Nurlardan İnci Damlaları

Cenab-ı Hakkı bulan neyi kaybeder? Ve O’nu kaybeden, neyi kazanır ? Yani O’nu bulan her şeyi bulur. O’nu bulmayan hiç bir şey bulmaz, bulsa da başına belâ bulur. (MEKTUBAT)

Sani-i Aleme hakkıyla abd ve hizmetkâr olanın halka ubudiyete tenezzül etmemesi gerektir. (HUTBEİ-ŞAMİYE)

Ey devamı isteyen nefis ! Daimi bir Zatın zikrine devam eyle ki, devam bulasın. O’ndan NUR al ki sönmeyesin. O’nun cevherine sadef ve zarf ol ki kıymetli olasın. (MESNEVİ-NURİYE)

Madem cismen faniyim, fanilerden bana ne hayır gelebilir? Madem ben acizim. Acizlerden ne bekleyebilirim? Benim derdime çare bulacak bir Bâki-i Sermedi, bir Kadir-i Ezeli lâzım. (LEM’ALAR)

Faniyim, fani olanı istemem. Âcizim aciz olanı istemem. Ruhumu Rahmana teslim eyledim gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-I Baki isterim. Zerreyim, fakat bir Şems-I Sermedi isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim. (SÖZLER)

ZAT-I VACİBÜL- VUCUD’dan başka hiç bir şey, hiç bir cihette O’nun izni ve iradesi olmadan imdat edemez ve halaskâr olamaz. (LEM’ALAR)

Yalnız biri iste; başkaları istenmeye değmiyor. Biri çağır; başkaları imdada gelmiyor. Biri taleb et; Başkalar lâyık değiller. Biri gör; başkalar her vakit görünmüyorlar, zeval perdesinde saklanıyorlar. Biri bil; marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir. Biri söyle; O’na ait olmayan sözler, mâlâyani sayılabilir. (SÖZLER.İMAN ve KÜFÜR MUV.)

Nihayetsiz hacatı insaniyeyi ifa edecek; ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise mabudiyete lâyık yalnız O dur. (SÖZLER )

Acaba Hâlık-ı semavat ve arzdan başka hangi sebep varki, en ince ve gizli hatırat-ı kalbimizi bilecek ve bizim için istikbali, ahiretin icadıyla ışıklandıracak. (LEM’ALAR)

Bizlere öyle bir Hâlık ve Rab lâzım ki, en küçük hatıratı kalblerimizi ve en hafi niyazımızı bilecek ve en gizli ihtiyacı ruhumuzu yerine getirecek ve saadeti ebediyeyi verecek. (LEM’ALAR)

RABBİMİZ O dur ki, hem hatırat-I kalbimizi ıslah eder, hem cevvi havayı bulutlarla bir saatte doldurup boşalttığı gibi, dünyayı ahirete tebdil edip, Cenneti yapıp, kapısını bizlere açar,(inşallah) “Haydi gir” der.(LEM’ALAR)

Madem ki herşeyin ALLAH’tan olduğunu bilirsin ve O’na iz’anın vardır. Zararlı menfaatli herşeyi tahsin ve hüsnü rıza ile kabul etmek lâzımdır. (MESNEVİ-İ NURİYE)

Herkim ki rahmetin nihayetsiz denizini bulsa, elbette bir katre serap hükmünde olan cüz-I ihtiyarına itimad etmez, rahmeti bırakıp ona müracaat etmez. (SÖZLER)

Vücud istersen mün’adim ol ki vücudu bulasın. Eğer vücuduna itimad edersen, ademe(yokluğa) düşersin. Çünkü ancak vücudun terkiyle vücud bulunabilir. (MESNEVİ-NURİYE)

Ancak O’nun kudretiyle, iradesiyle her müşkül hallolur. Ve kapalı kapılar açılır. Ve O’nun zikriyle kalpler mutmain olurlar.Binaenaleyh, necat ve halas ALLAH’a C.C. iltica ile olur. (MESNEVİ-NURİYE)

Bil ki şu alemin fenasından sonra sana refakat etmeyen ve dünyanın harabıyla senden müfarakat eden bir şeye kalbini bağlamak sana lâyık değildir. (LEM’ALAR)

Bu azim kâinatı bir saray gibi bir şehir gibi, kemali intizamla idare edip, tedbirini gören ALLAH’tan başka kim Olabilir. (MESNEVİ-NURİYE)

İMAN, kalb de, kafada daimi manevi yasakçı bıraktığından fena meyelanlar, histen, nefisten çıktıkça “yasaktır” der, tard eder, kaçırır(HUTBEİ- ŞAMİYE)

Hayat Zatı Kayyuma baktıkça ve iman dahi hayata hayat ve ruh oldukça, hem beka bulur, hem baki meyveler verir. Ömrün kısa ve uzunluğuna bakılmaz. (ŞUALAR)

İMAN’I kuvvetli bir zabıta veya adliye memurunun, on adam kadar millete ve vatana faidesi olabilir. (EMİRDAĞ LÂHİKASI)

Eğer lisanı KUR’AN dan kalb kulağıyla iman dersini işitip başını kaldırsa, vahdate müteveccih olsa, ubudiyetin miracıyla arşı kemalâta çıkabilir. Baki bir insan olur. (SÖZLER)

Dünyayı ve ondaki mahlukatı manayı harfiyle sev; Manayı ismiyle sevme, “Ne kadar güzel yapılmış” de “Nekadar güzeldir” deme. Kalbe başka muhabbet girmesin. (SÖZLER)

Yaratılışın en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır.

İnsaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-I billah içindeki marifetullahtır. (MEKTUBAT)

İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmet ve gayesi; Halıkı kâinatı tanımak ve O’na İMAN edip ibadet etmektir. Evet, melce yanlız marifet-I Sani’dir. (MESNEVİ-NURİYE)

Marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi, cennete bile iştiyak geri kalır.! (MESNEVİ-NURİYE)

Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve zinetleri Halıkımızı, Malikimizi ve Mevlâmızı bilmediğimiz takdirde cennet bile olsa cehemnemdir.(M.NURİYE)

Kemalâtı insaniyenin en mühimmi ve en büyüğü, belki bilcümle kemalâtı insaniyenin menbaı ve esası İMAN’I billah ve marifetullahtan neş’et eden muhabbetullahtır. (ASAYI-MUSA. ŞUALAR)

Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. ALLAH C.C. hesabıyla olursa marifeti İlâhiyedir. (MESNEVİ-NURİYE)

Evet ALLAH’a abd ve hizmetkâr olana her şey hizmetkâr olur. Bu da, herşey ALLAH’ın mülk ve malı olduğunu İMAN ve iz’an ile  olur. (MESNEVİ-NURİYE)

ALLAH’I tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır. ALLAH’I tanıyanın dünyası nurla ve manevi sûrurla doludur, derecesine göre, İMAN kuvvetiyle hisseder. (LEM’ALAR)

Eğer ölümü öldürüp aczi ve fakrı beşerden kaldırıp kabir kapısını kapamak çaresi varsa söyle. Yoksa sus! KUR’AN kainatı okuyor onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. (LEM’ALAR)

Derleyen: Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: