Risale-i Nur Işığında Günahkar Psikolojisi

Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır. (Bediüzzaman said Nursi)

Dahaki önceki bir yazımızda kendi gözlemlerimiz neticesindeki bilgilerden faydalanarak günahkar psikolojisini araştırmıştık. Bu yazımızda ise aynı konuyu farklı boyutlarıyla, Risale-i Nur ışığında inceleyeceğiz.

Günah ,Risale-i Nur Külliyatı’nın farklı bölümlerinde, farklı yönleriyle incelenmiş bir konudur. Bu bölümlerden birisi de 2. Lem’a’dır. Bu bölümde Bediüzzman, Hazreti Eyyüb’un başına gelen musibetlerden bahseder. Başından geçenleri kısaca anlattıktan sonra, bizler için bu kıssadan çıkarmamız gereken derslere şöyle ilginç bir giriş yapar:

Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm’ın zâhirî yara hastalıklarının mukabili bizim bâtınî ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa, dış içe bir çevrilsek, Hazret-i Eyyub’dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz.

Hazreti Eyyüb’un yıllarca yara bere içinde yaşadığını, hatta bu yaralar neticesinde ortaya çıkan kurtların kalbine ve diline ulaştığını düşündüğümüzde, durumumuzun daha iyi farkına varabiliriz, zira Bediüzzaman’a göre bizler daha yaralı durumdayız. Bunun sebebini ise bir sonraki cümlede açıklar:

Çünkü işlediğimiz herbir günah, kafamıza giren herbir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyüb Aleyhisselâm’ın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini tehdid ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdid ediyor.

Evet, Eyyüp (a.s.m) yaraları neticesinde geçici olan dünya hayatı tehdit altındaydı. Bizlerin ise, sonsuz olan ahiret hayatı tehdit altındadır. İşlediğimiz herbir günahı bu boyutuyla düşünmemiz gerekir.

Üstad Hazretleri çok önemli bir konuya daha değinmektedir. İşlediğimiz günahların meydana getireceği en vahim sonuçtan bahsetmektedir:

(…)günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler (neûzü billah) mahall-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârane uzaklaştırarak susturuyorlar. Evet günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah istiğfar ile çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevî yılan olarak kalbi ısırıyor.”

İtiraf etmeli ki, ilk bakışta çok abartılı gelen bir cümledir bu. İşlediğimiz günahların, imanımıza bu derece zarar verebileceğini ve hatta (Allah korusun) imanımızı kaybetmemize sebep olabileceği düşüncesi akıldan uzak bir ihtimal gibi gözükmektedir.

Ama Risale-i Nur’un her yerinde olduğu gibi ,Bediüzzaman hazretleri, yaptığı tespitleri örnekleriyle birlikte ispatlamaktadır.

Mesela bir günahı işleyen insan, diğer insanların bu günahtan haberdar olmalarından rahatsız olur ve utanır. Kalbinde iman nuru bulunan her insan böylesi bir durumdan çekinir, çünkü yaptığının bir hata olduğunu bilmektedir. İnsanlardan, işlediği günahı gizleyebilir, ama sağında ve solunda amellerini yazmakta olan meleklerin varlığını bilir. Her ’inançlı günahkarın’ çekindiği bu durumda nefis devreye girer ve varlığı kişi için çok ağır bir yük olan meleklerin varlığını inkar ettirir .Zira işlenilen günahların yükünden tevbe haricinde başka bir kurtuluş yolu yoktur.

Başka bir örnek olarak, Cehennemi inkar etme fikrini verir Bediüzzaman. İşlediği günahın gerektirdiği cezayı düşünen bir kişi nasıl rahat edebilir?  Bütün hücrelerinde hissettiği bu sıkıntıdan kurtulmalıdır. Kurtuluşun tek çaresi olarak nefis, Cehennemi inkar fikrini sunar. Çok cazip bir teklif! Ceza çekilecek bir yer olmayınca, günah işledikten sonra içimiz rahat olacak!

Veya farz ibadetlerini yapmayan, kulluk vazifesini yerine getirmeyen her imanlı insanın kalbinde bir sıkıntı belirir. İçten içe ’keşke böyle bir vazife bulunmasaydı’ diye şikayet eder. Bu şikayetle birlikte kalbine farketmeden, ona bu kulluk vazifesini yükleyen Allah’a karşı düşmanlık tohumu ekmektedir. Bu tohum, kulluğunda gösterdiği her tembellikle sünbüllenir.

Eğer bu örneklerden sonra da bu söylenilenleri abartılı buluyorsanız, bilin ki bu da nefistendir. İç alemimizden meydana gelen bu düşünceler, belirli bir süreçten sonra bizleri tamamen gaflet uykusuna itebilir. Bunu şöyle bir örnekle daha iyi anlayabiliriz:

İmanlı kalpleri beyaz bir kağıda benzetecek olursak, günahlarımızı da siyah noktalara benzetebiliriz. Bu noktalar arttıkça mevcut beyazlık(iman) azalacaktır ki(Allah korusun), bu imanın kalpten tamamen çıkması anlamına gelir. Bir anda o noktalar kalbi karartmayacağı için, çoğu kez karardığının da farkına varamayabiliriz.

İşlenen her günah bu boyutlarıyla düşünmeli ve beraberinde getireceği vahim neticeler iyi bilinmeli. Günahların hafife alındığı bir zamanda, bilinçli olmalı ve işlediğimiz günahlara da acilen tevbe etmeliyiz. Tevbe konusunu diğer bir yazımızda inceleyeceğimiz için bu kadarla yetiniyor ve Bediüzzaman’ın aynı bölümde geçen şu sözleriyle bitiriyoruz:

O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir manevi yılan olarak kalbi ısırıyor.

Hüseyin Tuğrul
h.tugrul92@gmail.com
(İ.D.T.T)

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: