Preveze Deniz Zaferi (28 Eylül 1538)

1500’lü yıllarda Akdeniz havzasında Osmanlı İmparatorluğu, İspanya, İtalya merkezli Cenevizliler ve Venedik büyük bir hâkimiyet mücadelesi vermekteydi. Akdeniz’e hâkim olan o tarihlerde dünyanın en önemli ticaret yoluna da sahip olacaktı. Bu havzada insanlığın yolunu sadece ticaret değil aynı zamanda din de belirlemekteydi. İslam dininin müdafii olan Osmanlı İmparatorluğu ile Hristiyanlığın merkezi Vatikan’ın sadece karada değil denizde de karşılaşması mukadderdi.

İşte bu mücadelenin sonucunda kazanılan Preveze Deniz Zaferi 1538’de Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı İmparatorluğu ile Andrea Doria komutasındaki haçlı ittifakı donanmalarının karşılaştığı denizcilik tarihinin en büyük savaşıdır. Savaşı görenler denizdeki balıkların bile karşılıklı atılan bombalar ve yanan gemilerden dolayı su üzerine sıçradıklarını, deniz içerisindeki canlıların bile acı içerisinde inlediklerini yazar.

BARBAROS ve ANDRE DORİA KİMDİR?

Barbaros lakabını sonradan alacak olan Hayreddin Paşa, ailesiyle birlikte Midilli adasında yaşayan bir tüccardı.

Asıl adı Hızır olan Osmanlı Devleti’nin hizmetine kabul edildiğinde Kanuni Sultan Süleyman tarafından kendisine Hayreddin lakabı verilen ama batılılarca İtalyanca “kızıl sakal” anlamındaki “barba rossa” yani Barbaros denilen Hayreddin Paşa 1470’li yıllarda Midilli adasında doğdu.

Barbaros Hayreddin Paşa’nın abisi Oruç Reis’in deniz ticareti yaparken, Ege Denizi’nde Rodos Şövalyelerine tutsak düşmesi onun deniz ticaretini bırakıp korsan olmasına sebep olan olaylar zincirinin ilk halkasını oluşturur. Barbaros, abisi Oruç Reis’i esir düştüğü Rodos şövalyelerinden parayla satın almak ister ama satın alamaz. Abisi Oruç Reis, Rodos Şövalyelerinin elinden kaçarak kurtulur. Barbaros yani Hızır Reis abisiyle buluştuktan sonra birlikte Akdeniz kıyılarına akınlar düzenlemeye başlarlar.

Cenova’nın köklü ailelerinden Doria’ların 30 Kasım 1466’da bir erkek çocuğu doğar. Bu çocuk adını denizcilik tarihine yazdıracak ve ismi günümüzde ABD donanmasından İtalyan donanmasına kadar birçok savaş gemisine verilecek Andrea Doria’dır. Cenevizli amiral Andrea Doria ilk askeri eğitimini Roma’da papalığa bağlı askeri birlikte alır. Sonra VIII. Innocentius’un ölmesi ve papa seçilen halefi VI. Alexander’ın Doria ailesine mesafeli durmasından dolayı o dönem askeri kariyer isteyen asillerin başvurabileceği en iyi okul olarak kabul edilen Dük Urbino’nün sarayına girdi, oradan da Korsika’da Ceneviz ordusu adına savaştı.

Osmanlı İmparatorluğunun ise gücü 3 kıtaya yayılmış özellikle dünyadaki Müslümanların hâmisi olarak eli İspanyadaki Müslümanlara kadar uzanmıştır. Hatta o dönemde Hristiyan Avrupa’nın büyük bir ayrımcılığına maruz kalan Endülüs Yahudilerinin bile tercih ettiği ülke, adaletiyle meşhur Osmanlı toprakları olmuştu. Akdeniz’de korsanlık yapan Barbaros ve kardeşleri de Endülüs’te Katolik Hristiyanların zulmünden kaçan Müslümanları ve Yahudileri gemileriyle ücretsiz taşımışlardı.

Barbaros Hayreddin Paşa ve kardeşlerinin İspanya kıyılarındaki bu faaliyetleri Kuzey Afrika’da yer alan Tenes, Tlemsen ve Oran kentlerini 1516-1517 yıllarında İspanyollardan almalarıyla başladı. Böylece Cezayir’de artık toprak ve devlet sahibi bir güç haline gelen bu denizci kardeşler İspanyolların düşmanı ve rakibi olmuşlardı.

Barbaros ve Oruç reisler 1516’da ele geçirdikleri yüklü bir gemiyi armağan olarak Piri Reis himayesinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’e gönderdiler. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim de onlara verdiği desteğin bir ifadesi olarak armağanlar yolladı.

Bu arada şunu da belirtelim Piri Reis savaşçı bir gemi komutanı olmasına rağmen yapacağı çalışmalarla daha çok önemli bir haritacı olarak bilinecektir.

Andrea Doria’ya gelince bağlı bulunduğu Ceneviz Cumhuriyeti bu dönemde önce Fransa Krallığı daha sonra da Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu işgalinde kaldı. Andrea Doria bir Condottieri olarak yani ‘paralı asker’ olarak hizmet vermekteydi. Fransa Ordusuna katılan Doria general rütbesiyle 1524 yılında Marsilya’nın kurtarılmasında görev aldı. Cenova’nın Fransa hâkimiyetine geçmesi için çalışsa da Fransız idaresini tasvip etmedi. Condottieri sözleşmesinin dolmasıyla birlikte de V. Karl’ın hizmetine girdi. Hızır Reis yani Barbaros ise 1520-1525 arasında Avrupa’nın Akdeniz kıyılarını vurarak büyük ganimetler elde etmişti. 1525’te Cezayir’i yeniden ele geçirdi.

Bu arada Avrupa’da önemli bir olay gerçekleşti. Fransa Kralı I. François  1526’da Kutsal-Roma Cermen İmparatoru V. Karl’a (Şarlken) savaşta yenildi ve esir düştü. İmparator I. François’nın annesi Louise de Savoie, İstanbul’a elçi göndererek Kanuni Sultan Süleyman’dan oğlunu kurtarması için yardım istedi. Kanuni de Avrupa’ya sefere çıkması için yapılan bu davete olumlu baktı. Barbaros’un Preveze’de, Kanuni’nin Mohaç’ta savaşmasının bir sebebi de işte bu esaret olayı idi. Çünkü V. Karl’ın hizmetindeki Andrea Doria, efendisine savaş açmış Osmanlıları deniz yollarında zayıflatacak her türlü adımı atacaktı.

PREVEZE ÖNCESİ

Preveze’den önce 1526 yılı iki büyük deniz komutanının Barbaros ve Andrea Doria’nın ilk karşılaşmasına şahit oldu. 1526’da Cezayir’de Cicel’e (Jijel) baskın düzenleyen Cenevizli Amiral Andrea Doria’yı, Barbaros yenilgiye uğrattı. 1526’da Mohaç savaşıyla Avrupa’nın direncini kıran Osmanlı Devleti denizde de bu gücünü kabul ettirmeye başlamıştı.

Kanuni 1532-33’de Almanya seferine çıktı. Macaristan’ın tamamını ele geçirdi ve karşısına çıkmaya cesaret edemeyen Kutsal Roma Cermen İmparatorluğuyla arasında İstanbul Antlaşmasını imzaladı. Bu sefer sırasında Andrea Doria’nın Mora kıyılarına saldırması Osmanlıları güç duruma düşürdü.  Bunun üzerine Kanuni, Hızır Reis’i İstanbul’a çağırdı ve 1533’te “Hayreddin” adını verdiği Hızır Reis’i Osmanlı donanmasının başına (Kaptan-ı Derya) atadı. Papalık, Osmanlı’nın Avrupa’nın içinde artan hâkimiyetine son veremese de Akdeniz’deki hâkimiyetini sonlandırmak üzere Venedik, Ceneviz, Malta, İspanya ve Portekiz gemilerinden oluşan bir Haçlı donanmasını kurdurdu ve başına Andrea Doria’yı getirdi.

PREVEZE’DE KARŞILAŞMA

Osmanlı donanması ile Haçlı donanması 1538’de bugün Yunanistan sınırlarında olan Arta Körfezi önlerinde karşılaştı. Yunanistan’ın batısında olan bu körfezin haritaya bakıldığında bir iç göl gibi olduğu görülecektir. Bu körfezi çevreleyen bölgeye Preveze denir. Haçlıların 600’den fazla gemisi vardı. Bunun 308’i harp teknesi olup, 120’si en büyük oturak gemileriydi. Haçlılar donanmaya on binlerce forsadan (gemilerde kürek çeken tutsak veya hükümlü kimse) başka 60 bin asker bindirmişlerdi.

Hayrettin Paşa komutasında ise 122 kadırga ve forsalar dışında 20 bin askeri vardı. Toplamı 80 bin kişiyi bulan bir deniz savaşı daha önce hiç görülmemişti. Andrea Doria komutasındaki haçlı ordusu Barbaros’un kendilerine saldıramayacağını düşünecek kadar kendilerinden emin beklemeye başladılar. Barbaros Hayreddin Paşa ise düşmanın beklemediği bir an direk merkezine saldırdı. Fakat rüzgâr düşmanın lehine İslam donanmasının aleyhine esmeye başladı…

Bundan sonrası Barbaros’un kaleme aldırdığı Gazavat-ı Hayreddin Paşa adlı kitapta şöyle anlatılır:

“Bu durum karşısında Hayreddin Paşa (Barbaros) hemen iki ayrı kağıda Kuran-ı Kerîm’den iki ayet-i kerime yazıp, kendi gemisinin iki tarafına astı. Allah’ın inayetiyle rüzgâr kesildi. Gelen barçalar (düşman gemileri) sanki yerlerinde çakılmış gibi kaldılar ve asla rüzgâr esmemiş gibi ortalık sütliman oldu. Hasıl-ı kelam sanki derya donmuş, kara halini almış gibi barçalar hareket etmez olmuştu… Barbaros Hayreddin Paşa gemilerini hilal şeklinde düzene sokup, düşman gemilerinin çevresini kuşattı. Osmanlı donanması şiddetli ve isabetli top atışlarıyla düşman donanmasından nice gemilerin direklerini uçurdu, nicesini hareketsiz bıraktı ve bir nicelerini de batırdı… Savaş o kadar şiddetlenmişti ki, yükselen koyu dumanlardan gökyüzünün çehresi simsiyah olmuştu…”1

Sonrasında hatıratta nakledildiğine göre düşman donanmasının merkezindeki kadırgalara (büyük savaş gemisi) ulaşmak için etrafındaki barçaları (hem nakliye hem savaş gemisi) batıran Osmanlı donanmasının barçaları mal hırsıyla yağmalamak yerine direkt düşman üzerine gitmesi haçlıları şaşırtmıştı. Bunun sebebi de Barbaros’un donanma reislerine daha önce tembihte bulunması idi: “Allahın inayetiyle düşman donanmasının arasına girip savaşırken, kesinlikle ve kesinlikle esir ve erzaka iltifat etmeyin!.. Hedefiniz kadırgalar olsun. Eğer Hak Teala Hazretleri sizlere ondan rızık takdir etmiş ise yabana gitmez, elbette size gelir.”2

Osmanlı donanmasının usta manevralarıyla ikindi vaktine yakın bir zamanda haçlı ordusu hezimete uğradı ve dağılmaya başladı. Savaş sonucunda haçlı donanması 128 gemisini kaybetmiş, 29’u da Osmanlı denizcileri tarafından ele geçirilmişti. Barbaros Hayrettin Paşa hiçbir gemisini kaybetmezken 400 yüz kadar leventi şehit olmuştu.

Ve Barbaros, Preveze Deniz Savaşı’nın mutlak galibiyetini Osmanlı Devleti’ne kazandıran Kaptan-ı Derya olarak adını tarihe yazdırdı.

Bu savaşta, madde ve manayı aynı potada eritmeyi bilmiş Osmanlı Devleti, “Artık sizden sabırlı yüz kişi olursa Allah’ın izniyle iki yüz kişiyi yener, sizden bin kişi olursa iki bin kişiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir”3 ayetinin adeta canlı tefsirini göstermişti. Çünkü Osmanlı donanması kendinden kat be kat düşman donanmasını Allah’ın izniyle gayret edip yenmeyi bildi.

İbrahim Demirkan – Zafer Dergisi (Eylül-2019)

Kaynak:

1. Barbaros Hayreddin Paşa’nın Hatıraları, Seyyid Muradi Reis, Çamlıca Yay. İstanbul, 2014, sy. 203

2. a.g.e. sy. 206

3. Enfal suresi, 66. ayet meali.