Risale-i Nur Hareketi

İsmail Aksaraylı

Bu yazımızda; Said Nursî’nin davası, hedefi nedir, Risâle-i Nur hareketi nasıl bir harekettir, Risâle-i Nurlar nasıl eserlerdir? gibi suallere Risâle-i Nur külliyatında Said Nursî tarafından verilmiş cevap ve açıklamalar bulunmaktadır. Risâle-i Nur ve Risâle-i Nur hareketinin, dolayısı ile Said Nursî’nin ‘mesleği’nin, gayesinin ne olduğu, Risâle-i Nur eserleriyle ele almaya çalışılmıştır:

Risâle-i Nur, Said Nursî tarafından telif edilen -yazılan- eserlerin adıdır. Risâle kelimesine sözlüklerde mektup, kitap, küçük kitap, elçinin taşımış olduğu mektup gibi anlamlar verilir. Arapça aynı kökten türeyen “risâlet” kelimesi de dini terim olarak “peygamberlik” demektir. Kendilerine kitap (risâle) gönderilmesinden dolayı Allah’ın elçilerine “resûl” denir.

Risâlelerde, “Risâle-i Nur Mesleği” yerine ‘Risâle-i Nur’un hareketi, vazifesi, hedefi, maksadı, gayesi, dâvâsı, çalıştığı, tâlimatı, meşrebi, yolu ve programı’ gibi ifadeler de yer alır. Risâle-i Nur’da “meslek” sözünün, kavram olarak bu anlamları da içine alacak şekilde kullanıldığı görünür. Günümüzde meslek kelimelisi yerine “öğreti” ve sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan “yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan, tarz” anlamlarında akım ve -izm ile biten kelimeler de kullanılmaktadır: Realizm, realist görüş, idealizm, idealist görüş, dogmatizm, dogmatik akım, komünizim, komünist akım, bolşevizm, bolşevik hareketi… gibi.

 

“RİSÂLE-İ NUR İSMİ VERİLMESİ”

Risâletü’n Nur, Arapça; Risâle-i Nur, ise Farsça isim tamlamasıdır, “Nur Risâlesi” demektir.

Nur: ışık, parlaklık; ateşi olmayan, yakmayan aydınlık anlamlarına gelir. Allah’ın isimlerinden biri de Nur’dur (En-Nur). Âlemi ve insanlığı, mânen inkârın karanlığından îman nurunun aydınlığına girmelerine sebep olmaları dolayısıyla Kur’ân ve Hz. Muhammed’in (a.s.m.) de bir ismi Nur’dur.

Said Nursî, Risâlelere “Risâle-i Nur, Risâleti’n – Nur veya Risâletü’n – Nur” ismi verilmesi hakkında şunları söyler:

“Kur’ân-ı Kerim’in feyzinden kalbime doğan füyûzâtı yanımdaki kimselere yazdırarak bir takım risâleler vücuda geldi. Bu risâlelerin heyet-i mecmuasına “Risâle-i Nur” ismini verdim. Hakîkaten Kur’ân’ın nuruna istinat edildiği için, bu isim vicdanımdan doğmuş. Bunun ilhâm-ı İlahî olduğuna bütün îmanımla kaniim.”[1]

“Kitaplarımı en ziyade îzâh ve tenvir eden: “nur” misâlidir. Kur’ân-ı Hakîm’deki en evvel aklıma, kalbime parlayan ve fikrimi meşgul eden:  “Allahu nûru’s semâvâti ve’l arz meselühî nûrihî kemişkêtin”[2] âyetidir. Hem hakâik-ı İlâhiyyede müşkilâtımın ekserisini halleden: Esmâ-yı Hüsnâ’dan Nûr ism-i nurânîsidir.”[3]

Said Nursî, telif ettiği 130 kitaptan (risâleden) meydana gelen külliyatındaki herbir kitabı “Risâle” ismiyle adlandırmıştır. Meselâ: 10. Söz, Haşir, Risâlesi; 23. Lem’a, Tabiat Risâlesi; 25. Söz, Mûcizât-ı Kur’ânîye Risâlesi gibi. “Risâlet’ün-Nur’un eczaları “Sözler” namıyla iştihar etmişler [şöhret bulmuşlar], “sözler” ise, Arapça ‘kelimât’dır.”[4]

 

RİSÂLELERİN TASNİFİ

Said Nursî, risâlelerin tasnifini şu şekilde yapar:

“Risâle-i Nur, başta otuz üç adet Sözler’dir ve Sözler namiyle yâd edilir.

Fakat, Otuz Üçüncü Söz müstakil değil, belki otuz üç adet Mektubat’tan ibârettir. Ve Mektubat namiyle zikredilir.

Sonra Otuz Birinci Mektup dahi müstakil değil, belki otuz bir adet Lem’alar’dan mürekkettir. Ve Lem’alar adı ile müştehirdir [iştihar etmiştir].

Sonra Otuz birinci Lem’a dahi müstakil olmamış o da inşaallah Otuz bir adet Şualar’dan mürekkeb olacak.

(…) Sözlerin hâtimesi Otuz İkinci Söz’dür.

(…) Risâle-i Nur’un Otuz Üçüncü Söz’ü ise (…) otuz üç adet mektuplardan ibâret ve Mektubat namında otuz üç kitap ve yüzden ziyade risâlelerdir.”[5]

 SAİD NURSÎ’NİN TARİF ETTİĞİ MESLEK:

Said Nursî’nin tarif ettiği meslek: ahlâk-ı Ahmediye (a.s.m.) ile ahlâklanmak ve sünnet-i Peygamberiyi (a.s.m.) ihya etmektir –Hz. Peygamberin (a.s.m.) sünnetini hayatlandırmaktır-; rehberi Kur’ân, maksadı i’lâ-yı kelimetullahtır -Allah’ın kelâmını yüceltmektir-.[6]

Said Nursî; Risâle-i Nurları, mesleği -îmana ve Kur’ân’a hizmet mesleği- itibariyle meşguliyetini Kur’ân ve îmana hasretmesi neticesi yazmıştır.[7] Onun, bütün hayatının neticesi ve sermayesi Risâle-i Nurdur.[8]

Said Nursî’ye göre dünyada “üç mesele” vardır:

“Biri hayat, biri şeriat, biri îmandır.

Hakîkat noktasında en mühimmi ve en âzamı [büyüğü], îman meselesidir.”[9]

Sadi Nursî, bu dünyada hakiki vazifesinin Kur’ân’ın esrarını neşretmek;[10] âhiret ve ölümün ebedî idamından Müslümanları kurtarmak olduğunu söyler.[11]

[1] Şualar, s. 375.

[1] “Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misâli, bir lâmba yuvası olan mişkât gibidir.”, Nur Sûresi, 24/35.

[1] Barla Lâhikası, s. 271.

[1] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 84.

[1] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 113.

[1] Divan-ı Harb-i Örfi, s. 56.

[1] Barla Lâhikası, s. 367.

[1] Tarihçe-i Hayat, s. 450; Emirdağ Lâhikası, s. 20.

[1] Kastamonu Lâhikası, s. 86.

[1] Lem’alar, s. 230.

[1] Tarihçe-i Hayat, s. 505; Mahkeme Müdafaları, s. 166, 215; Tarihçe-i Hayat, s. 505.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: