Pencereler

Neden mimarlar binalara, evlere pencereler yaparlar. İnsanlar günlük hayatlarında hayata açılan, hayatı bir sinema şeridi gibi seyreden gözleri ile rutin işlere boğulmuş ruhları bir derece nefes aldırsınlar diye.

Pencere bir psikolojik ihtiyaç, bir ruhun nefes alma yeri. Allah ruha gözleri pencere yapmış, gözlere de pencereleri pencere yapmış, pencere kenarından seyredilen hayat zaman zaman insanı boğulduğu garabet durumlardan az da olsa kurtarır.

Penceresiz bir evde yaşamak ile hayat ile ruhu arasında penceresi olmayan bir ruhun bunalımları birbirine benzer şeyler. Bir Avrupalı şair arkadaşına yazdığı mektupta ruhunun penceresiz bir ev gibi hayat içinde bunaldığından şikayet eder.

Ne kötüdür penceresiz evlerde yaşamak. Bazen mahbuslar getirilir cezaevi arabalarından hastaneye, arabanın demir parmaklıklı bir çok küçük penceresinden iradesinin gadrine uğramış insanlar bakarlar dışarıya, rahatlamak için.

Dünyanın en büyük pencere mimarları ilim adamları veliler, peygamberler ve büyük adamlardır. Onların işi herkesten daha zor. Daralmış bir kıtadaki insanlara yeni dünyalar açmak için Kolomb ömrünü vermiş ve Amerika penceresini açmış, insanlığa yeni iklimler bulmuş. Galileo ve Newton insana fizikten yeni pencereler açmışlar.

Hazreti Peygamber Efendimiz, daralmış bir dünyada Allah’a açılan pencereleri olmayan bir garip toplumda onlara Allah’a açılan pencereler açmak için bir dağa tırmanmış ve bir varlık mağarasında bunalmış insanlığa vahiysel pencereler açmak istemiş. Ve Allah ışığı ona Cebrail tarafından göstermiş, O da o ışığa doğru yeni pencereler açmış gelen her ayet bir pencere, tam 6666 pencere, ne çok bunalmış insanlar kainatın Rabbi bu kadar çok pencere açmış ve bize oku derken bu pencerelerden bak ve hayatına dinine, sanatına ne lazımsa oku demiş, ama ilahi bir tasarım ile bu kadar pencereyi bize gerekli bulmuş, 114 büyük pencere baktıkça genişleyen, asırlardır yüzlerce yorumcunun bakıp genişliğine yeni boyutlar getirdiği büyük pencereler.

Son asırda bir adam gelmiş, ete kemiğe bürünmüş Said diye görünmüş, fersude bedenli, o eski püskü elbiseler içinde o kadar çok pencere açmış ki insanlara. Öldükten sonra dirilme hakikatı kimsenin asırlarca yol bulamayıp, pencere açamadığı bir hakikat oradan insanların varlık ötesine açılan pencerelerini kalemi ile açmış, kim bilir ne kadar insan o pencerelerden ötelere açılan manaları yakalayarak bunalmış ruhunu rahatlatmış. On iki isimden kapı açmışken, bütün esmadan kapılar açılacağını söylemiş. Kalem ve okumak fiili onun en iyi anladığı bir nesne ve bir eylem.

Hasta bir asırda, dalalet asrında, insanların materyalizmin darlığında boğulduğu bir dönemde o da bu insanların pencerelere ihtiyacı olduğunu hissetmiş, az oldu görmüş, yazarken en çok kullandığı kelimelerden biri olmuş bu pencere kelimesi. Siyasetten pencereler açmış hayata, küçük yaşta çocuğu ölen bir anneye bir pencere açmış, ona en büyük acıya tahammül için bir pencere açmış, hastalara pencere açmış, yatak ve yorgana esir olmuş olan insanlara pencere açmış, okuyan “hasta olduğuna memnun olmuş”. Ayhan Songar büyük psikolog bu büyük psikologun eserini onun yanından ayırmamış.

Bu kadar dayanılmaz çilenin içinde derdini anlatarak teşeffi etmek isteyen bir insan değil, onun derdi pencereleri itikad pencereleri olmayan insanlara itikad pencereleri açmak olmuş. Pencereler diye otuz üç pencere açmış orada bu pencerelerin otuz üç ile sınırlandırılmayacağını anlatır. Hep aynı şeyleri üzerinde düşünülmeden anlatan bir ülfet içindeki dinin eksiğinin varlığa, kozmik dünyaya, nesnelere, itikadi esaslara pencerelerinin olmaması olduğunu görmüş. O pencere kelimesini kullanırken neler düşünürdü acaba, ‘Bu kadar pencere kelimesini kullanıyorsun Üstadım neden’ diyen biri olmamış ona, ben olsaydım sorardım, nedense ona böyle soran olmamış, yaşasaydım ona o kadar çok şey sorardım ki. Bu bana göre bin yılın en sanatlı gözü olan adama. Goethe ,” Shakespeare’nin asrında yaşasaydım onun yanından ayrılmazdım “ diyor. Ama Bediüzzaman’ın yanında durmak çok zor, herkese iltifat etmemiş, Bayram dediği talebesi için köyüne birkaç defa gitmiş, işe bak , onun için köyüne birkaç kere , demek onun ruhu ile istinas etmiş önceden, ona gitmiş, Zübeyr Abi “sizinle biraz eser mütalaa edelim demiş, Hocam, Üstadın hizmeti o kadar zor idi ki fazla okuyamadık” demiş. Büyük adamların, romancıların , şairlerin yanında olsam onlara çok şey sorardım. Hazreti Hatice peygamberimize , “Ya Muhammed bu mağaraya niye bu kadar gidiyorsun“ diye sordu mu bilmiyorum. Yavuz’a Mısır’a neden gidiyorsun diye sordu mu acaba zevcesi. Mısır fatihi karşılamayı akim bırakıp gece saraya girer, eşinin odasına girdiğinde bu büyük adama, eşi ne söyledi acaba. Ne ihtişamlı giriştir, bir hükümdar olarak gidip bir Allah’ın halifesi olarak dönmek. Bilmiyorum, o kadar soracak şey var kı, ahirette görürsem sorarım , eğer onların yanına gidebilirsem, sanmıyorum ama.

Ayet ül Kübra’da, Münacaat‘ta ne kadar yeni pencereler açmış insana. Bilimin Allah’a bakan pencereleri olmadığını görmüş, bilim tarihini okumuş, bütün ilimlerden Allah’a açılan pencereler açmış ve insanlar itikadsızlığın zifiri karanlığından onun açtığı pencereler ile kurtulmuşlar. Fatih Camii’nin önünde dua ederken büyük Fatih’e, manen insan şöyle duşünür oluyor,” Ben İstanbul’u fethettim, sen ise her insana yeni itikad pencereleri açıp onları semanın yüksek katlarına çıkardın’ derdi herhalde.”

Semavat, gökler, yıldızlar, güneşler, aylar, hava boşluğu, bulut, şimşek, gök gürültüsü, rüzgar, yağmur, katreler, şimsek, hava, arz, ağaç , hayvanat, nebatat, yumurta, yumurtacık, hava, su , nur , ateş , toprak, mahlukat kafileleri, insan , bahirler, nehirler, çeşmeler, ırmaklar, dağlar, taşlar, madenler, sular, tuz, limon tuzu, sulfato, şap, yapraklar, çiçekler, meyveler, kök, dal, budak, çekirdekler, zerreler, zihayatlar, insan. Enbiya, evliya asfiya, kalpler ve akıllar,kalpler, ve Resul-i Ekrem. işte Münacaat’da insanın itikad dünyasına açılan pencereler. Cansız, şuursuz nesnelerden olaylardan, varlıklardan insanın yüzyılın mantığı ile hasta edilmiş dar itikadi dünyasında pencereler açan adam. Onun itikad dünyamıza açtığı pencereler ile ahiretteki insanların sarayları şenleniyor, o pencere açıyor ahirette de kasırlar genişliyor. Ne mutlu bu pencerelerin farkında olan ve ona göre hayata bakan, seyredenlere.

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: