Nur Talebelerinin Avrupa’ya Bakışı Nasıl Olmalı?

ahmet-akgunduz-nur-talebelerinin-avrupaya-bakisi-nasil-olmali1.1-Avrupa’ya Bakışımız Nasıl Olmalı?
Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir:
Birisi, İsevilik din-i hakikisinden aldığı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nafi’ san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takib eden bu birinci Avrupa’ya hitab etmiyorum. Belki felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiatını mehasin zannederek, beşeri sefahete ve dalalete sevkeden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitab ediyorum. Şöyle ki: O zaman, o seyahat-ı ruhiyede, mehasin-i medeniyet ve fünun-u nafiadan başka olan malayani ve muzır felsefeyi ve muzır ve sefih medeniyeti elinde tutan Avrupa’nın şahs-ı manevisine karşı demiştim (Lem’alar, 115).
Burada biz Nur talebelerinin dikkatlerini bir noktaya çekmek istiyorum. Bize göre Avrupa ikidir:
Birincisi, başta İslamiyet ve Hıristiyanlık olmak üzere büyük ve hak dinlerden ilhamını alan ve bütün insanlığa yararlı bilim ve teknolojiye beşiklik yapan Avrupa’dır ki, biz bu Avrupa’nın alkışlayıcıları ve hayranlarıyız. Bu noktada olumsuz bir düşüncemiz olamaz.  Hz. Peygamber’in “Hikmet Mü’minin yitik malıdır; nerede bulursa onu almaya en layık olan Mü’mindir” manasındaki hadisi bizim için çok önemli rehberdir. Bu noktada Üstad bir asır öncesi bu tesbiti yapmıştır:
“Elhasıl: Zünub ve mesavi-i medeniyeti, (adet ve ahlak-ı seyyieyi) hudud-u hürriyet ve medeni­yetimize girmekten seyf-i şeriʻatla yasak edece­ğiz. Ta ki, medeniyetimi­zin gençliği ve şebabiyeti, zülal-i ayn-ül hayat-ı şeriʻatla muhafaza olsun. Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır ki; onlar Avrupa’dan mehasin-i medeniyeti almakla beraber, her kavmin mabihil-bekası olan adat-ı milliyeyi muhafaza ettiler. Bizim adat-ı milliyemiz İslamiyet’te neşv ü nema bulduğu için, iki cihetle sarılmak zaruridir.( Misbah, Dağ Meyvesi Acı da Olsa Devadır, 19.9.1324/2.10.1908, Sayı: 2; Sayfa: 11 vd.)
İkincisi ise, Avrupalıların kendilerinin de şikayet ettiği ve sakat bir kısım görüşlerle ahlaki çöküntünün çehresini teşkil eden Avrupa’dır ki, Batılı aklı başında insanlar da bundan şikayetçidirler.
Burada özellikle Kur’an’ın bir çağrısını hem Müslümanlara ve hem de gayr-i Müslimlere hatırlatmak istiyorum. Kur’an-ı Kerim Bakara Suresinde şöyle buyuruyor: “Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar.”[1] Bu ayeti açıklayan Bediüzzaman Hazretleri meseleyi şöyle açıklamaktadır:
“Ey ehl-i kitap! Geçmiş olan enbiya ve kitaplara iman ettiğiniz gibi, Hazret-i Muhammed (a.s.m.) ile Kur’an’a da iman ediniz. Zira onlar, Hazret-i Muhammed’in (a.s.m.) gelmesini müjdeledikleri gibi, onların ve kitaplarının doğruluğuna olan deliller, hakikatiyle, ruhuyla Kur’an’da ve Hazret-i Muhammed’de (a.s.m.) bulunmuştur. Öyleyse, Kur’an Allah’ın kelamı ve Hazret-i Muhammed (a.s.m.) de resulü olduğunu evleviyetle ile kabul ediniz ve etmelisiniz.” (..)
“Ey ehl-i kitap! İslamiyeti kabul etmekte size bir meşakkat yoktur; size ağır gelmesin. Zira, size bütün bütün dininizi terk etmenizi emretmiyor. Ancak, inançlarınızı ikmal ve yanınızda bulunan dini esaslar üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor. Zira Kur’an, bütün geçmişteki bütün mukaddes kitapların güzelliklerini ve eski dinlerin temel esaslarını cem etmiş olduğundan usulde muaddil ve mükemmildir. Yani, tadil ve tekmil edicidir. Yalnız, zaman ve mekanın değişmesi tesiriyle değişmeye maruz olan füruat kısmında müessistir. Bunda akli ve mantıki olmayan bir cihet yoktur.”[2]
1.2-Hz. Peygamberin Müjdesi
Ahmed ibn-i Hanbel Müsned adlı hadis kitabında, Ebu Davud, İbn-i Mace ve İbn-i Hibban Sünen adlı eserlerinde Ahir zaman ile alakalı çok önemli bir hadis nakletmektedirler ki, bu hadisi belli yerlerde Bediüzzaman da kullanmaktadır:
“Bir gün gelecek Hıristiyanlarla (Rum ile) tam bir emniyet içinde barış yapacaksınız. Siz ve onlar yani Müslümanlar ve Hıristiyanlar, kendilerinin dışında müşterek bir düşman ile birlikte savaşacaksınız. Galip gelecek ve çok kazanımlar elde edeceksiniz. Sonra tepeli bir çayıra konaklayacaksınız.”[3]
Bir kısım İslam Alimleri bunun Har-Magedon veya Armageddon adıyla Hıristiyan alemi tarafından bilinen ve hayır ile şerri birbirinden ayıracak ve dünyanın sonunu getirecek savaş olduğunu açıkladıkları kıyamet alameti olay kastedildiğini zikretmektedirler. Bunu bazıları Avrupa ve Amerika ile Müslüman alemi arasında çıkacak büyük bir savaş olarak da izah etmektedir. Ancak biz bunlara katılmıyoruz. Bediüzzaman’a göre bu ortak düşman dinsizlik cereyanıdır. Doğru yorumun Bediüzzaman tarafından yapıldığına inanıyoruz[4]. O şöyle özetliyor:
“İşte böyle bir sırada, dinsizlik cereyanı pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsa Aleyhisselam’ın ma’nevi şahsiyetinden ibaret olan hakiki İsevilik dini ortaya çıkacak, yani Rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafelerden ve tahrifattan sıyrılacak, İslamın hakikatleriyle ile birleşecek; ma’nen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyete inkılab edecektir… Ve Kur’an’a iktida ederek, o İsevilik şahs-ı ma’nevisi tabi’; ve İslamiyet metbu’ makamında kalacak; Hak Din bu iltihak neticesinde büyük bir kuvvet bulacaktır.
Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak isti’dadında iken, göklerde cism-i beşerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey’in va’dine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır; madem Kadir-i Külli Şey’ va’d etmiş, elbette yapacaktır.
Hazret-i İsa Aleyhisselam geldiği vakit, herkes onun hakiki İsa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun manevi yakınları ve havassı, nur-u iman ile O’nu tanır. Yoksa açık bir şekilde herkes onu tanımayacaktır”.[5]
Kanaatimize göre bu birleşmenin vakti çok yakındır. Bu sebeple alabildiğine müsbet hareket etmek ve İslam’ın güzelliklerini gayr-i Müslimlere anlatmak bizim vazifemizdir. Aklınıza şu soru gelebilir: Bu konuda bazı işaretler görüyor musunuz? Evet, gelecek başlıkta bunu özetleyeceğiz.
1.3-İkram ve İstidracın aynı tarihde birleşmesi
1)İkram-ı İlahi:
Ahirzamandan haber veren mühim bir hadis:
لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ حَتَّى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهِ
Ramazan-ı şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki Risale-i Nur şakirdlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi. لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى (şedde sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrisi bin beşyüz kırk iki (1542) ederek nihayet-i devamına ima eder. لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ
ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrisi bin beşyüz altı (1506) edip, bu tarihe kadar zahir ve aşikarane, belki galibane; sonra ta kırk ikiye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. وَ الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ
حَتَّى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهِ (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrisi bin beşyüz kırk beş (1545) olup, kafirin başında kıyamet kopmasına ima eder. لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ
Cay-ı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin beşyüz (1500) tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına manidar, makul ve hikmetli bir surette bin beşyüz altı’dan ta kırk iki’ye, ta kırk beş’e kadar üç inkılab-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu imalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil, fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’i tarzda kimse bilmez; fakat böyle imalar ile bir nevi kanaat, bir galib ihtimal gelebilir.
Fatiha’da “sırat-ı müstakim” ashabının taife-i kübrasını tarif eden اَلَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ fıkrası, şeddesiz bin beşyüz altı veya yedi (1506-1507) ederek tam tamına ظَاهِرِينَ عَلَى الْحَقِّ fıkrasının makamına tevafuku ve manasına tetabuku ve şedde sayılsa لاَ تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتِى fıkrasına üç manidar farkla tam muvafakatı ve manen mutabakatı bu hadisin imasını teyid edip remz derecesine çıkarıyor. Ve müteaddid ayat-ı Kur’aniyede “sırat-ı müstakim” kelimesi, bir mana-yı remziyle Risalet-ün Nur’a manaca ve cifirce ima etmesi remze yakın bir ima ile; Risalet-ün Nur şakirdlerinin taifesi, ahirzamanda o taife-i kübra-i a’zamın ahirlerinde bir hizb-i makbul olacağını işaret eder diye def’aten birden ihtar edildi.
اَلْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِ لاَ يَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللّٰهُ (Kastamonu Lahikası, sh.27-29)
2)İstidrac: Andrew Berwick denilen katilin Londra’da 2011 tarihinde neşrettiği A European Declaration of Independance adıyla neşrettiği 1000 sayfalık Manifestosundaki tesbitler:
Phase of Dialogue, 1955-1999
European Civil War, Phase 1 – 1999-2030
-Islam, 2-30% based on country
-Open source warfare, military shock attacks by clandestine cell systems.
-Further consolidation of conservative forces.
European Civil War, Phase 2 – 2030-2070
-Islam, 15-40% based on country
-Consolidation continues, more advanced forms of resistance groups.
-Preparation for pan-European coup d’états.
European Civil War, Phase 3 – 2070-2083
-Islam, 30-50% based on country
-Pan-European coup d’états. Cultural Communism/multiculturalism defeated in the first
European country followed by the rest.
-The implementation of a Cultural Conservative political agenda begins.
-Execution of cultural Marxist/multiculturalist category A and B traitors initiated.
-Deportation of Muslims initiated.
Here is an estimate (conservative estimate):
European Civil War, Phase 1 – 1999-2030 (Islam 2-20%)
-5-13% of native Europeans and other non-Muslims support many of our goals through armed struggle.
-20-35% of native Europeans and other non-Muslims support many of our goals through democratic struggle.
-50%+ oppose mass Muslim immigration.
European Civil War, Phase 2 – 2030-2070 (Islam 15-50%)
-15-20% of native Europeans and other non-Muslims support many of our goals through armed struggle.
-40-50% of native Europeans and other non-Muslims support many of our goals through democratic struggle.
-60%+ oppose mass Muslim immigration.
European Civil War, Phase 3 – 2070-2083 (Islam 30-60%)
-20-25% of native Europeans and other non-Muslims support many of our goals through armed struggle.
-50-60% of native Europeans and other non-Muslims support many of our goals through democratic struggle.
-70%+ oppose mass Muslim immigration.
1.4-Bu devirde “büyük kumandan” ve talebelerinin rolleri
Evvela büyük kumandanı tanıyalım:
Evet yüzer kudsi kahramanları yetiştiren ve binler manevi kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-ı Kur’aniyenin mayası ile ve imanın nuruyla ve İslamiyet’in şerefiyle beslenen, tekemmül eden Al-i Beyt, elbette ahirzamanda şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve Sünnet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile, ilan ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdi’nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet lazım ve zaruri ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır. (Şualar, 590 – 591).
Büyük Mehdi’nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermek işi biz Nur Talebelerinin vazifesidir. Nasıl yapacağız?
Birinci ve asli yol, Nurların terennüm ettiği iman ve Kur’an hakikatlerini bütün dünyaya neşretmektir. Bunu müzakere etmek için bu toplantıyı tanzim etmiş bulunuyoruz. Zira yukarıda işaret ettiğimiz müjdeler ancak bu neşr-i hakaik ile mümkündür.
İkinci yol, Üstad’ın gerçek şahsiyetini yani kendi ifadesiyle Büyük Mehdi’nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermek ve onun hakkında yapılan iftiralara belgelerle cevap vermekle olur ki, bu hizmette Yüce Rabbimiz bu zamana kadar iki önemli şahsiyeti istihdam eylemiştir. Bunların birincisi, Necmeddin Şahiner ağabeyimizdir ki, Son Şahitler ve Aydınlar Konuşuyor gibi dev eserleriyle bir asra ışık tutmakta cemaatin himmeti ve duasıyla muvaffak olmuştur. İkinci istihdam edilen şahsiyet de Abdülkadir Badıllı Ağabey’dir.Mufassal Tarihçe-i Hayat, Risale-i Nurun Kudsi Kaynakları ve Asar-ı Bediiyye gibi eserlere imza atan ağabeyin bu çalışmalar olmasaydı, Üstadımızın bir çok yönleri maalesef karanlıkta kalacaktı diyebiliriz. Ancak kendisinin de kabul ve itirafıyla Üstadın yani Büyük Mehdi’nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya gösterme işi tamamlanmamıştır.
[1]  Kur’an, 2: 4.
[2]  Bediüzzaman, Said Nursi, İşarat al-İ’caz, Envar İstanbul 2005, sh. 49-50.
[3]     Ebu Davud, 4292;  Ahmed ibn- Hanbel, 4 / 91 ، 5 / 228.
[4] http://en.wikipedia.org/wiki/Armageddon; Muhammed Hassan, Nihaye al-Alem; Meta ve Eyne, www.mohamedhassan.org/alkhotab%20wa%20aldoros /written/..%5C..%5CFiles%5CLessons%5CWrited%5Cnehyat.doc
[5]    Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, On Beşinci Mektup, 57.
Risale Ajans