Nusret Ali’nin Hindistan’da yayınlanan “Türkiye ve İslami hizmet” ropörtajı

Türk halkının %80’i İslami değerler üzerinde güçlü bir imana sahiptir. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı her yıl kültürel aktiviteler yapmakta ve Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu da bunlardan birisidir. Bu yıl bu program 3-5 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleştirildi. Cemaat-ı İslamiye-i Hindî de bu programa davet edildi ve cemaati temsilen de Genel Sekreter Nusret Ali Bey bu uluslararası sempozyuma iştirak etti. 29 Eylül’de gidip, 8 Ekim’de geri döndü. Seyahati sırasında bu uluslararası sempozyum programına iştirak etmenin yanında önemli yerleri ziyaret edip çok önemli hadiseleri gözlemledi. Ziyaretinden sonra Dawat gazetesinin yayın yönetmeni kendisi ile izlenimleri ve gözlemleri hakkında bir röportaj yaptı. Bu görüşmeden bazı alıntılar aşağıdaki gibidir.

S1. Türkiye’yi ziyaretinizdeki asıl gaye ve temel konu neydi?

C. Aslında bu ziyaret İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından organize edildi. Bu vakıf Bediüzzaman Said Nursi felsefesi ve düşünceleri üzerine her yıl konferanslar düzenlemektedir. Bilim adamları, profesörler, din adamları, araştırmacılar ve farklı organizasyonların temsilcileri bu programlara katılmaktadırlar. Her sempozyumda o sempozyuma özgü başlıklar ve konular seçilmektedir. Bu entellektüeller, seçilen konular üzerinde tebliğlerini sunmaktadırlar. Bu zamana kadar 9 sempozyum gerçekleştirildi; Kur’anî anlayış, küreselleşme, ahlak, çok kültürlülük, inanç, dünyada barışçıl hayat ve Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nurdan günümüze öğretileri bugüne kadar  işlenilen konuların bazıları idi. Bu sefer İlim, İman, Ahlak ve İnsanlığın geleceği konuları işlendi

S2. Bu sempozyumun asıl önemi veya organizatörlerin asıl gayesi neydi?

C. Bu konferansın en belirgin özelliği ve büyük önemi yaşadığımız zamandaki mevcut gençliğin, yeni neslin temel insan ahlakı hakkında cahilleştiği gerçeğini işlemesiydi. Mevcut nesil materyalizme ve israfa sürüklendi. Gökyüzüne uydular gönderildi ve her yere gözetleyici kameralar yerleştirildi. Fakat aileler ise parçalanıp küçüldü insanoğlu uzayda yolculuk yaparken kendini, kendi içine giden yolları kaybetti. İnsan bağları arasındaki mesafeler genişliyor; fakat hak ve hakikat gizleniyor kayboluyor. İletişim teknolojisindeki gelişim ve değişim en uç noktalara ulaştı fakat psikolojik depresyon  sosyal adaletsizlik ve çevresel bozulma doruklara ulaştı. Dünya gittikçe küçülüyor ki; problemler bunun da etkisiyle çok hızlı yayılıyor. Ana sebep şudur ki, bilim materyalist ihtiyaçlarla çok daha fazla ilişkilendirildi ve ana teoriler bunun üzerinde bina edildi. İnanç ve maneviyat arasında bir boşluk bir ayrılık var ki bu işin sevdalıları tarafından bu programda insan fıtratına uygun, iyileştirici çözümler ortaya konuldu.  Kur’an öğretisi insanlığa, onları doğru yola kılavuzlamada etkili olabilir. Bediüzzaman’ın Risale-i Nur tefsiri ki; Kur’an ayetleri üzerine bina edilmiştir,  bütün bu problemlerin çözümüdür.

S3. Bu sempozyumun belirleyici ve ayırt edici nitelikleri nelerdir?

Bu sempozyumun  tarihi, başlığı, turu, konuları Şubat 2010 da bildirildi. Tüm dünyadan 300’ün üzerinde tebliğ gönderildi; lakin sadece 30 tanesi kabul edildi. Ve tebliğ sahiplerine davetiyeler gönderildi. Sempozyumda 62’den ziyade ülkeden yaklaşık 1500 katılımcı hazır bulundu. İlk gün toplam katılımcı sayısı 20.000’in üzerinde oldu.

Sempozyumda ayrıca Devlet Bakanı, Eğitim Bakanı,  İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı  ve T.B.M.M’nin bazı azaları ile Ak Parti’nin bazı millet vekilleri de katıldılar. Onların hazır bulunuşu Bediüzzamana karşı ne büyük bir saygıya sahip olup ne derece hürmet ettiklerini gösterir. Daha sonraki iki gün de tebliğlerin sunumu aynı anda üç farklı salonda devam etti. Başlangıçtan programın en sonuna kadar katılımcılar büyük bir heyecan gösterip tebliğlerini çok güzel sundular. Sunumlariın aynı anda Türkçe, Arapça ve İngilizceye tercümesi yapılıyordu bu nedenle dil problemi de yaşanmadı.

S4.  Said Nursi’nin yazıları ve öğretileri nelerdir?

C.   Onun kişiliği, yazıları ve düşünceleri çok genişti, sınırsızdı. Onun Türkiye’de çok önemli neşirleri var. Yeni Delhi’deki Merkez- i Mekteb-i İslamî Yayınevi de Türkiye’nin Büyük Kahraman’ı adlı bir eser yayınladı. Bediuzzaman okunmalı ki bugün Türkiye’de İslam’ın yeniden canlanması anlaşılabilsin. O’nun Türkiye’de İslam’ın yeniden yaşanılır hale gelmesindeki etkisi her türlü övgü ve onura layıktır.

O 1877’de Türkiye’nin doğusunda dünyaya geldi ve 1960 da vefat etti. Bu zaman şeridi Türklerin en karanlık dönemleriydi. Hilafetin sonuydu. Bu dönemde gücünü Avrupa devletlerinden alan, onlar tarafından desteklenen ateist rejim otoritesi kuruldu. Türkiye’nin doğusu Rusya’nın işgalinden kurtulduğu dönemde  Said Nursi’nin ülkesine hizmeti de kendisi gibi mükemmeldi. O İslami öğretileri Türkiye’nin sosyal hayatına, kendi hayat tarzıyla ders verdi. Onun mücadelesi kesinlikle siyasi değildi. O Risale- i Nur’un, Tuba-i Nurun mükemmel öğretileriyle Türkiye’nin toplum hayatında inancı muhafaza etti. Tabiatperestliğe ve materyalizme karşı Nur hakikatlerini izhar etti. Kur’an’ın temel sistemini en etkili ve suhuletli bir üslupla beyan etti. Bu beyanları ve öğretileri için hapislere atıldı ve zulümlere maruz kaldı. Onun hapis hayatı ise arkasında Risale i Nur’un büyük hazinesini bıraktı. Risale-i Nur, Türk halkı arasında inancı ve ahlakı yeniden canlandırmada, korumada harika bir silahtır. Onun  meyveleri şimdi herkes tarafından bilinir oldu. Bugün farklı insanlar farklı organizasyonlar Risale-i Nur hakikatleri etrafında ahenkle bir araya gelmektedirler.

S5.  Bu insanlar kimdir,  mevzu bahs organizasyonlar nelerdir ve ne gibi çalışmaları mevcuttur?

C.  Türk halkının neredeyse büyük bir çoğunluğu Nursi’nin düşünceleri ve öğretilerine bağlıdır. Bu bağlılıkla gerek bireysel olarak gerek cemaat halinde Nursi’nin öğretilerini neşretmeye çalışıyorlar. Herkese her detayı açıklamak imkansızdır fakat Nur cemaati insanlara her meseleyi detaylarıyla açıklayabilmekte ve her mesele bütün incelikleriyle tartışılabilmektedir. Bu cemaat Türkiye’de çok büyük bir tesire sahip. Ülke genelinde binden fazla medreseleri var. Bu medreselerde lise ve üniversite öğrencileri kalıyor. Bu medreseler talebeler için hem mesken hem muhafazaya vesile hem de ilim yuvası olmak vazifesini görüyor, medreselerde her akşam iki saate yakın sohbet yapılmakta ve insanlar maneviyat sahasında yetiştirilmektedirler. Ayrıca hafta sonları tüm cemaat bir araya gelmekte ve sohbetler bu şekilde de devam etmektedir. Bu sohbetlere o medresenin yakınında ikamet eden halk iştirak etmekte ve Nurlar okunmaktadır. Sair zamanlarda da insanlar yine bu dersanelere gelmekte ve Risale-i Nur ile iştigal etmektedirler

Bu medreselerde kalan talebeler üniversiteden sonra da hayatin her safhasında hizmet sorumluluklarını yerine getirmeye devam ediyorlar. Nur cemaatinin bir amacı da insanlara tebliğ ve irşaddır ki 14 eserden müteşekkil Nur külliyatı, bu hizmeti deruhte etmektedir. Risale- i Nurlar ayrıca 60’ a yakın dile tercüme edilmiştir ki cemaat diğer dillere tercüme işini Risale- i Nur’un mesajını tüm dünyaya yaymak gayesiyle yapıyor. Hakikatlerin bu şekilde yayılması tüm dünya Müslümanları arasında bir birlik oluşturabilir. Bu insanlar Müceddid- i Elf- i Sani’ye karşı (İmam-ı Rabbani R.A.) çok büyük bir muhabbet ve hürmet beslemektedir. Onu da Nursi gibi müceddid olarak kabul etmektedirler.

Türkiye’deki diğer grup ise Fethullah Gülen cemaatidir. Onlar da eğitim ve endüstri ve medya konusunda çalışıp ümmete bu yönde hizmet etmeye gayret gösteriyorlar. Türkiye’de 1200’den fazla okulları var dünyada da 67 ülkede okula sahipler. Banglore, Delhi ve bazı eyaletlerde de okulları mevcuttur. Kendi gazete ve TV leri de var. Bu grup özellikle Afrika ülkelerinde güçlü  ve etkili bir hizmete sahip. Nur Cemaati, Cemaat- i İslam-ı Hindî’ye karşı çok büyük bir hürmet ve muhabbet besliyor. Türkçe Nurlardan birinde Bediüzzaman’ın Cemaat-ı Hindî’nin liderine bir mektubu var. Nursi, cemaatlerin yardımlaşmasına, iş birliğine, uhuvvetine ehemmiyet vermiş  bunu övmüş ve geleceğe dönük büyük bir ümit beslemiştir.

S6. Bu sempozyuma katılmaktan başka ne gibi aktiviteleriniz oldu?

C.  İstanbul’a 29 Eylül’de gidip 8 Ekim’de geri döndük. 3- 5 Ekim arasında sempozyum devam etti. Bu süre içinde dünyanın birçok yerinden gelen insanlarla tanıştık. Program başlamadan önce bir deniz gezisi organize edildi. Katılımcıların hepsi bir araya geldi. Ve Nursi’nin okyanusunda 4 saat sürecek olan bir gezinti yapıldi. Farklı bölgelerden Müslümanların böylece bir araya gelmesiyle Nur organizasyonunun ve dava anlayışının Filipinler, Rusya, Brezilya, Güney Afrika, Kanada,  Amerika…vb ülkelerdeki tesirini, yankılanışını ve sonuçlarını gördüm. Bizim için  en önemli hadiselerden birisi de tüm katılımcıların Hintli Müslümanlara karşı olan ilgi ve tutumuydu. Hindistan’daki Müslümanlar hakkında bize çok farklı sorular yönelttiler.

İstanbul’da Ayasofya, Sultan Ahmet gibi tarihi mekanları ziyaret imkanı da bulduk. Hazret-i Ebu Eyüp el- Ensarî’yi de ziyaret ettik. Fatih Sultan Mehmet’in kabrini ve doğduğu yeri de ziyaret ettik. Ankara ziyaretinde ise bazı vekiller ve parlamento üyeleriyle görüştük.

S7. Türk halkı üzerindeki izlenimleriniz nelerdir?

C. Türkiye yüzde 98. 8 i Müslüman olan bir ülke. Geri kalanı da Yahudi ve Hıristiyanlardan oluşuyor. Biz Türk toplumunu çok yakından gözlemleme şansı bulduk. Türk halkı çok misafirperver, çok mütevazı ve çok asiller. Nur talebeleri tüm yolculuğumuzda yardımcı olmak niyetiyle bizimle birlikte oldular. Bunu samimiyetle, alçak gönüllülükle ve hizmet amacıyla yaptılar. Biz oraya varır varmaz hal ve kal diliyle bize olan sevgilerini ifade ediyorlardı. Orada uhuvvetin en güzel örneğini gördük. Türkler çok büyük bir İslamî gayrete ve şevke sahipler. Umumiyetle namazlarını kılıyor ve Allah’ın zikrine, Onu hatırlamaya müthiş derecede önem veriyorlar. İslam alimlerine karşı ihtiramları ise hat safhada.

İstanbul, denizin ikiye böldüğü çok güzel bir şehir. Bir tarafı Avrupa diğer tarafı Asya’da kalıyor. İkisi arasındaki bağlantı deniz üzerine kurulan köprülerle gerçekleştirilmiş. İstanbul uluslararası bir şehir olmasına rağmen ahlaksızlık burada diğer toplumlarda olduğundan çok daha azdır. Bilakis bu şehir ahlaka ayrı bir değer kazandırmaktadır. Kamu alanlarında yasak olmasına rağmen kadınların büyük bir çoğunluğu başlarını örtmektedir. İki yıl önce hükümet bu yasağı kaldırmış olmasına rağmen yasak uygulaması devam ettirildi. Kız öğrencilerin büyük bir kesimi üniversitelerdeki yasağa ve problemler yaşamalarına rağmen bilinçli olarak ve isteyerek örtünmeye devam etmektedirler. Oysa Türkiye’nin ırkçı bir partisi bile hükümet binalarında baş örtmenin bir sakıncası olmadığına dair açıklamalar yapmıştı.

Bu arada Mevlana Mevdudi’nin ve Muallim Celaleddin Umera’ nın eserlerini de Türkçede bulmak mümkün.

S8. Türkiye’nin geleceğine dair fikirleriniz nelerdir?

C. Apaçık aşikardır ki özlenen ve mazinin nostaljisi olan bir Türkiye yeniden ortaya çıkıyor. Onların sahip olduğu büyük dünya görüşüne göre tüm Müslümanlar İslam’ın ana temelleri üzerinde bir araya gelmelidirler. Bu doğrultuda dünyaya İslam’ın bayraktarlığını yapıyorlar.

Materyalizme karşı İslami hakikatleri yüceltiyorlar. Türkiye, Filistin’e karşı büyük bir şefkate sahip. Ayrıca İran, Latin Amerika ve Afrika ülkeleriyle ilişkilerini geliştiriyor, ekonomi sahasında da çok güçleniyor. Kişi başına düşen yıllık gelir 12000 dolar. Türk hükümetinin bu başarıları Türk halkının yaptığı faaliyet ve hizmetlerden kaynaklanıyor. Halkın hizmet sesine kulak vermeye devam ederlerse Türkiye kimsenin durduramayacağı büyük bir güç olacaktır. Irkçılık ve ateizm Türkiye için bir engel olamaz. Bu millet dünyada görülmedik bir potansiyele sahip. Ayrıca ülke olarak coğrafi değerleri tarihsel zenginlikleri stratejik önemi ile ahenk dolu bir mozaik görünümündedir. Eski Amerika Başkanı Clinton bir makalesinde Türkiye’nin doğu ile batı arasında sağlam bir köprü gibi işlev göreceğini belirtir.