bediüzzaman

Nurcuların ağabeyi Abdullah Yeğin-2

Nurcuların ağabeyi Abdullah Yeğin-2

Geçen haftaki yazımda Abdullah Yeğin Ağabeyle sohbetimizin bir kısmını Risale Haber’in aziz okuyucularıyla paylaşmıştım. Hatta bazı belgelerden bahsetmiş ve Sungur Ağabey izin verirse bu belgeleri mütalaanıza arz edeceğimi ifade etmiştim. 

Geçtiğimiz Çarşamba günü Sungur Ağabeyle görüşmeye gittim. Görüştüm. Fakat bu görüşmeden önce size Abdullah Yeğin Ağabeyle ilgili merak edilen hususu aktarmak istiyorum. Ben Üstad hazretlerinin “yeni harflerle neşrolunan Risalelerin hepsinin okunmasından hasıl olan sevaplara Abdullah Yeğin ortaktır” dediğini duymuştum. Abdullah Yeğin Ağabeye sordum. O da bana şöyle cevap verdi:

‘‘Ben bu sözü Üstad’dan kendim işitmedim. Üstad hazretleri Sungur Ağabeye söylemiş. Bana da Sungur Ağabey aktardı ama Üstad bana ‘Sungur benim vekilimdir’ dedi. Yine bir gün muazzez Üstadımız ile birlikte Zübeyir Ağabey ve ben oturuyorduk.  Üstad hazretleri bana ‘Abdullah sen nurcuların ağabeyi olacaksın ama bir müşkülün olursa gel buna danış’ diyerek bana Zübeyir Ağabey’i gösterdi.” Yani vekil de olsa nurcuların ağabeyi de olsa yine meselelerin son hal yeri Zübeyir Gündüzalp…  

Tam otuz beş sene oldu Risale-i Nurları tanımam. Nurları tanımamla beraber bir ihsan-ı ilahi olarak Bediüzzaman’ın yakın talebeleriyle tanıştım. Mustafa Sungur Ağabey, rahmetli Bayram Yüksel Ağabey, Abdullah Yeğin Ağabey, Ahmet Aytimur Ağabey, Hüsnü Bayram Ağabey, Abdülkadir Badıllı Ağabey, Mehmet Birinci ve Mehmet Fırıncı Ağabeyler… Herhalde benim onlara çok ihtiyacım vardı ki, kader beni onlara hep yakın etti. Onların ağızlarından başkasını rencide etmeyi bırakın, rahatsız edici tek bir kelimeye şahadetim yoktur. Fazilet ve güzel hasletleri sahiplenmez hep biri birilerini işaret ederler.

Çarşamba günleri Üsküdar’da Sungur Ağabey’in yanında vakıflar dersi yapılır. İki üç hafta önceydi. Çok değerli dostum ve ağabeyim İhsan Atasoy ile birlikte bu derse katıldık. Ders bitip de vakıflar dağıldıktan sonra Sungur Ağabeye yanaştık ve ben “Sungur Ağabey, Risale Haber için sizinle bir röportaj yapmak istiyorum” dedim. Sungur Ağabey, “Abdurrahman kardeş bari sen yapma bunu yahu. Röportaj yapıp ne olacak kardeşim. İnsanların vaktini boşa harcamayalım. Herkes Risale okusun” deyince ben de “Ağabey cemaat teşbihte hata olmasın nasıl ki peygamberin sahabelerini havarilerini merak ediyorlarsa son müceddidin de saff-ı evvel talebelerini, vekillerini merak ediyorlar. Sizin hayatınız, gençliğinizde yaptıklarınız, şimdiki gençlere aşk veriyor, şevk veriyor, gıpta damarını kamçılıyor, hizmete medar oluyor. Yoksa cemaatin Eflanili Mustafa Sungur’u merak ettiği yok. Sizin muazzez Üstadımızla olan muhavereleriniz, sohbetleriniz merak ediyor ve siz bu hatıraları kendi yed-i tasarrufunuzda tutamazsınız. Siz artık cemaatin muazzez Üstad’ından kalan mukaddes yadigarı ve vekilisiniz’ dedim.

Ama açıkçası korkudan ne söylediğimin bile artık farkında değildim. İhsan Atasoy da Sungur Ağabeyin başucunda bu söylediklerimi duyunca renkten renge girdi. İşte o zaman Sungur Ağabey yine her zamanki nazik ve müşfik haliyle:
“Peki kardeşim hakikaten hizmete medar olacaksa tamam. Ne zaman istersen röportajı yap” dedi. Sungur Ağabeyi az da olsa medyada görüyoruz. Hatta Sungur Ağabeyin ‘Anarşi sebep ve çareleri’ diye bir kitabı bile var. Yani dış dünyaya açıktır. Fakat Abdullah Ağabey bu tür meselelere tamamen kapalıdır. Ne söylerseniz söyleyiniz, “Risaleler orda duruyor kardeşim. Herkes okusun ihtiyacını gidersin.” Bu onun son sözüdür. Geçtiğimiz aylarda onunla yaptığımız röportajı ondan alıncaya kadar akla karayı seçtik. En son ona da Sungur Ağabeye yukarıda söylediğim ifadeleri kullanmıştım. İhsan Atasoy sağolsun o zaman da yanımdaydı. Abdullah Yeğin Ağabey röportaj vermeye ikna olup da biz yanından ayrıldıktan sonra İhsan Atasoy bana şöyle demişti:
“O ne heyecandı be kardeşim. Elim kalbimdeydi. Abdullah Ağabey’in tokadı ha geldi ha gelecek diye beklerken röportajı vermeyi kabul etti. Tebrik ederim.”

Benim Üstad’ın taleberine karşı zaafım var. Muhabbetim biraz fazla galiba. Bundan önceki yazıda bu muhabbetim haksız bazı  tepkiler aldı. İnsanlar sanki bu Ağabeylere benim farklı bir makam verdiğimi, onları sanki şeyh gibi gördüğümü yazdılar. Doğru, onlar benim nazarımda farklı bir makamdadırlar. Önümüzdeki yazıda cevap sadedinde değil, ifade-i meram sadedinde bu konuya temas edeceğim.
Muhabbet ve sağlıcakla kalınız.

Not: Çarşamba günü bahse konu evraklarla birlikte Sungur Ağabey’e gittim ve evrakları göstererek meramımı arz ettim. Sungur Ağabey evrakların hepsini tek tek inceledi. Biraz bekledi, ardından bana döndü “Sonra konuşalım Abdurrahman kardeş” dedi. “Ağabey yayınlayayım mı” diye iki kere sordum ikisinde de cevabı değişmedi. Bera-i malumat ola…

Kaynak: Nurcuların ağabeyi Abdullah Yeğin-2 – Abdurrahman İRAZ