra bunlar da kendisi içerisinde kategorize olan.. ve Dirayet Tefsiri kategorisinde en son ve en geniş çapta telif edilmiş 20 ciltten müteşekkil bir tefsiridir. Bu muazzam Dirayet tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatının telif edildiği dönem ( 1908 – 1960 ) itibariyle mataryalizmin insanları sekülerizme yönlendirerek her şeyi maddeye indirmiş ve bakış açılarını maddeye ve dünyaya sevk etmiştir. Risale-i Nur Külliyatı ve Talebeleri insanları “nefis ve heva, cin ve ins şeytanlarına karşı mücahede edip günahlardan ve ahlâk-ı rezileden kalb ve ruhunu helâket-i ebediyeden kurtarmak..” [2] ve kendilerini de “talebe, profesör, meb’us, kim olursa olsun, mes’uliyet dairesi olanlar, muhitini tenvir ile mükelleftir. Bir vilayet, hattâ bir memleketin saadet ve selâmeti, tenvir ve irşadı ile mükellef olanlar, elbette çok daha ziyade müteyakkız davranmak mecburiyetindedirler.” [3] diyerek dikkatli davranıp içtimai/sosyal hayatta adeta birer “ıslah edici/muslih”[4] ve birer “uzv-u nafi’” [5] halinde her yerde tebliğ ve ıslah faaliyetleri yapmaktalar. Bu tarzda hizmetleriyle “asayişin temel taşını muhafaza..”[6] etmek gayretinde olmalarıyla “asayişe hizmet” [7] ediyorlar.

Bunun karşısıda muazzam Dirayet tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatının hedefi ve gayesi Cenab-ı Hakkın rızasını tahsil olup, bu tahsil gayesinde şuurlu, basiretli ve ferasetli olarak hareket etmenin lüzumunu ders vermektir.

kulliyatTemel hedefi ise; sefahatte ve dalalette hızla giden insanlığın bilhassa gafil Müslüman gençliğinin imanlarının soru ve şüphelerle zayıfladığı bir zamanda mataryalist akımına karşı – yani komünizme“muhteşem bir sed” [8] teşkil etmektir. “Buna karşı inayet-i İlahiye, Nurların iman hizmetine mukabil, bir ikram olarak” [9] harikulade bir muvaffakiyet ihsan etmiştir.

Şu anda bir çok yayınevi tarafından sühuletle neşredilen Risale-i Nur Külliyatının önceleri neşri kolay olmamıştır. Mahkemeler, tevkifler, takipler, taharriler, idamla yargılanmalar, zulümler, işkenceler, tecridler.. neticesinde artık bahar gelmiş ve neşriyat kolaylıkla yapılır bir hale gelmiştir. Öyle ki Risale-i Nur Kitapları Diyanet eliyle neşredilmeye başlamıştır.

Bu sebeple Dirayet tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatının telif edildiği dönemi ( 1908 – 1960 ) ve sonrasını Risale-i Nur Talebelerinin bilmesi elzemdir. Bu sürecin bilinmesiyle ellerindeki Dirayet tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatının kıymetini bileceklerdir ve daha fazla sarılacaklardır. Hakikatlerini anlamak gayretini hissedeceklerdir.

“Bedîüzzaman’ın inayet-i Hak’la te’life muvaffak olduğu Risale-i Nur eserleri; dinsizliğin istilasına karşı, yıkılması gayr-ı kabil olan muazzam ve muhteşem bir sed teşkil etmiştir.” [10]“Avrupa’dan gelen dehşetli dalalet ve felsefe ve dinsizlik hücumlarına bir sed teşkil etmesidir.” [11]

Hal böyle olunca Dirayet tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatına, dahili ve harici zararlar vermek emelini güderek nazarlardan düşürtmek için çeşitli desiseler, entrikalar çevirmişler ve çevirtmişlerdir.

Peki neden Risale-i Nur Külliyatına böyle bir taarruz ve hücum var ? diye bir sual akla geliyor.

Elcevab: Buna dair en güzel cevap muazzam Dirayet tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatının satırları arasında geçmektedir. Bu suale cevap olarak Risale-i Nur Külliyatından misal verelim:

-“Risale-i Nur bahçesinde bir derece o çekirdekten tezahür eden meyvedar, muhteşem koca bir ağaç..” [12]

-“Risale-i Nur başka kitabları değil, yalnız Kur’an-ı Kerim’i üstad olarak tanıması ve ona hizmet etmesi..” [13]

-“Risale-i Nur bir alemdir, ünvandır. Bu zamanda zuhur eden Kur’anî hakikatler manzumesidir. Necib milletimizin, insaniyet-i kübra olan İslâmiyete sarılması, yepyeni bir ruh ve taze bir iman aşkı ve heyecanı içinde uyanmasının ifadesidir. İçinde bulunduğumuz asrın değiştirdiği hayat şartları ve yeni bir dünya nizamı ve görüşü karşısında imanın tahkim ve takviyesi ile feveran eden hamiyet-i İslâmiyenin manasıdır. Mütenebbih, kalbleri iman ve muhabbet-i Nebevî ile coşkun ve cihandeğer şeref-i intisabıyla serefraz fedakârların yetişmesi ve bu milletin mazisine mütenasib kahramanlığı, yüksek iman ve ahlâkı izhar etmesi işaretidir.” [14]

-“Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir.” [15]

-“.. tarihî zulüm ve işkence ve ihanetler altında feveran edip parlayan Risale-i Nur, bu zamanda ve istikbalde bir seyf-ül İslâm’dır.” [16]

-“Risale-i Nur, bu zamanı”n bir mehdisi ve müceddididir.” [17]

-“Risale-i Nur dostlara tiryak olduğu gibi, düşmanlara da saıka..” [18]

-“Risale-i Nur, hakaik-i İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor, başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor.” [19]

-“Risale-i Nur, her şeyin hakikatını beyan etmiş.” [20]

-“Risale-i Nur, hükema ve ülemanın mesleğinde gitmeyip, Kur’an’ın bir i’caz-ı manevîsiyle, her şeyde bir pencere-i marifet açmış; bir senelik işi bir saatte görür gibi Kur’an’a mahsus bir sırrı anlamıştır ki, bu dehşetli zamanda hadsiz ehl-i inadın hücumlarına karşı mağlub olmayıp galebe etmiş.” [21]

-“Risale-i Nur kat’î bürhanlara istinaden hükümleri..” [22]

-“Risale-i Nur Kur’anın bu asırda bir mu’cize-i maneviyesinin bir âyinesi ve ondan tereşşuh etmiş bir tefsiri..” [23]

-“Risale-i Nur Külliyatı’nda dinî, içtimaî, ahlâkî, edebî, hukukî, felsefî ve tasavvufî en mühim mevzulara temas etmiş ve hepsinde de hârikulâde bir surette muvaffak olmuştur.” [24]

Daha bunun gibi nice mehaz bulunmaktadır. Lakin buraya bir kısmını iktibas ediyorum.

Şimdi buraya iktibas ettiğimiz metinlerden bazılarının tahlilini yapacak olursak

  1. “Kur’anın menba-ı hak ve maden-i hakikat.” Öncelikle bilinmelidir ki: Herbir ayetin “Hadisçe, şücûn ve gusûn” tabir edilen füruatı, işaratı, dal ve budakları vardır.” [25]
  2. Her bir ayetin ve hadisin “mana mertebesi”[26] bulunmaktadır. Ve her meslek ve meşreb sahibi bu mana mertebesinden istifadesini cem ederek bu mana mertebesini gösterir. Bunlara akaideye ilişmemek şartıyla itiraz edilmez.
  3. 52 senelik(1908 – 1960) telif süresi bulunan Dirayet Tefsiri olan  Risale-i Nur Külliyatının dünya çapında bir yeri olması ve kendisinden söz ettirmesi,
  4. elliden fazla dile tercümelerinin olması,
  5. üzerine tez, makale, araştırmalar ve tartışma programlarında çözüm yöntemlerinin gösterilmesi..
  6. içtimai/sosyal mevzulara ışık tutup sinekleri öldürmek yerine bataklığı kurutmanın kesin çözüm olduğu ve bunun sebep, yöntem ve bunun gibi şartlarını izah etmesi..
  7. okuyan kimselerin basiret, feraset, şuur, iz’an, iltizam ve itikadını muhkemleştirmesi..
  8. klasik bir tefsirden öte olması..
  9. okuyanların, okuduklarından almış olduğu mana, şevk ve gayretle anladığı mananın kendisinde kalmasını istemeyip tebliğde bulunmak ihtiyacını okuyanlarına hissettirmesi.. ve bu ihtiyacın giderek artması..
  10. ahir zamanda istenilen sistemin kitabı olması..
  11. bu ve bunun gibi nice sebepler çerçevesinde bir Dirayet tefsiri olan ve sahasında en mükemmel olan Risale-i Nur Külliyatını nazarlardan düşürmek, kıymetsiz ve ehemmiyetsiz gösterilmek istenmesinin temel sebeplerindendir.

“Efendiler! Otuz-kırk seneden beri ecnebi hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur’an hakikatına ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes’elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz memurlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben; fakat sizin huzurunuzda zahiren sizin ile birkaç söz konuşacağıma müsaade ediniz.” [27] Dirayet tefsiri şahanesi olan Risale-i Nur Külliyatını tetkik etmiş kimseler burayı okumuş ve dikkat etmişlerse hayrete düşmüşlerdir.

