Peygamberimizin “Ramazan”ı

Peygamberimiz  haftanın iki gününü mutlaka oruçlu geçirirdi. Bazen o kadar uzun süre oruç tutuyordu ki   hiç iftar etmiyor zannedilirdi. Bazan da işi  fıtri seyrine  bırakır  herkes gibi iftar ederdi. Ancak oruçlu olduğu günler diğerlerine kıyasla  daha çoktu. Yazın en şiddetli günlerinde dahi Allah Resulü  oruç tutardı. Birçok muharebede o oruç tutmuştu. Hatta bazan harp o kadar şiddetlenirdi ki  bunlardan birinde kendisi ile beraber Abdullah ibni Revaha’dan başka oruç tutan  kalmamıştı. Bilhassa Ramazan ayının son günlerinde Allah resulü bütün gününü ibadetle geçirirdi. Peygamberlik gelmezden önce de her yıl Ramazan ayında Hira dağında itikafa girer hatta yanına gelen yoksullara da yemek yedirirdi. İtikaftan çıktığı zaman  evine gelmeden  önce ilk  Kabe’yi tavaf etmek olurdu. Hira dağında itikafa girdiğinde  üç şey  üzerinde yoğunlaşırdı. Halvet, taabbüd, Beytullah’a bakış.

Hazreti Adem’den beri bütün dinlerde oruç vardır. Peygamberimiz, Allah’ın en sevdiği oruç Davut Peygamberin orucudur. O bir açar yer bir gün oruç tutardı, buyurmuştur.

Cebrail her gece  Resullullah ile asm buluşup Kur’an’ı arzeder, okur idi. Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur. Resulullah buyurdu ki “kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir.” Allah’tan talep edilen dünyevi şeylerden  en çok sevdiği afiyettir. Dua inen ve henüz inmeyen  her çeşit  musibet için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise size dua etmek düşer. Kişiye dua kapısının açılması çokca dua etmeye muvaffak kılınması anlamını taşır. Dua rızayı ilahinin şifresi ve Cennet yurdunun da anahtarıdır. Allah ile kul arasındaki münasebetin tam odak noktasıdır. Allah Resulu dualarının hayatın içine paylaştırmıştı, belli zamanlar ile sınırlı değildi. Bir an dahi duasız olmamıştı. Onun sıradan bir günü yoktu. Ramazanda bol bol kelime-i tevhid  ve kelime-i şehadet getirmek  istiğfarda bulunmak, Cenneti istemek  ve Cehennemden Allah’a sığınmak gerekir.

Üç kimse vardır ki duaları geri çevrilmez;

  1. İftar edinceye kadar oruçlunun duası 
  2. adalet üzere bulunan idarecinin duası 
  3. haksızlığa uğramışın duası.

O dua bulutların üstüne yükselir, semanın kapıları açılır ve Allah şöyle der, izzetime yemin olsun ki  sana yardım edeceğim. Efendimiz iftar ettiği  zaman şöyle dua ederdi. “Allah’ım herşeyi kaplayan rahmetinle beni bağışlamanı senden istiyorum” (garip ne için bağışlanmasını istiyor, çok garip)

Efendimiz “ümmetimin en faziletli  ibadeti, Kur’an okumaktır. Kur’an-ı Kerim gökler ve yer arasında  bulunan varlıklardan daha sevimlidir. İbni Abbas “her gece Peygamberimiz, Cebrail’le Kur’an‘ı müzakere ederlerdi”, buyurur. Hz Peygamber ömrünün son iki yılı içinde  Kur’an’ı Cibril’e iki defa arzetti. Kur’an-ı Kerim fasıkın kalbinde ve yine Kur’an onu okumayan birinin evinde gariptir.

Kur’an kendisi ile ilgilenmeyen için kıyamet gününde “ Yar Rab bu kulun beni terketti , benimle  amel etmedi. Aramızdaki hükmü sen ver.” Diyecek.

İtikaf peygamber Efendimizin  ömrünün sonuna kadar hiç terketmediği  ibadet ve kuvvetli bir sünnettir. Hz Peygamber her ramazanda on gün itikafa girerdi. Bir sene seferde olduğu için itikafa girmedi, devam eden yıl  yirmi gün itikafa girdi. Vefat ettiği yıl da yirmi gün itikafa girmişti. 

Allah Resulü zevcesiyle yürürken iki sahabi hızla oradan geçip giderler. Olduğunuz yerde kalın diye emreder. Sonra da Safiye Validemizin yüzünden nikabı kaldırır ve “ bakın bu benim zevcem Safiye’dir. “Estağfirullah ya Resullallah senin hakkında sui zan mı ?” O ise “şeytan insanların kanının  dolaştığı yerde dolaşır” buyurur.,

Kur’an-ı Kerim de Efendimiz’e “sana mahsus bir namaz olmak üzere gecenin bir kısmında kalkıp, Kur’an oku ve teheccüd namazı kıl. Böylece Rabbinin seni Makam-ı Mahmud’a eşirtireceğini umabilirsin. “Resulullah, “Kim gece eşini uyandırır, namaz kılarlarsa Allah’ı çok anan erkekler ve kadınlar arasına katılırlar.“ buyurmuşlar. Gecesini teheccüdle aydınlatan kabir hayatını da aydınlatmış olur. Teheccüd kabir karanlığına karşı bir zırh, bir meşale, kişiyi berzah azabından koruyan  bir emniyet sigortasıdır.

Ebu Hanife, buyurur ki “Kadir gecesini sadece belli gecelerde değil senenin üç üz altmış küsur gününde aramak lazımdır, o geceleri tam bir hassasiyetle ihya ederseniz, Allah-u  Teala’da samimi yüreğinize iltifatlarda bulunur. Söylenir yine “her geceyi kadir, her kişiyi Hızır bil. Kalp  Allah’a samimi bağlı değilse ne Kadir’i bulur ne de Hızır’ı. Peygamberimiz, “Allah Kadir gecesini ümmetime hediye etmiştir, başka ümmetlere değil.“ buyurmuştur. Yine  buyurmuştur. “Yazıklar olsun ona ki Ramazan’ı idrak etti de, Allah’ın mağfiretine mazhar olamadı.” Resulullah bir hadisi kudside “Kullarımın yanımda en sevileni  iftarını acele yapandır”  buyurur. Peygamberimiz “Bizim orucumuz ile Ashabı Kehf’in orucu arasındaki fark sahur yemeğidir.“ buyurmuştur. Yine “şüphesiz Allah ve melekleri sahur yiyenlere salat ederler.“ buyurmuştur. Buyurur “sahur berekettir.“

Efendimiz  Ramazan’da çeşit çeşit yiyeceklerin bulunduğu sofralarda iftar etmiyordu.

Onun Ramazan ayındaki seferlerinden biri Bedir savaşıdır. Bu seferde Resullullahın yaşı takriben 53 dür. Yol ise 160 kilometredir. O günün şartlarında bu mesafeyi  güneş altında oruçlu olarak, çöl ikliminde, kuma bata çıka  yolu yürüyerek gidiyorlardı çok zaman. İmkanları çok kıttı. Onlar için Fahri Kainat şöyle dua etti. “Allah’ım bu insanlar yalın ayak. Sen onlara dayanma ve yol meşakkatlerine karşı tahammül gücü ver. Bunların üzerinde elbise yok,  Sen onları giydir. Bunların ellerinde yiyecek imkanları da yok. Sen onları doyur. Bu insanlar yoksul, sen onları fazl ü kereminle zengin kıl.“ Ebi Vakkas bir ceylan avladı.  Yokluk çekilen ortamda bu Ashaba bir ikramdı, Peygamberimiz etin pişirilip ashabına dağıtılmasını emretti.

Savaşta Ebu Cehil dahil yetmiş kişi öldü. Müslümanlardan on dört kişi şehid oldu. Resulullah müşriklerin cesetlerine “Ey falan oğlu filan”  diye babalarının  ve kendilerinin adı ile seslendi. ”Biz Rabbimizin bize vadettiğini gerçek olarak bulduk, siz putlarınızın size vadettiği şeyi gerçek olarak buldunuz mu ?” diye sordu. Hz Ömer Allah’ın elçisi şu cansız cesetlere ne diye seslenir söz söylersin?. Resulullah “benim söylediğim sözleri  onlar sizin gibi işitiyor.“  dedi.

Ramazandaki fetihlerden biri de Mekke’nin fethi idi. Ramazanın yirmi birinci günü güneş doğmadan Allah Resulu (asm) Kusva’sına binmiş yeşil birliğinin arkasına katılmıştı. Sekiz sene sonra Mekke’ye doğdukları şehre giriyordu Kainatın fahri Efendimiz. Görülmeye değer bir gündü. -bizde orda olsaydık, keşke- Şehre sekiz koldan giren islam ordusu  arşa yükselen tekbir ve tehlil seslerini arasında Mekke’yi fethediyordu. Tevazudan iki büklümdü, başı önünde ağlıyor ve sakalı mübareği ıslanıyordu. Kusva’nın semerine değecek gibiydi Sakalı şerifleri. O yine “asıl olan ahiret yurdunun hayatıdır“ diyordu Allah’a. Anlamlı olarak Mekke müşriklerinin aleyhlerine içtima ettikleri Kinane oğullarının mekanında onlarla karşılaştı.”Ey Mekkeliler sizden kim Mescid-i Haram’a girerse emniyettetir. Ebu Süfyan’ın evi de emniyettedir. Size bugün kınama yoktur, umulur ki Allah sizi affeder. Sonra Habibullah seksen dört gün sonra Medine’ye döner. Seksen dört  günlük bir seferdir.

Ramazan ve Habibullah… biri ayların hayırlısı biri insanlığın en hayırlısı…

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: