Oyun Bir İhtiyaçtır

“Haydi, git biraz oyna!”

Birçok anne-baba, günlük işlerini daha rahat halledebilmek için çocuklarını oyuna teşvik etseler de bir çocuk için oyunun anlamı, asla “Haydi, git biraz oyun oyna.” emrinin karşılığı değildir.

Oyun, konsantre olmayı gerektirir.

Oyun, çocukla oyun ruhunun bütünleşmesiyle oluşur.

Oyunda, çocuk kendine ait bir dünya oluşturur, hayal eder.

oyuncak-cocukElindeki arabası, o arabanın küçücük tekerlekleri, sizin göremediğiniz ama onun görüp konuştuğu yolcuları, arabasına özel yollar ve kenarında duruma göre yanıp sönen trafik lambaları, kırmızı ışıkta bekleyen yayaları vs. vardır. Tüm bunlar çocuğun dünyasında oyun sırasında harekete geçen sihirli kahramanlardır. Tıpkı Ali’nin salonun ortasında arabasıyla çıktığı yolculuktakiler gibi.

OYALANMAK MI, OYNAMAK MI?

Ebeveynler genellikle çocuklarıyla oyun oynarmış gibi yapar. Halbuki bir çocuğun en tahammül edemeyeceği şey, kendisiyle yapmacık şekilde oyun oynamaya çalışanlardır.

Çocuk, kendi hayal gücü ölçüsünde, oyun oynadığı bölgeyi tamamen kontrol altına alır. Çocuğun o anda elinde tuttuğu sadece küçük bir bebek olsa da onun görünmeyen annesi, markete gitmiş çocuklarına süt alıyordur. Yine hastalanmış bebeği babası doktora götürmek için bir kenarda bekliyordur. Hasılı, çocuğun oyun esnasında hayal gücü sınırsız şekilde çalışır.

İşte tüm bunları bilmeden, kavramadan çocukla oyun oynamaya kalkışmak; çocuğa sıkıntı vermekten, değersizlik hissettirmekten başka bir işe yaramaz. Her ne kadar anne-baba kendilerini kandırmak için, “Bak seninle bir saattir oyun oynuyorum.” dese de çocuk için bu oyun değil; oyalanmaktır ancak.

ÇOCUKLA OYUN OYNAMAK BECERİ İSTER

Tüm bu gerçeklerden yola çıkarak oyunu, “çocuğun hayal dünyasına girip onun gizli kahramanlarıyla tanışmak, çocuğun bu dünyadaki kuralları öğrenerek onlara tâbi olmak” Şeklinde tanımlayabiliriz. Yoksa çocuğun yanında bulunup onun arabalarından birini masanın üzerinde “düüt düüt” diye sürmek, çocukla oyun oynamak anlamına gelmez.

Çocukla oyun oynamanın ilk ve temel şartı, çocuğun sizi oyun oynayabilecek “kabiliyette” bulması ve sizi kendi hayal dünyasına kabul etmesidir. Zira çocuklar bu özel dünyalarına herkesi hemen kabul etmezler; bu kendi anne-babası dahi olsa.

ÇOCUK OYNADIĞI OYUNUN HÂKİMİDİR

Her ne kadar siz çocuğun dünyasına girmeye hak kazansanız da onunla oynamanın püf noktasını ihlal ederseniz, çocuk anında o hayal dünyasındaki özel bölgeden dışarı atar sizi. Oyunun püf noktası, “Her çocuk kendi oyununun hükmedicisidir.” kuralıdır. Sizin anne ve babalığınız kendi evinizde geçerlidir. Çocuğun hayal dünyasında annelikle babalık hükümsüzdür.

Çocukla oynamayı kabul ettiyseniz kuralları siz koymamalısınız. Çocuğun kurallarına uymalısınız. Küçük oyuncak arabalarınızı masanın üzerinde yavaş yavaş sürerken birden çocuğun durduğunu gördüğünüzde, kırmızı ışığın yandığını unutmamalısınız mesela. Sakın ola ki “Kırmızı ışık nerede?” diye sormayın; çocuk böyle bir soru karşısında hayal kırıklığına uğrar çünkü.

OYUN AMAÇSIZDIR

Çocuk oyuna başladığında, ne bir amacı vardır ne de daha önce yazılmış bir senaryosu. Her şey bir anda gelişir. Bu durum çocuğun bir yandan hayal dünyasını olağanüstü hızla geliştirirken diğer yandan çocuğun sorun çözme kapasitesini artırır. Oyun sırasında hiç beklenmedik bir sorunla karşılaşan çocuk, anlık bir kararla o sorunu çözebilme kabiliyetini elde eder. Örneğin küçücük bir arabayla hız yapan çocuğu durduran trafik polisi, “Neden hız yapıyorsun?” diye sorduğunda; oğlunuzun vereceği her bir alternatif cevap, analitik düşünme gücünü artırır.

Pedagog Dr. Adem Güneş