Bu metne dikkatle bakacak olursak göreceğiz ki:

  1. ecnebi hesabına ve küfür ve ilhad namına
  2. bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle,
  3. Kur’an hakikatına ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden
  4. ve çok şekillere giren
  5. gizli ifsad komitesi
  6. onların Müslüman kisvesindeki propagandacıları

Bu altı maddede gizli bir komitenin özelliklerini bize söylemektedir. Sanmayalım ki bu komite Ehl-i bida ve ehl-i sünnet hizmet meslekleri ve hatta Risale-i Nur cemaatlerine girmemiştir. Her yere sokulmuş ve karıştırmışlardır. Dahil oldukları bünyeye kendilerini imtizaç ettirip oraya da fitnelerini sokmuşlardır.

Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çoktandır anladılar ki, Nur talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları Risale-i Nur’dan ve üstadlarından ayırmak kabil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya safiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular.

O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki: “Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir. Şu malûmatı elde edersen, Risale-i Nur’a daha iyi hizmet edersin. Bu da büyük eserdir.” gibi bir takım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur’a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar.” [28]

Şimdi sualin cevabına bir kısa misal verelim. Sahte para yapan kalpazanlar bu işi yapanlar en büyük parayı yaparlar. 200 tl varken 10 tl için uğraşmazlar. Yukarıda tadad ettiğim sebepler muvacehesinde ehl-i sünnetin en parlak ve işlevselliği en yüksek oranda olan ve asrın getirdiği şartlara en muvafık hizmet hareketi olan Risale-i Nur Hizmetini akamete uğratmaya Kafiri de, münafığı da, zındığı da, ehl-i bidası da, hased sahibi olan ehl-i sünnet hizmet hareketleri içerisinde olanları da Risale-i Nur Külliyatını çürütmek ve talebelerini dağıtmak veya kendilerine tabi etmeye çalışırlar ve çalışmaktadırlar.

Nur talebelerinin içine girip kendilerine bağlamaya çalışırlar. Baktılar olmuyor bu defa hemen aleyhine geçerler. Bir Dirayet tefsiri olan ve sahasında en mükemmel olan Risale-i Nur Külliyatının metni içine kalem karıştırıp olmayanı metne dahil edip, olanı da metinden çıkartmak yolunu tutup sonra yaygara koparırlar şöyle böyle.

Mesela Mustafa İslamoğlu ([29] bir kitabında bu metne müdahale edip tahrip etmiştir. “Kur’an, ism-i a’zamdan ve her ismin a’zamlık mertebesinden gelmiş.” [30] bu kısmı almış “Kur’an ve Risale-i Nur arş-i a’zamdan, ism-i a’zamdan ve her ismin a’zamlık mertebesinden nüzul ile ezel ve ebed ve şu anı ve bütün gaybi alemi ve tüm beşeri ve kevni hadiseleri kuşatan ve tasarrufu altına alan kelimetullahtır ve semavidir.” diyerek tahrip etmiştir. Bu hareketiyle de tıpkı meal kitabının Abese Suresi meali kısmında dipnotta, kibirli adam tabirini Hazret-i Peygambere (asm) söyleyerek çok büyük bir iftira ettiği gibi Risale-i Nur’a, müellifine, talebelerine de iftira etmiştir.

Fethullah Gülen’i de ötelerden beri bu komitenin TV kanalları ve gazeteleri Bediüzzaman Said Nursi’den sonra Nurcuların lideri, reisi gibi göstermeye çalışmışlardır. Bu sebepledir ki kendisine bir cemaat veya kitle teşkil ettirmek için hazır cemaat içine girip, hainane hulul edip kendi ismini duyurup bir kitle teşkil etmek gayretine soyunmuştur.

Gülen, adeta 1960 ihtilalini yapan paşalardan birisinin “biz bu ülkede Komünist Kemalist ve dindar Kemalist yetiştirmeliyiz” sözünü tasdik edercesine faaliyetlerde bulunması da bugünlere zemin hazırlaması ve kalkışmalarda bulunması da dindar Kemalist yetiştirme projesinin aktörlüğüne soyunması da işin başka bir boyutu olup “Ben o adamım” demiştir.

TV yayınları ve basın destek vererek şişirmişlerdir. Ta ki bugünlere zemin hazırlasınlar.

Risale-i Nur talebeleri ve Gülenistler asla aynı kefede değiller ve olamazlar. Gülen asla Nur Talebelerinin başı değildir ve olmamıştır da.

Hülasa: Asrın hizmet tarzı olan Risale-i Nur hizmetini imha etmek, tesirini kırmak için Fethullah Gülen gibi adamlar, nurcular içine sokulmuş; hariçten hased taşıyan kimseler ve ehl-i bidası (**) da hücum etmişlerdir.

Biiznillah Nurcular ve hizmetleri ilelebed devam edecek. Bu yolda sadakat ve ihlasla yürüyeceklerdir. Sayısı her ne kadar az da olsa devam edecektir inşallah.


[1] Sözler ( 448 )

(*) Tefsîrciler, ötedenberi tefsîr çeşitlerini genellikle “rivâyet tefsîri” ve “dirâyet tefsîri”olmak üzere iki ana bölümde ele almışlardır. (Kâfiyeci, 54; Bilmen 1973, 1/107; Sofuoğlu 1981, 263) Bunlardan birincisi Kur’ân-ı Kerim, Resûlüllah’ın (s.a.s.) sünneti, Sahabe ve Tâbiûn sözlerine dayanan tefsîrdir. Bu kaynaklarla yapılan tefsîre “rivâyet tefsîri” denildiği gibi, “naklî tefsîr” veya “me’sûr tefsîr” de denilir.

İkincisi yani “dirâyet tefsîri” ise, Arap dili ve edebiyâtı, dinî ve felsefî ilimler ile çeşitli müsbet ilimlere dayanan tefsîrdir. Bu usûl ile yapılan tefsîre de “dirâyet tefsîri” veya “rey ile tefsîr” ya da “ma’kûl tefsîr” denir.  (https://sorularlaislamiyet.com/tefsir-ekolleri-ve-tefsir-cesitleri-nelerdir-peygamber-efendimiz-sav-sahabe-tabiin-ve-sonraki)

[2] Sözler ( 23 )

[3] Tarihçe-i Hayat ( 29 )

[4] Mektubat ( 440 )

[5] Şualar ( 349 )

[6] Şualar ( 349 )

[7] Emirdağ Lahikası-1 ( 77 ) / Emirdağ Lahikası-2 ( 197 )

[8] Tarihçe-i Hayat ( 155 ) / Emirdağ Lahikası-2 ( 186 )

[9] Lem’alar ( 261 )

[10] Tarihçe-i Hayat ( 155 )

[11] Emirdağ Lahikası-2 ( 186 )

[12] Emirdağ Lahikası-1 ( 72 )

[13] Asa-yı Musa ( 246 )

[14] Tarihçe-i Hayat ( 28 )

[15] Tarihçe-i Hayat ( 463 )

[16] Tarihçe-i Hayat ( 155 )

[17] Barla Lahikası ( 146 )

[18] Kastamonu Lahikası ( 217 )

[19] Tarihçe-i Hayat ( 287 )

[20] Emirdağ Lahikası-2 ( 156 )

[21] Tarihçe-i Hayat ( 135 )

[22] Kastamonu Lahikası ( 216 )

[23] Şualar ( 407 )

[24] Asa-yı Musa ( 266 )

[25] Şualar ( 711 ) / Ebu Yâ’la, el-Müsned 9:287, et-tebarani, el-Mu’cem-ül esvad 1:236

[26] Mesnevi-i Nuriye ( 262 )

[27] Tarihçe-i Hayat ( 418 )

[28] Tarihçe-i Hayat ( 690 )

[29] “…Risaleleri okuduktan sonra bir konu beni ciddi biçimde rahatsız etti. Risalelerin Kur’an’ın vahiy oluşuyla ilgili hiçbir sorunu yok. Fakat risalelerin Kur’an’ın “son vahiy“  oluşuyla ilgili ciddi bir sorunu var. Risalelerde söylenenlerin tümüne inanan birinin Kur’an’ın “son vahiy” oluşuna inanması neredeyse imkansız görünüyor…” (Bkz: M.İslamoğlu, Kur’an’ı Anlama Yöntemi, s. 342, 99. Dipnot, Denge yay, 2014) göre. (http://www.risalehaber.com/mustafa-islamoglunun-risale-i-nurlar-vahiydir-iftirasi-16655yy.htm)

“…En sonunda iş risaleleri Kur’an ile eşdeğer vahiy ilan etmeye gelip dayanıyor. Said Nursi şöyle der: Kur’an ve Risale-i Nur, arşı azamdan, ismi azamdan ve her ismin azamlık mertebesinden nüzul ile ezel ve ebed ve şu anı ve bütün gaybi alemi ve bütün beşeri ve kevni hadiseleri kuşatan ve tasarrufu altına alan kelimetillahtır ve semavidir. (25.Söz)” (Bkz: M.İslamoğlu, Kur’an’ı Anlama Yöntemi, s. 342, 99. Dipnot, Denge yay, 2014)

[30] Sözler ( 134 )

(**) Mustafa Öztürk, Mustafa İslamoğlu, Abdulaziz Bayındır, Bayrak Bayraktar.. ve avaneleri.. Bunların önde gelenleridir.

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.Org