Nur Talebelerinin Ehl-i Sünnet Ekolü Teşkil Ettirilmelidir!

Nur Talebelerinin Ehl-i Sünnet Ekolü Teşkil Ettirilmelidir!

 “Kur’anî bahçede her zaman başka renkte, başka letafette, başka tesirde hakikî cennet çiçekleri açılıyor.”[1] Bu aşikardır. Günagun açılan bu çiçeklerin her birisi bir hizmet tarzıdır. Bir ekoldür bir meşrebdir.

Nazarımızda ve kat’i delillerle bildiklerimize istinaden Ahirzamanın hizmet metodu Risale-i Nur Külliyatıdır ve tatbikat sahası da müsbet hareket metodudur. Müsbet hareket derken koyun gibi sessiz kalmak değil tabiki veya pasifize olmuş silik bir hizmet tarzı değildir.

Dünyadan el etek çekmek de değildir. Dünyanın en ince işlerine girip onu dem ve damarlara almak da değildir. Lakin nur talebelerinin hizmeti manevi olup ecrini yalnız ve yalnız Allahtan beklemektir. Maddi makam, mevki, kasa, masa endeksi bir hareket değildir.

Farklı olduğu için tasavvuf erbabı anlamakta zorlanıyor. Kalsik medrese metodu da olmadığı için bir mana veremiyorlar. Koyacakları yeri kestiremiyorlar.

Risale-i Nur Hizmetinin muvaffakiyetini hazmedemeyenler bu hizmeti bozmaya ve işlevini yitirmesi için elillerinden geleni ardlarına koymuyorlar.

Risale-i nur hizmeti kucaklayıcıdır. Tekfirci zihniyete sahip değildir. Bu kucaklayıcı hizmet tarzı da insanlar tarafından kabul görmektedir. Bunun karşılığında Nur Talebelerinden sadece istemiş olduğu Risale-i Nura kanaat ve sadakattır. Sadakat ise Risale-i Nur Lahikaları içerisinde bazen sarih bazen remz bazen ima yoluyla yazılmıştır. Sarih olmayanları ise lahikalarla hem hal olanlar tesbit edip etrafına neşretmektedir.

Risale-i Nuru ciddi manada zaman ayırıp okuyanlar sürur ile şu tarzda beyanlarına herkes rastlamaktadır. “okuyan  Şimdi hayatım çok zevklidir. Sözler’in tedkikatıyla meşgulüm. Evvelki okuyuşlarımda hazmedemiyordum. Şimdi gayet yavaş ve dikkatli okuyup anlamaya çalışıyorum. Takıldığım noktalar oluyor, soruyorum. Bu vesile ile istifade fazladır… Sözlerinizin her satırı, bir kitab teşkil edecek kadar şümullü ve manidardır. İstenildiği kadar izah olunabilecektir. [2]

Tabi ki böyle külli bir hizmet metodsuz bırakılacak kadar ehemmiyetsiz değil ve olamaz.

Risale-i Nur talebesinin istikamet göstergelerinden birisi de üstadımızın varisleriyle olan ilişkisidir. Mezheplerin bizde meşreb tevemliği olduğu aşikardır. Yani vehhabi, şia, ehl-i sünnet.. bu fırkaların misal-i musaggarı halinde meşrebler var.

Üstadımızın bir talebesini kabul edip ötekileri reddeden şia zihniyeti, hiçbir varisi tanımayan onlar bizim başımızın tacıdır gibi kuru laftan ibaret bir anlayışa sahip vehhabi zihniyeti bir de varisleri varis olak gören nur talebeleri..

İşin garip tarafı bu kadar renk yapısını yelpazesinden barındıran bir hizmettir Risale-i Nur cemaati. Herkes kendi fıtratına yatan yerde bulunuyor tabiki.

Nasılki Rasulüssakaleyn (a.s.v.) size iki emanet bırakıyorum. Birisi kitabullah birisi de benim ehl-i beytim yani sünnet-i seniyyem demişse bunu alıp dairemiz içerisinde Risale-i Nur ve Varis ağabeyler olarak değerlendirebiliriz.

Ahirzamanda olduğumuz herkesçe aşikardır. Risale-i Nur cemaatinin de müstakim meşrebleri bir araya gelip Ehl-i Sünnet meşrebini teşkil etmelidir. Bunu için Hayatta kalan son varis ağabeyimiz olan Hüsnü BAYRAMOĞLU Ağabeyin etrafında bu ekol teşlik edilmelidir. Yani bir nevi hak batıl karması olmamalı saflar bıçakla kesilmiş gibi net olmalıdır. Zaten bunun tahakkuku için ağabeyimiz ortak dersler yapıyor. “Kalbleriniz bir olsun medreseleriniz ayrı olabilir.” Diyor. Gerçekten bu arzuyu taşıyan bahtiyar kimseler elbette bu derslerden hissesini alacaklardır.

Bizler bu bahsetmiş olduğum şeyi tahakkuk ettirseydik FETö gibi bir hadise ve hizmetimizi ve Risale-i Nur Külliyatını tam manasıyla anlatıp hayata tatbik edebilseydik Sadeleştirme gibi bir teşebbüs olmama ihtimali söz konusu olmayabilirdi.

Hüsnü Ağabey’in öncelikle ders kapısı herkese açık, kimseye medreseme gelmeyeceksin ya da gelemezsin demediği gibi herkesi de davet ediyor. “ihlas, uhuvvet”, mevzulu dersler okunuyor. Ve ümmetin vahdeti için dualar ediliyor. “Nur talebeleri ittihat etsin, birbirlerine gelip gitsinler ve kardeş olsunlar” diyor.  “Aklınızı devre dışı bırakıp ta bana tabi olun.” demiyor. “Risale-i Nur hizmetinde makam mevki yoktur, uhuvvet vardır.” diyor. “Üstada talebe olun şahısların talebeleri olmayın.” diyor ve ne söylemişse Risale-i Nurlardan okuyarak söylüyor bunları satırdan okuyor, sadırdan konuşmuyor. Gizli planının olmadığını hulul tarzında bir şeye tevessül edip devletin emniyetini bozmak gibi bir şey gütmediğini herkese göstererek devlete güven veriyor. Çünkü bir istihbaratçı bile gelip dersi dinlese istifade edip gideceğini biliyor.

Ehl-I Beyti Bediüzzamanın son mümessili olan Hüsnü Bayram ağabey bugün Nur talebelerinin izzet ve itibarını temsil ediyor ve hakiki bir Nur talebesinin nasıl olması gerektiğini hayatıyla gösteriyor. Bu sebeple bizler de onunla hulus birliği edip müstakim nur hizmetleriyle Risale-I Nurun ehl-i sünnet ekolünü teşkil ettirmeliyiz.

Bu zamana yapılamayan Risale-i Nur ortak meşveret sistemini hayata getirip savrulmaları önlemek için çalışmalıyız.

Ve unutulmamalıdır ki bizler Nur’a ayine olusak o zaman millet fevc fevc nura dahil olacaktır.

Her meşrebin bir meşveret sistemi var. bu sistemler birbirisine imtizaç edip ortak meşveret sistemini tahakkuk ettirirlerse bi iznillah itthiad-I islamın çekirdeğini teşkil eden Nur talebeleri vesilesiyle cemahir-I müttefika-I islamiye tahakkuk edecektir. An şartla ki cemahir-I müttefika-i talebe-i nuriye tahakkuk etsin.

            Selam  ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Barla Lahikası ( 220 )

[2] Barla Lahikası ( 190 )

 

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: