Peygamber Efendimiz Nasıl Bir Eşti?

Sevgili Peygamber’imizin eşlerine muamelesi nasıldı? Onlara nasıl davranırdı?

Hemen söylemeli ki eşlerine karşı çok sabırlıydı. Allah’ın elçisi kadınlara iyi davranır ve kadınlara iyi davranmaları hususunda erkekleri uyarırdı:

Siz onları Allah’ın bir emaneti olarak alıp, namuslarını yine Allah’ın emriyle helal edindiniz. O hâlde Allah’ın emaneti (haksızlık ve kötülük) hususunda Allah’tan korkunuz.”

İman bakımından Mü’minlerin en kâmili, ahlâkı en güzel olandır. Sizin en hayırlınız kadınlara karşı hayırlı olanınızdır.” buyurmuş, kendisi de çok güzel örnek olmuştur.

Allah Resûl’ü eve selam ve güler yüzle girerdi:

Nur Sûresi 61. Âyet-i Kerîme:

Evlere girdiğiniz zaman Allah tarafından bereket ve güzel bir sağlık dileği olarak kendi(ev halkınıza, kimse yoksa kendi kendi)nize selam verin.

Peygamber’imiz, Hz. Enes’e:

Ey oğulcuğum! Ailenin yanına girdiğinde selam ver, sana ve evdekilere selam ver…” buyurmuştur.

Peygamber’imizin eşinin yanına girdiği zaman selam vererek söze başladığı, hanımına yaklaşıp elini omzuna koyduğu, öptüğü, onunla sohbet ettiği, onun dertlerini dinlediği nakledilmektedir.

Her sabah ve ikindi vakti bütün eşlerine tek tek uğrar, onlara hâl-hatır sorar ve değer verdiğini belli ederdi.

Eşlerine karşı çok sabırlıydı: Hiçbir eşine tek fiske bile vurmamış, kötü söz söylememişti. Eşlerinin bazen sabahtan akşama kadar Peygamber’imize küstükleri olurdu. Peygamber’imiz onların huysuzluklarına tahammül ederdi.

Eşlerine son derece yumuşak davranırdı…

Hz. Âişe anlatıyor: “Bir gece hanımlarına mı gitti diye vesveseye düşüp, Resûlullah’ı yoklamıştım. Elim saçlarına girdi. Meseleyi anlayan Resûlullah ‘Sana yine şeytan gelmiş olmalı…’ dedi.

Peygamber’imiz, eşini azarlamadan ona hatasını göstermiştir.

Hz. Safiye anlatıyor: “Resûlullah bir gece yolculuğunda beni devesine almıştı. Yolda uyuklamaya başladım. (Uyumamı önlemek için) bir taraftan beni okşuyor bir taraftan da ‘Ey Huyeyy’in kızı, ey Safiye!’ diyordu…”

Peygamber’imiz bir gün Hz. Âişe’ye, hırçın ve sanki sert bir kömür parçası gibi siyah bir deve verdi. Ona dokunup bereket getirmesi için dua etti. Sonra şöyle dedi:

Bu deveye bin ve ona yumuşak davran. Şüphesiz bir şeyde yumuşaklık varsa, onu süsleyip güzelleştirir. Bir şeyde yumuşaklık çekilip alınırsa onu lekeler.”

Eşlerinin kusurlarını görmezden gelir, iyi huylarını överdi:

Bir gün Resûlullah Muhâcir ve Ensâr’ın teşkil ettiği bir topluluk önünde ganimetleri taksim ederken eşi Zeynep Binti Cahş söze karıştı. Hz. Ömer onu azarladı. Peygamber’imiz: “Ömer, onunla uğraşma. O evvâhe(yumuşak huylu, yufka yürekli ve çok dua eden)dir.” dedi. Eşinin hatasını söylemek yerine onun güzel huyunu söylerdi.

Şakacı ve güler yüzlüydü.

Hanımlarıyla şakalaşır, onların şakalarına iştirak ederdi:

Hz. Âişe bir gün bulamaç pişirdi. Peygamber’imiz sofraya eşlerinden Hz. Sevde ile birlikte oturdu. Peygamber’imiz iki hanımının ortasında oturuyordu. Hz. Sevde bulamacı yemiyor, Hz. Âişe yemesi için ısrar ediyordu. Hz. Sevde ise yememekte ısrar ediyordu. Hz. Âişe “Yemezsen yüzüne sürerim.” dedi. Sevde yememekte ısrar edince Âişe bulamacı onun yüzüne sürdü. Bunun üzerine Peygamber’imiz Sevde’nin elini alıp bulamaca batırdı. “Sen de ona bulaştır .” dedi. Daha sonra onların hâlini gülerek seyretti.

Peygamber’imizin hanımlara gösterdiği hoşgörü ve müsamahakârlık örnek alınmalı. Karı- kocanın şakalaşmaları aile muhabbetini artırır, kalbe sevinç ve ferahlık verir.

Allah resûl’ü eşlerinin gönüllerini hoş edecek şeyler yapardı.

Hz. Âişe anlatıyor:

Peygamber’imiz oturuyordu. Birden insanların ve çocukların gürültüsünü işitti. Bir de baktık ki bir Habeşli dans ediyor, insanlar etrafını sarmışlar. Bana, ‘Âişe, gel bak.’ dedi. Yanağımı omzuna koydum, iki omuzu arasından bakmaya başladım. ‘Doymadın mı Âişe?’ demeye başladı. Ben de bana verdiği değeri anlamak için ‘Hayır…’ diyordum. Yorgunluktan ayaklarını değiştirdiğini, bir birine, bir ötekine bastığını gördüm.”

Peygamber’imiz Hz. Âişe ile koşu yarışı yapardı. Bazen o, Peygamber’imizi; bazen Peygamber’imiz onu geçerdi.

Hatalarına karşı onlara kin tutmaz, affedici davranırdı:

Hz. Ebûbekir, kızının kapısına geldiğinde Hz. Âişe’nin Peygamber’imizle tartıştığını duydu ve içeri girince Peygamber’imizi üzdüğü için kızına vurmaya yeltendi. Hz. Âişe Peygamber’imizin arkasına geçerek babasından saklandı. Peygamber’imiz onu korudu ve Hz. Ebûbekir gidince “Gördün mü ya, seni adamın elinden nasıl kurtardım?” diyerek ona tatlı bir ihtarda bulundu.

Hatalar karşısında bazen suskun kalır, eşinin hatasını anlamasını beklerdi:

Bir sefere eşleri Hz. Safiye ve Ümmü Seleme ile beraber çıkmıştı. Ümmü Seleme’ nin hevdeci (semer sepeti) sanarak Safiye’nin hevdecinin yanına gitti. Konuşmaya başladı. Onun Safiye olmadığın anlayınca Ümmü Seleme’nin yanına geldi. Ümmü Seleme kendi gününde Peygamber’imizin Safiye ile konuşmasını bile kıskanmıştı.

Resûlullah’a “Allah’ın elçisi olduğun hâlde benim günümde Yahudi’nin kızıyla konuşuyorsun!” dedi.

Peygamber’imiz suskun kaldı.

Ümmü Seleme söylediğine pişman oldu ve “Ey Allah’ın elçisi, benim için af dile! Beni böyle yapmaya kıskançlık sevk etti.” dedi.

Eşlerine kıymet verdiğini davranışları ile gösterirdi:

Hz. Âişe, Peygamber’imizle birlikte bazı seferlere çıkmıştı. Bir seferde Hz. Âişe’nin gerdanlığı kopmuştu. Peygamber’imiz gerdanlığın bulunması için yerinden ayrılmamıştı. Ashap da ayrılmayıp orda kaldı. Orada su olmadığı gibi yanlarında da su yoktu. Ashap Hz. Ebûbekir’e gelip: “Nedir bu kızın Âişe’nin ettiği? Resûlullah’ı ve bizi burada beklemeye mecbur etti, su da yok!” dediler.

Hz. Ebûbekir kızının yanına geldiğinde Peygamber’imiz Âişe’nin dizlerinde uyuyordu. Kızına dönüp “Resûlullah’ı ve diğer insanları alıkoydun. Üstelik su da yok.” dedi. Ona epeyce laf saydı, hatta eliyle böğrünü dürtmeye başladı. Peygamber’imizin başı dizlerinde olduğu için Hz. Âişe hareket edemiyordu. Peygamber’imiz sabah namazına kalktığında su yoktu, bunun üzerine teyemmüm âyeti indi:

Eğer su bulamazsanız temiz toprakla teyemmüm ediniz. Ondan yüzlerinize ve ellerinize sürünüz.” (Nisâ Sûresi / 43)

Âişe üzerine bindiği deveyi gönderince gerdanlığı onun altında buldu.

Kolay kolay öfkelenmezdi:

Kadınlardan biri, Peygamber’imizin eşlerinden Ümmü Seleme’ye: “Resûlullah öfkelendiği zaman ne yapardı?” diye sordu.

Ümmü Seleme: “Öfkelendiği zaman yanakları kızarırdı. Resûlullah öfkelendiğinde onunla konuşmaya Ali’den başkası cesaret edemezdi.” diye cevap verdi.

Az kızdığı için, öfkelendiğinde eşleri karşısında konuşmaya cesaret edemiyorlardı.

Çok söyleme, arsız edersin…” atasözünde olduğu gibi gerekli gereksiz her şeye kızmazsa erkeğin sözü çok daha fazla tutulur.

Peygamber’imiz, sevgisini söylemekten ve davranışları ile göstermekten hiç çekinmezdi:

Bir gün Hz. Âişe, Peygamber’imize sordu:

“Yâ Resûlallah, bana olan sevgin nasıldır?”

Peygamber’imiz:

“Kördüğüm gibidir.” diye cevap verdi.

Hz. Âişe arada bir sorardı:

“Kördüğüm nasıldır?

Peygamber’imiz:

“İlk günkü gibidir.” diye cevaplardı.

Gece ibadete kalkarken eşinden izin isterdi.

Peygamber’imizin yaptıklarını yapmak sünnet değil midir? Peki, siz karınıza onu sevdiğinizi en son ne zaman söylediniz? Onun güzel yanlarını sayıp ona ne zaman iltifat ettiniz? Bineğe binerken hanımları dizlerine bastıran Peygamber’i örnek alarak, en azından arabaya binerken kapıyı açıp eşiniz arabaya binince kapıyı kapatarak yerinize geçtiğiniz oldu mu hiç?

“Gecelerde kadınların hakkı vardır.” diye ibadete kalkarken bile eşinden izin isteyen Peygamber’e bakıp kaç akşam geç kaldığınızda haber verdiniz? Haklı olduğunuz hâlde kaç kez öfkenizi yuttunuz? Kızdığınız zaman sevginizi keserek cezalandırmak yerine affederek onu utandırdınız? Karınız sevgi ve merhametinizi ne kadar hissetti?..

Saygı erkeğin, sevgi kadının en büyük hakkıdır. Kadının hataları olabilir. Bir tarafın hata yapması diğer tarafın kendi üzerine düşeni yapmamasının mazereti olamaz. Dünyada hak peşine düşmeyelim; ama öyle bir gün var ki her hak sahibi hakkını isteyecektir.

Allah Resûl’ü davranışları ile erkeklere örnek olurken Hadîs-i Şerîfler ile de kadınlara kocalarına nasıl davranmaları gerektiğini anlatmıştır.

Not: Bir Mevlid Kandili gününe gidecek en iyi yazı Allah Resûlü”nün güzel ahlakını hatırlamak olurdu diye düşündüm ve  “Sevmek Bu Kadar Güzelken” kitabımdan bu bölümü sizlerle paylaşmak istedim. Rabbim nice kandillere sevdiklerinizle kavuşmayı nasip etsin.

Sema Maraşlı

cocukaile.net