Öğrenmenin 4 altın kuralı!

İster istemez her insan bir şeyler öğrenir. Çünkü insanın yaradılışında öğrenme eğilimi vardır. Tüm varlıklar içinde insan, öyle bir durum ve donanımla yaratılmıştır ki, öğrenmeye muhtaçtır. Dolayısıyla sürekli öğrenme halinde bulunmak, bizim için hem keyif hem dinamizm hem de zorunluluktur.

Bu gerçek üzerinde insanın değeri adına da durmalıyız. İçinde yaşadığımız en büyük resme baktığınızda, Allah’ın bizi bu şekilde yaratmaya mecbur olmadığını görürsünüz. Güneşin doğuşunu her gün ve her an birbirinden tamamen farklı desenlerle çizen, yeryüzüne gönderdiği her bebek için ayrı yüz, ayrı ses, ayrı karakter, ayrı bir tat yaratmaya gücü yeten Yaratıcı için bir mecburiyetten bahsedilemez. Öyleyse, insanın dünyaya her şeyi biliyor olarak değil de yavaş yavaş öğreneceği bir halde gönderilmesi, Yaratıcı’mızın bir sanatıdır. Bize verdiği ders ise, sürekli öğrenmenin bizim için temel insani görevler arasında olduğudur.

Bilge insan, bu çok önemli sırrın farkındadır. Onun için öğrenmek, mecbur olduğu için değil görevi olduğu için, azapla değil sevinçle, öylesine değil bilinçle yapılır. Evet, herkes sürekli öğrenmeye mahkûmdur. Coşkun akarsuyun yolunda nasıl coşkun damlaların arkadaşlığı varsa, insanın hayat yolunun kaçınılmazında da bilgi vardır. Ancak sıradan insanla “öğrenici insan” arasında bazı farklar vardır ki, bunlar bilgelik altyapısına da destek verirler.

Şimdi paylaşacağımız 4 özellik, aktif öğrenici insanın 4 özelliğidir. Bu özelliklerle öğrenme konusunda şikâyetlerinizden kurtulursunuz. Sevinçle, coşkuyla ve kolaylıkla öğrenmeye başlarsınız.

İnsanın yaradılışında öğrenme eğilimi vardır. Tüm varlıklar içinde insan, öyle bir durum ve donanımla yaratılmıştır ki, öğrenmeye muhtaçtır. Dolayısıyla sürekli öğrenme halinde bulunmak, bizim için hem keyif hem dinamizm hem de zorunluluktur.

1. Özellik: Aktif öğrenen insan, meraklıdır.

Hayatınızda en çok bilgiyi ne zaman öğrenmişsinizdir? Bilinçsiz, hatırlamadığınız öğrenmelerin zirve noktası 0-2 yaş, bilinçli ve hatırladıklarınızın zirve noktası ise ilk 12 yaş döneminizdir. Bu dönemle diğer dönemleri ayıran en önemli faktör, sahip olduğunuz meraktır. Öğrenmenin kapısı, bilginin anahtarı kesinlikle meraktır. Diyebilirim ki, öğrenme etkinliği adına meraktan daha önemli bir tetikleyici yoktur. Einstein ve Newton gibi bilim adamlarını, bulundukları konuma sürükleyen merak olduğu gibi, Mimar Sinan ve Da Vinci gibi başarılı insanları parlatan da meraktır.

Peki, öğrenmenin kapısı ve bilginin anahtarı olan meraklılığı nasıl güçlendirebilirsiniz? Merakı geliştiren ve öğrenmeyi ateşleyen formülleri şöyle sıralayabiliriz:

a- Zaten merak ediyor olduğunuz konuları keşfedin.

Her insanda, kişilik özellikleri gereği eğilimler vardır. Bir başka deyişle, herkes dünyaya geldiğinde bir (veya bir kaç) konuda özel yetenekleri vardır. Bunlar, size özel verilen hediyelerdir. Şefkatli Yaratıcı, dünyada insanlar arasında iş bölümü yapmış, bunu da insanlara zorlayarak değil, hissettirerek öğretmiştir. İçinize dönüp yoğunlaştığınızda, biraz zaman ayırıp önemseyerek düşündüğünüzde, zihin ve kalbinizden gerçekten meraklı olduğunuz konular dökülür.

Şimdi 10 dakika ara verin ve sorun kendinize: ”Ben neleri en iyi yapabilirim? Ben en çok nelerden içsel bir saf zevk alırım? Ben neleri en çok merak ederim?“ Sabırla isteyin, cevaplar gelecektir. Kendinizi keşfediyorsunuz. Elbette bu süreçte şeytan yanınızda olacak ve size itirazlar seslendirecektir. Sizin iyi yapabildiğiniz ya da meraklı olduğunuz hiçbir şey olmadığını, olsa da bu saatten sonra onların çoktan körelip yok olduğunu fısıldayabilir. Hiç birine inanmayın, sabırla devam edin. Muhteşem bir geleceğe uzanan yolda kendi farkına varmanın anlatılmaz heyecanını yaşayın.

b- Merak ettiğiniz konuları düzenleyin.

Bir önceki adımda farkına vardığınız merak ve ilgilerinizi şimdi alt alta yazın ve bunlar içinden en önemli gördüğünüz üçünü seçin. Bu üç konuyu da kendi içlerinde sıraya sokun ve nereden başlayacağınızı bilin. Üç konuyu birbirlerine nasıl bağlayabileceğinizi de düşünün. Bu kesinlikle olması gereken değil, olduğunda verimliliğinizi yükseltecek bir eylemdir.

c- Hayata bakmak üzere farklı açılar oluşturun.

Meraklı tutum sahibi olmamızın önündeki en büyük engellerden biri de, her şeye alışmış bakış tarzımızdır. Her gün sabahtan akşama kadar gördüğümüz her olay ve varlık, mucizelerle doludur. Bu mucizeleri bize göstermeyen, hepsine zamanla alışmamızdır. Yeni bakış açıları, yeni düşünce ve yaklaşımları beraberinde getirerek merak alanlarınızı keşfetmenize yardım eder. Bunun için, şunları deneyin: Varlıklara, dünyayı ilk defa gören bir bebek veya bir uzaylı gibi bakın. Varlıklara, cennetten yeni gelmiş biri gibi veya cehennemden henüz kurtulmuş gibi bakın. Olaylar üzerine düşünürken, olayın etkilediği tüm insanların ne gibi istekleri olabileceğini ve tüm bu isteklerin nasıl karşılandığını fark etmeye odaklanın. Olayları, içinde gizlenen en az beş faydayı bulmak üzere inceleyin. Örneğin, önemli bir sınava girmek zorundasınız. Bu zorunluluk, size ve diğerlerine hangi beş faydayı sağlıyor?

d- Her gün için sorular yazın.

Her güne başlarken, o gün içinde cevabını aramak üzere iki veya üç soru yazın. Bu soruların cevaplarını o gün tam olarak bulamayabilirsiniz. Önemli olan, bilenlere sorarak, okuyup araştırarak cevapları aramanızdır.

2. Özellik: Aktif öğrenen insan, mütevazıdır.

Tam bir açıklıkla öğrenebilmek için, ”talebe” olmalısınız. Talebe, talep eden, isteyen demektir. Ancak isteyen insan, öğrenme kapılarını açabilir. Pek çok konuda olduğu gibi öğrenme konusunda da insan bir saray gibidir. Gelin o saraya girelim. Öğrenen insan, öyle bir saraydır ki, yetmiş tane kapısı olsa da bu kapıların hiç birinin kapı kolu yoktur. Anahtar deliği yoktur. Çünkü bu kapılar dışarıdan açılamaz. Kapıları açmanın tek yolu, saray sahibinin içeriden onları açmasıdır.

İnsan da öğrenebilmek için sadece kendisi kapılarını açabilir. İçeriden kapıları kapattığında, dünyanın en bilgesi ve en dâhisi de olsa, kimse ona gelip zorla bir şeyler öğretemez. Bu yüzden, anne-babasının istek ve zorlaması, çocuk değişimi istemiyorsa onu asla değiştiremez. Pek çok veli, çocuğunun elinden tutar ve onu bir uzmana götürerek, uzmanın çocuğunu değiştirmesini ister. Değişime gönlü olmayan, değişmez. İnsanlığa yol gösteren peygamberlerin kıssalarını hatırlayın. En son örnekte, Yeryüzünün Şereflendiricisi, kapıları içeriden kilitli olan amcasına gerçeği dinletememişti.

Öğrenme tevazuunu kazandıran aşağıdaki yolları deneyebilirsiniz:

a- Unvanlarınızı unutarak muhatap olun.

İnsanın öğrenmesine engel olan büyüklenme, sahip olduğu unvan ve yeteneklerle ilgili olabilir. Sürekli öğrenmeye açık olan insanlar, kendilerini asla öğrenmeye doymuş görmezler. Tarihte iz bırakan pek çok bilge, hikmeti umulmadık adreslerde bulduklarını söylemişlerdir. Biri için karınca, biri için evine gelen hırsız, bir başkası içinse bebeği öğretmen olmuştur. Önemli olan, sizin öğrenmeyi istemenizdir.

b- Bilgiyi, ummayacağınız ortamlarda da arayın.

Zihninizde kendi bilgi ve deneyim düzeyinizden aşağıda olduğunu zannettiğiniz ortamlara, bilinçli ziyaretlerde bulunun. Mesela öğrenciler arasında, çeşitli vakıf ve derneklerin paylaşım toplantılarında, size göre daha dar gelirli insanların sohbetlerinde bulunmaya bilerek zaman ayırın. Bazen de, kenar ve eski mahallelerin sokaklarında yürüyüş yapın. Eski bilgelerin yaptığı gibi, öğrenme amaçlı gezilere çıkın. Bu gezilerde tercihleriniz Batı’da olduğu kadar Doğu’da da olsun.

c- Kendi öğrenme sürecinizi düşünün.

Şu anda bilgi ve deneyim olarak size göre iyi bir konumda, yüksek yetenekler geliştirmiş olabilirsiniz. Bu hale nasıl ulaştınız? Hayatınızı adım adım gözden geçirirseniz, gençliğinizde, lisede, üniversitede, daha sonrasında, hatta belki her sene birbirinden farklı öğrenme düzeylerinde olduğunuzu fark edeceksiniz. Bu farkındalığı yaşamak adına, zaman zaman kendi ömür çizginizde hayalen dolaşın. Karşınızdaki insanın yaşında neleri biliyor, neleri bilmiyor olduğunuzu düşünün. Sonra şu ana gelin ve yine neleri bilmiyor olduğunuzu hatırlayın. Dünyanın en bilgin insanının bilgisi, bütün zaman ve mekânları kapsayan tüm bilgi (Allah’ın bilgisi) yanında bir hiçtir.

3. Özellik: Aktif öğrenen insan, cesurdur.

Birikim kazanmak sadece bilgiyle değil, bilgi ve deneyimin birlikteliğiyle olur. Bilmek de denemek de cesaret ister. Bilmek, beraberinde getirdiği sorumluluklar dolayısıyla; tecrübe etmekse öğreteceklerinden sonra sağlayacağı değişim dolayısıyla cesaret gerektirir.

İnsanın kazandığı her bilgi ve deneyim, kendisinde değişim meydana getirir. Çünkü öğrendikleriniz, size onları bilmeden önceki bir takım hata ve eksikliklerinizi işaret edebilir. Yapmanız gereken ama yapmadığınız, ya da uzak durmanız gereken ama yaptığınız şeyleri keşfetmek, birikiminizin çoğalmasının sonucudur. Yeni öğrenmeler, tehlike ya da ödül beklentinizle ilgili yeni algılamaları da içerdiğinden, sizi davranışlarınızı değiştirmeye zorlayabilir. Bu noktada anahtar faktör, sahip olduğunuz cesarettir.

Öğrenen ve bunun sonucu olarak bilinçaltı tarafından hayatında değişime zorlanan insan, cesaret sahibiyse yeni öğrenmelere devam eder. Ancak bu değişim ihtiyacını hayatına yansıtmaktan korkuyorsa, bilgiler arasında seçici olmaya ve bazılarına kulak tıkamaya başlar. Bilge insan, kendisi için kabul ettiği temel referansları baz alarak korkusuzca öğrenir ve öğrendiklerini analiz eder. Gerekiyorsa hayatına değişimi yansıtır. Bilir ki, insanların çoğunluğunun yaptıkları, her zaman doğru olmayabilir. Doğruyu ve gerçeği araştıran, bu konuda vicdanına danışan ve cesur kararlar alabilmeyi baştan göze alan insan, gerekiyorsa az olanlar içinde yer alır.

Öğrenme cesareti kazandıran, korkuları yıkan formülleri şöyle sıralayabiliriz:

a- Temel referansınızı belirleyin.

İnsanı yeni bilgi öğrenmekten korkutan şey, doğru bildiği şeylerden kopma tehlikesidir. Bu korku, bir yönden haklı, bir yönden haksızdır. Haklıdır, çünkü insan istikrar arar ve asla tarafsız değildir. İnsanın düşünceleri değerlendirebilmesi için referans alacağı bir ”doğru kabulü” olmalıdır. Aksi halde değerlendirme gerçekleşemez. Bu gerçek, az önce bahsettiğimiz korkunun haksız yönünü ortaya çıkarmaktadır. Çünkü, bir doğru ölçütüne sahip insan, onu kendisi için merkez alır ve ondan kopmak yerine, isterse onunla öğrenebilir. Doğrunuz, ışığınızdır.

İnsanı bu konuda rahatlatan, temel referansını, kendini ikna eder şekilde açıkça belirlemektir. Önemli soru şudur: ”Benim için doğru kabul ettiğim, doğruları kendisine göre sınadığım referans ne olmalıdır?“ İşte insanın sorduğu bu önemli sorunun cevabı olarak, insanı Yaratan, onun eline Kitap vermiştir.

Kendinizi hayal edin lütfen. Süratle yol alan bir gemi içinde, tanımadığınız insanların arasında uyandınız. Elinizde başka bilgi yok ve kimsenin dilini bilmiyorsunuz. Merak ediyorsunuz, nereden gelip nereye gittiğinizi, neden orada olduğunuzu, yolculuk esnasındaki haklarınızı ve yolculuğun kurallarını. Fırsatlar ve tehlikelerden haberiniz olsun istiyorsunuz. Her şeyi anlatan bir kitapçık olmalı değil mi?

b- Cesur kararlarınızın faydalarına odaklanın.

Neye odaklanırsanız, onu görür, onu işitir ve onu yaşarsınız. Uygulamaya çekindiğiniz cesur kararlarınız için de kazançlarına odaklı bir yaklaşım sergilerseniz, içinizdeki korkudan kurtulduğunuzu hissedersiniz. Denizin üzerindeki vahşi dalgalar korkutucudur, ama esas olan onun masmavi güzelliği içinde türlü canlılara yuvalık etmesidir. Güneşin yüzeyindeki alevler kavurucudur, ama esas olan onun güne doğarak aydınlık ve sıcacıklık içinde tebessüm etmesidir. Yaşadıklarınız ve muhtemelen yaşayacaklarınız için esas olanlara odaklanmanız, kendinizle dost olmanıza yardım eder.

4. Özellik: Aktif öğrenen insan, neleri, nasıl öğreneceğini bilir.

İlk 3 özellikle ateşlenen, merak, tevazu ve cesaretle donanan insan, artık aktif düzeyde öğrenmek üzere hazır beklemektedir. Bu bekleyiş, yeni bir arayışı kazandırır. Nelerin, nasıl öğrenilmesi gerektiği aranmaktadır.

Tüm başarı süreçlerinde hedef belirlemek, tüm organizasyon ve sistemlerde planlama nasıl önemliyse tüm gelişim atılımlarında da kendine yön tayin etmek önemlidir. Şu anda, aktif öğrenme donanımlarıyla hayatınızı etkileyecek bir atılım yapıyorsunuz. Elbette öncelikli ihtiyaçlarınızı, hangi zeminde olduğunuzu bilmelisiniz. Kendini bir gemide buluveren yabancıysanız, etrafınızdaki her şeyden anlam çıkarmaya çalışırsınız. Ama bu anlamları sistematize etmez ve bağlantıları çözemezseniz, büyük resmi göremezsiniz.

Ekrem Altıntepe

MoralDunyasi.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: