Her konuda ölçümüz ve örneğimiz Hz. Muhammed (asv) Efendimiz olduğu gibi, konuşma konusunda da yine ölçümüz ve örneğimiz Odur. Ne konuşmuş, nasıl konuşmuş, ümmetinden bu hususta neler istemiş şimdi hep beraber bunları hatırlamaya çalışalım. Bu yazı uzundur ama, kaybettiğimiz ölçüleri kazandıracağından dolayı da okunmaya değer bir yazıdır.
Peygamberimizin Konuşma Sünneti
Allah’ın Rasulü (sav) ağır ağır, tane tane konuşurdu. Onu dinleyen söylediğini derhal ezberlerdi.[1] Bazı sözlerini, çok iyi anlaşılsın ve üzerinde düşünülsün diye üç defa tekrar ederdi.[2]
Peygamberimizin hüznü çok, düşüncesi daim idi. Sükutu uzundu. Gerekmedikçe konuşmazdı. Sözüne bismillah ile başlardı. Cevamiulkelimdi. Az sözle çok şey ifade ederdi. Sözünde ne fazlalık vardı, ne eksiklik. Katı değildi. Hiç kimseyi küçümsemezdi. Nimete hürmetkardı. Sevdiğini yerdi, sevmediğini ayıplamazdı. Nefsi için kimseye kızmazdı ve nefsi için kimseden intikam almaya kalkmazdı. (Kızmasında bile merhamet ve adalet vardı.) En çok gülüşü tebessümdü.[3]
Peygamberimizin Şakalarında da Çirkin Söz Yoktu
Şakaları da tatlıydı. Enes’e: “Ey iki kulaklı” derdi. Ebu Hüreyre Peygamberimize demiştir:
-Ey Allah’ın Rasulü! Siz de bizimle şakalaşıyor, şakalar yapıyorsunuz? Peygamberimizin cevabı şu olmuştur:
-Doğrudur, ben de şaka yapıyorum; lakin ben haktan (doğrudan) başka bir şey söylemiyorum.”
Bu şu demektir: Siz de şaka yaparken yalan söylememek, alay etmemek ve kırıcı olmamak şartıyla bu tür şakalar yapabilirsiniz.
Bir misal:
Biri geldi, Peygamberimizden bir binek hayvanı istedi. Peygamberimiz, “tamam seni ben bir deve yavrusuna bindireyim”, dedi. Adam: Ey Allah’ın Rasulü, ben deve yavrusunu ne yapayım, o benim işimi görmez, dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Bütün develer, bir devenin yavrusu değil mi?” buyurdu.
İkinci bir misal:
Yaşlı bir kadın Peygamberimize:
-Ey Allah’ın Rasulü! Allah’a dua et de beni cennete koysun, dedi. Peygamberimiz:
-Ey falanın annesi! Şüphesiz cennet yaşlıların giremeyeceği bir yerdir, buyurdu. Kadın ağlayarak geri dönüp giderken Efendimiz, haber verin ona o, yaşlı bir şekilde cennete girmeyecek. Çünkü Allah buyuruyor: “Biz onları gençleştireceğiz, yepyeni taptaze bir şekilde yaratacağız. Onları eşlerine düşkün bakire kızlar haline getireceğiz.”[4]
Peygamberimiz,“Allah’a ve ahiret gününe iman eden kişi, ya hayır söylesin ya da sussun!”[5] sözüyle hep hayır söylememizi ya da susmamızı istemiştir.
Peygamberimizin konuşması da hikmetliydi, susması da. Susması dört şekilde tecelli etmiştir:
1-Söylenenlere tahammül göstererek sabretme,
2-Başkalarına sataşmaktan kaçınma,
3-Takdir etme,
4-Tefekkür etme.
Hz. Peygamber konuştuğu zaman yanındakiler, sanki başlarında kuş varmış gibi başlarını eğerlerdi.[6] Veya kuş kaçar korkusuyla kımıldamadan dururlardı.
Önemli bir Hatıra
Dört ay gibi kısa askerlik dönemini yaşayan yüksek tahsillilerden biri de bendim. Hepsi üniversite mezunu birçok kimse küfürlü ve argolu şakalar yaparken ben, çok rahatsız olur ve sıkılırdım. Onların bu halini beğenmediğimi olumlu tepki vermemekle ve suskunluğumla hissettirirdim. Bu durum birinin dikkatini çekmiş olacak ki, sordu:
-Hayatında hiç mi bu tür sulu şakalar yapmadın ve argo kelimeler konuşmadın?
-Hayır, dedim. Şaşkınlığını saklayamadı da bu sefer şu soruyu sordu:
-Nasıl böyle temiz kalabildiniz? Cevap:
-Kur’an sayesinde ve Peygamberimizi örnek almak suretiyle.
Kur’an bana diyor ki: “İnsanın yanında, söylediği her sözü kaydeden kameraman melekler bulunmaktadır.”[7] Bu kaydetme bana ahirette bir hesap gününü hatırlatmaktadır. Çünkü muhafaza (arşivleme) muhasebe içindir. Yaşadıklarımın ve konuştuklarımın beni ahirette utandırmasından korkuyorum. Yine Kur’an diyor ki: “Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme. (saygı duyma).”[8] “İnsanları çekiştirenlere, kaş-göz işaretiyle onlarla alay edenlerin bütününe yazıklar olsun.[9]
Peygamberim de bana diyor ki: “Söz taşıyıcılar, ihbarcılar (haklarına tecavüz ettikleri kimselerden helallik almadıkça ve Allah tarafından affedilmedikleri müddetçe) cennete giremezler.”[10]
Bu ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır ki kötü söze, kötü düşünceye yer ve izin yok Peygamberimizin ahlakında ve sünnetinde.
Bunları benden duyan arkadaşın itirafı şu oldu:
“Vallahi bravo” dedi, biz de güya Müslümanız, ama bunları hiç düşünmüyoruz.”
-Estağfirullah, dedim, arkasından da şunu ekledim sözlerime: Bendeki bu hali fevkalade bir şey sanma. Bu, her Müslümanda olması gereken normal bir haldir. Böyle olmama rağmen hala ben, İslam’ı ve Peygamberimizi tam yaşayamadığımdan dolayı muzdaribim, Allah’ın af ve yardımına sığınıyorum.
Müslümanlık, dil değil sadece, aynı zamanda haldir. Tebliğ değil sadece aynı zamanda, temsildir, yaşamaktır.
İslam aleminde bu hal dilini ve temsil keyfiyetini yeterince göremeyen Akif:
Kaç hakiki Müslüman gördümse hepsi makberdedir,
Müslümanlık bilmem amma, galiba göklerdedir.
Demiş. Ya günümüzü ve bu günkü halimizi görseydi, ya elimizle yahut dilimizle Müslümanların birbirlerini nasıl yaraladıklarına ve paraladıklarına şahit olsaydı Akif kim bilsin daha neler söylerdi neler!
İyi Söz Cennet Meyvesine, Kötü Söz Cehennem Zakkumuna dönüşecek.
Ağızdan çıkan “Elhamdülillah” gibi her bir güzel söz, ahirette cennet meyvesi olacağı gibi, yalana, gıybete, iftiraya, ayıplamaya, lakapla çağırmaya, küçük görmeye yönelik her bir çirkin kelime de cehennem zakkumu olacaktır.
Öyleyse çok korkmalıyız, bin düşünüp bir konuşmalıyız.
Cehennem zakkumu, günaha dadanmışların cehennemdeki yemeğidir. Kur’an’da bundan şöyle bahsedilir: “Şüphesiz zakkum ağacı günahkarların cehennemdeki yiyecekleridir. Zakkum ağacı erimiş maden gibidir. İnsanların karnında tıpkı sıcak suyun kaynaması gibi kaynar.”[11]
Ondan bir damla dünyaya düşse idi, dünyadaki bütün yiyecekleri ve içecekleri zehir etmek için yeterdi.[12]
Bu zehire ve yiyeceğe can mı dayanır? Öyleyse kalemimizden ve kelamımızdan başkalarının onur ve şerefini rencide eden zehirli kelimeler çıkmamalıdır. Kalemden ve kelamdan damlayan zehirlerin cehennem zakkumuna dönüşeceğinden korkulmalıdır.
YA KARŞIMIZDAKİLER LANETE LAYIK İSELER?
-Ama hocam falanlar ya bu çirkin sözleri ve daha ağırlarını hak ediyorlarsa?
-Kardeşim, bu sözler, o sözleri hak edenlere de söylenmez diyorum. Bu çirkin ve onur kırıcı sözleri hak etmeyenlere söylemeniz zaten külliyyen haramdır. Marifet ve fazilet, çirkin bir sözü, hak etmişe bile söylememektir.
-Neden?
-Çünkü Peygamber’in sünnetinde çirkin söz yok. Çünkü senin ağzın temiz, gönlün temiz. Çünkü sen müminsin. Senin o temiz ağzın, temiz gönlün, o pis ve çirkin sözlere layık değil; neden ağzını ve gönlünü kirletiyorsun?
“HEY KÖR, HEY KAFİR DEMENİN FAYDASI YOK”
Gerçek bir köre dahi: “Hey kör”, gerçek bir kafire dahi: “Hey kafir” demenin bir anlamı, bir faydası yokken;[13] gerçekten kör ve gerçekten kafir olmayana kör demenin, kafir demenin faydasını bir tarafa bırakın, yüzde yüz zararı vardır. Bir, eziyet etmiş oluyorsun, iki, eğer hakaret ettiğin adam, gerçekten, kafir değilse, o kafirlik sıfatı sana dönüyor.
Hazreti Peygamber buyurmuşlar ki:
“Kim (birine veya bir mümin) kardeşine kafir derse, ikisinden biri mutlaka kafir olmuştur. Eğer suçlanan kafir değil ise, küfür suçlayana döner.”[14]
Allah, Musa ve Harun gibi iki peygamberini Firavun’a gönderirken bir tenbihte bulunuyor: “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.”[15]
Hadisde: “Kim bir zımmiye (Müslüman olmadığı halde Müslümanların yönetiminde yaşayan kimseye eliyle, diliyle) eziyet etse, şüphesiz ben onun hasmıyım (düşmanıyım).”[16] buyurulmuştur.
Bir gayr-i müslime eliyle-diliyle eziyet edenin ben hasmıyım, diyen bir Peygamber, hiç Müslüman’a eziyet edilmesine razı olur mu? Eziyet edenler, bilmiyorlar ki eziyetleriyle hem Allah’ı ve hem de Rasulullah’ı gücendirmiş olmaktadırlar.
Peygamberimiz davet ve tebliğini, hikmetle ve güzel öğütle, tatlı ve yumuşak sözlerle yapıyordu. Kur’an’ın ona emri bu idi.[17]
Mekki bin İbrahim diyor ki: Biz, İbni Avn’ın yanında oturuyorduk. Bu arada birinden bahsettiler ve kendisine lanet okudular. Aleyhinde atıp tuttular. İbni Avn da susmuştu. Dediler ki:
“Ey İbni Avn! Biz ancak bunun sana yapmış olduğu zulümden dolayı aleyhinde konuşuyoruz! Sen niçin sükut ediyorsun?”
İbni Avn cevap olarak dedi ki:
“Benim amel sahifemden ‘La ilahe illallah’ın çıkması ‘Allah filana lanet etsin’ sözünün çıkmasından daha iyidir. Öyleyse neden lanet okuyayım, çirkin söz söyleyeyim de ben de çirkin olayım?”
YEZİD’E LANET OKUMAK CAİZ Mİ?
İmam-ı Gazali hazretlerine, Yezid’e lanet okumak caiz midir? diye sordular. Şöyle cevap verdi:
Yezid’in Hz. Hüseyin’i öldürmesi veya öldürülmesini emrettiği sabit değildir. Bu bakımdan böyle yaptığı sabit olmadıkça ‘Yezid, Hz. Hüseyin’i öldürdü’ veya ‘Onun öldürülmesini emretti’ demek bile caiz değildir. Bu caiz değilse ona lanet okumak nasıl caiz olur? Ancak, İbn Mülcem Hz. Ali’yi, Ebu Lü’lü Hz. Ömer’i öldürdü’ demek caizdir. Çünkü bu olaylar tevatür yoluyla sabit olmuştur. Bu bakımdan hiçbir Müslümana fısk veya küfür sıfatını, tahkik ve tetkik etmeksizin yakıştırmak caiz değildir.[18]
Emirdağ Lahikasında Bediüzzaman da Seyyid Şerif Cürcani ve Ehl-i Sünnetin allamelerinden gelen şu tesbiti dikkatlerimize sunar: “Gerçi Yezid ve Velid zalim, gaddar ve facirdirler; fakat sekaratta imansız gittikleri gaybidir. Kati derecede bilinmediği ve kesin delil bulunmadığı için lanet okunmaz. Olsa olsa genel olarak Allah’ın la’neti zalimlerin ve münafıkların üzerine olsun, denilebilir, aksi halde yani isim vererek lanet okumak zararlı ve lüzumsuzdur.[19]
İlm-i kelamın büyük allamesi olan Sadeddin-i Taftazani de, “Yezide lanet caizdir” demiş ise de; fakat “Lanet vaciptir, hayırdır ve sevabı vardır” dememiştir.[20]
Bugün bu ölçülere sahip ve saygılı olanlar, görüyorum ki, fitne ateşini körükleyenlere inat, onlar, çok kere susmayı tercih etmekte; küfür, inkar, tekfir, sövme, alay etme, iftira atma, karalama, yalan, hakaret, haksız ihbar ve dedikodu furyasına katılmamaktadırlar. Nemmamlıktan, söz taşıyıcılığından uzak durmaktadırlar. Böyle insanlara bin teşekkür ve kalbi hürmetlerimi arz ediyorum.
Dedikoduya dalanlar, Allah’ı unuturlar. Allah’ı unutanlar da zaten dedikodu yaparlar. Dindar insan, takva sahibi insan dünyasına ve ahiretine zarar veren şeylerle (malayaniyatla) uğraşmaz. Yalana, komploya, iftiraya, hakarete, ikiyüzlülüğe, darbeye, ihbara, söz taşıyıcılığına, şiddete tenezzül etmez. Bunlara tenezzül eden de Allah’ın razı olduğu bir Müslüman olamaz. Allah’ın razı olmadığı bir insan da cennete giremez.
Söz ola kese savaşı, / Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı, / Yağ ile bal ede bir söz.
Sözleriniz, baş kestiren değil, baş kurtaran,
Savaşı patlatan değil, savaşı bitiren,
Ağulu aşları yağ ile bal eden sözler olsun.
Dr. Vehbi Karakaş – Risale Ajans
[1] Tirmizi, Ebu İsa Muhammed, Tercüme ve şerh: Hüsamüddin en-Nakşibendi, Sad: M.Sadık Aydın, Şemail-i Şerife, 248
[2] Aynı yer, 248; bkz. İmam Ebü’l-Fida İsmail İbn-i kesir, Şemailü’r-Rasul, 70-73
[3] Aynı yer, 249-250
[4] Aynı yer, 264
[5] Buhari, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, İman 74, Lukata 14
[6] Iyaz, el-Kadi, Kitabü’ş-Şifa bita’rif-i hukukı’l-Mustafa, 107
[7] Bkz. Kaf, 50/18; İnfitar, 82/ 10-12
[8] Nun, Kalem, 68/10-14
[9] Hümeze, 104/1-2
[10] Salih, Subhi, Menhelü’lvaridin Şerh Riyazu’s-Salihin, 2, Tahrimü’n-Nemime, 739
[11] Duhan, 44/43-46
[12] es-Sabuni, Muhammed Ali, Muhtasar Tefsiru ibn-i kesir, III, 302
[13] Bkz. Nursi, Said, Münazarat.
[14] Buhari, Edep, 73; Müslim, İman, 26
[15] Taha, 20/44
[16] el-Hindi, Kenzu’l-Ummal, IV / 618; el-Camiu’s-Sağir, I / 1210
[17]Bkz. Nahl, 16/125
[18] Bkz. mumsema.org/misafir-sorulari/207847-muaviye-ve-yezide-lanet-etmek-caiz-midir.html
[19] Emirdağ Lahikası, I, 190-191
[20] Emirdağ Lahikası, I, 188