Rahman’ın Sofrası Şükür Ve Teşekkür İster

Allah Teala, yeryüzünü bir sofra yapmış, türlü türlü nimetlerini, adetâ umulmadık bir yerden o sofraya dizmiş, böylece Rububiyetinin, Rahmaniyetinin ve Rahimiyetinin kemalini göstermiştir. Misafirlerinden şükür ve teşekkür beklemektedir.

İnsanlar, çoğu kere gaflete düştükleri ve sebepler dairesinde yaşadıkları için, yeryüzünü bir nimet sofrası yapan zatın Allah olduğunu görememekte, O’nun şefkat ve merhametini hakkıyla anlayamamakta ve yeterince şükrü ifa edememektedir. Bazen de kâinatta yapılan akıllı işleri akılsız tabiata bağlayabilmekte ve katmerli nankör olabilmektedir.

İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç, bu gaflet ve dalalet perdesini yırtıyor. imsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeyi, içmeyi ve karı-koca muamelesini insanlara yasaklıyor.

Bu emre uyan insan anlıyor ki: Yiyilecek ve içilecek nimetler kendinin değil, Allah’ın. Ben Onun emrini bekliyorum, der nimeti nimet bilir. Gafletten ve sapıklıktan kurtulur.

Bir komutanın ateş emrine uyup ateşkes yasağına uymayan asker, başına dert açacağı gibi; Allah’ın “yiyiniz” emrini dinleyip, “yemeyiniz” yasağını dinlemeyen yani oruç tutmayan insan, hem dünyada ve hem de ahirette başına dayanamayacağı dertler açabilir. Çünkü insan başıboş değil, çünkü kâinat sahipsiz değil ki yiyelim, içelim, hesabını vermeden kaçalım. Onun için Müslümanlar dikkatli olmalıdırlar. Bu yüce buyruğu ve şerefli kulluğu yürekten kabullenmelidirler.

Padişahın mutfağından bir hizmetçinin getirdiği yemekler bir fiyat ister. Hizmetçiye bahşiş verildiği halde çok kıymettar olan o nimetleri göndereni tanımamak, hizmetçiye minnettar’ olup, padişahı unutmak, akıllı insanlara yakışır mı?

Evet yeryüzü Cenab-ı Hakk’ın mutfağı. Toprak bir kazan. Güneş aşçı Kazan kaynıyor, türlü türlü yemekler pişiyor. Domates, salata, biber, patlıcan, kavun, karpuz, üzüm, incir, kiraz, vişne, dut vs. Evet hepsi yeryüzü mutfağında pişmektedir. Bunları bağdan, bahçeden, tarladan toplayıp bize getiren tablacılara 100-200 verir, asıl mal sahibi olan Allah’a şükrü, teşekkürü unutursak insan ismine lâyık olabilir miyiz? Gerçek insan hüviyetini kazanabilir miyiz?

Ramazan ayı zikrin, fikrin ve şükrün yoğunlaştığı bir aydır. Namaz ve oruç gibi ibadetler, Cenab-ı Hakk’ı nimetlerine karşı bir şükür, bir teşekkürdür. İyiliğe karşı teşekkür eden insan, medeni insandır, Müslüman’dan daha medeni, daha olgun kim olabilir? Çünkü Müslüman Allah’ın sonsuz iyilik ve ikramına karşı oruçla, namazla teşekkür etmektedir. Hattâ sene boyu oruç tutsa, geceli gündüzlü namaz kılsa yine Allah’ın iyiliğinin altından çıkamayacağına, hakkının ödenemeyeceğine inanmaktadır. Bu niyet, bu iman ve bu gayret de inşallah ona dünya ve ahiret cennetini kazandıracaktır. Allah bu sonucu hepimize nasip eylesin.

Vehbi Karakaş / e-kadın dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: