Risale-i Nur’larla Yeniden Doğuşum – Filipinler

Bir arkadaşım bana, Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü’nün onikincisini düzenlediği Genç Bayanlar Yaz Okuma Programı olacağını ve katılmak isteyip istemediğimi sorduğunda, onun bu önerisini hiç düşünmeden reddettim. Bu programa kimlerin katılacağı hususunda hiçbir fikrim yoktu ve ayrıca geçmişte Müslümanlarla alakalı hiç de hoş olmayan deneyimlerim olmuştu. Bu teklifi ikinci bir kez tekrar düşündüğümde, belki de kendime bir şans vermem gerektiğine karar verdim ve şimdi düşünüyorum da iyi ki öyle yapmışım.

Programın ilk gecesinde bizlere bir soru soruldu: ”Sadece bir ay hayatınız ve de yapacak beş şeyiniz kalsaydı bu beş şey neler olurdu?” Bu soru üzerine iç dünyamda birden cennet ve cehennem olgularının kesinliğini hissettim. Birkaç yıl önce İslamla ilk tanıştığım zamanları anımsadım; şu anla kıyasladığımda da inancımın son derece azaldığını hissettim. Öyle ki, Cennet ve Cehennemin varlığından dahi şüphe eder bir haldeydim. Fakat sorulan bu soru beni, düşünsel anlamda ölüm ve sonrasının gerçekliğine, Cehennem düşüncesinin ürperticiliğine ve hayatımı bir çeki düzene koymam gerektiğine yöneltti.

Programdaki aktivitelerin ilk zamanlarında, yetimler evini ziyaretimiz esnasında, Malaybalay’daki Baraka isimli merkezi, ziyaretimiz esnasında hep arka planda kalarak kendimi diğer insanlardan uzakta tuttum. Fakat sonraları, diğer kızların bizlere karşı olan samimi davranışlarını gördükçe ben de onlardan biri olmayı istedim ve onlardan hiç ayrılmamayı düşündüm zira onlar Allah’a yakın kimselerdi ve kesinlikle benden daha iyiydiler.

Allah’ın varlığı birliği ve kainatta tezahür eden isimleri hakkında kampta yapılan dersler ve mütalaalar beni öylesine derinden etkilemişti ki kampın altıncı günü yapılan kır gezisinde karşılaştığım her yaprakta ve ağaçta Allah’ın büyüklüğünü müşahede ediyordum. Yarattığı herşeyin ne kadar mükemmel olduğunu, O’nun ne kadar güçlü olduğunu, tüm kainatı idare ettiğini, küçük ve büyük herşeyin O’nun tasarrufu altında olduğunu idrak ediyordum. Allah’ın isimlerini büyük ağaçlarda ve yüksek tepelerde okumaya çalışmak o kadar hoştu ki anlatamam. Tüm varlıkların O’nun kudretine boyun eğdiğini ve isimlerine ayna olduğunu anlıyorduk.

Kampta yaptığımız aktiviteler sayesinde her hareketimi ve karakterimi denetleyebilme yetisini kazandım. Duygularımı nasıl kontrol edebileceğimi, sabırsızlığımı nasıl önleyebileceğimi öğrendim. Hayatta başıma gelen kötü olaylarda suçlunun sadece ve sadece kendim olduğunu anladım. Oysa geçmişte, yaşadığım kötü hadiselerde Allah’ı suçlardım. Allah günahlarımı bağışlasın…

Kainatta yaratılan herşeyin bir görevi olduğunu ve bu görevi çerçevesinde hayatını sürdürdüğünü anladım. Peki ya kendim? Benim görevim, Allah’ı hakkıyla tanımak ve O’na kulluk etmektir. Bu dünyada hiç kimse bana değer vermese dahi, şunu iyi biliyorum ki Kainatın sahibi yanında bir değerim var. O beni, kendi yolunda sarf etmem için özel kabiliyet ve duygularla donatmıştır. Başkalarının değil, sadece ve sadece O’nun rızasını kazanmak zorundayım. Hayatımda böyle bir değişikliğe sebep olan bu insanlarla karşılaşmaktan son derece memnunum ve umarım ilerde ben de başkalarının hayatlarında kendi yaşadığım değişikliği oluşturabilirim.

Johara Evangelista De Los Reyes (FİLİPİNLER)

Yazının Orjinali için tıklayınız (www.nurnetwork.org)

www.NurNet.org