Risale-i Nur tedavi eder, ama…
İşte bu sorunun cevabını ararken, ‘Acaba okumalarımızda mı problem var?’ diye düşündüm. ‘Nasıl bir doktorun verdiği ilâcın kullanım şeklini, doz ayarını iyi bilemediğinizde şifa bulamıyorsak, bu manevî ilâçları da kullanırken acaba yanlışlar ve kusurlarımız mı var?’ diye düşündüm.
Evet, okumak ciddî bir iştir. Goethe’nin dediği gibi, “Okumayı öğrenmek san’atların en güç olanıdır… Tam seksen yılımı bu işe verdim. Yine de kendimden memnun olduğumu söyleyemem.”
Okumak; aslında derinleşmek, okuduğunu hayata geçirebilmek, hayata katmaya değer olmayan şeyleri okumamak ve okuduklarından da başkalarını faydalandırmaktır.
Dolayısıyla rastgele okumalar aslında gerçek okumalar değildir. Elbette okunan bu eser, Kur’ân kaynaklı ise faydasız, feyizsiz olmayacaktır. Lâkin şuurlu okumalara ihtiyaç vardır.
Asır, olanca tahribatıyla hepimizi hastalandırmaktadır. Dolayısıyla hiçbir şeyimiz yokmuş gibi yaşamak ve okumak, hastalıklarımızın farkına varamamak, en başta bu ilâcın devasından istifadeyi azaltacaktır.
Bazı kimseler vardır ki hiç ara vermeden mütemadiyen kitap okurlar. Bu güzeldir lâkin okuduklarından netice çıkarmayı bilmeden okumalar, tesirsiz ve faydasız okumalardır. Böyle kimseler de bir yığın malûmat vardır. Fakat beyinleri bu malûmatları bir esasa göre tasnif edip değerlendiremez. Kitabın bütün muhtevasını ezberler lâkin bu bilgiler yük olmaktan ve enaniyeti beslemekten öte de gitmez.
Okumak, ibareyi anlamak değil, ibarenin ne demek istediğini anlama işidir. Bu yüzden Risale-i Nurları okumak, derinleşmek işte ibareyi anlamaktan öte, ibarenin ne dediğini anlamak meselesidir.
Müdakkik okuyucu eserin satırlarında, ihtiyaçlarına, merakına, yaralarına cevap veren, tedavi eden, malzemeleri, unsurları bulup çıkarabilen kimsedir.
Bir de şu mesele vardır ki çok mühimdir. Bana göre Risale-i Nur eserlerinin hastalıklarımıza şifa olma sırrı, mesele-i imaniyeleri okurken ve anlatırken öncelikli olarak Kur’ân’ın ne dediğini öğrenmek ve bu niyet ve nazarla okumaktan geçmektedir.
Yani nazarları Kur’ân’a çevirmelidir. Buradaki ihmal ve noksanlıklar hem istifadeyi azaltmakta hem de bilmeyenlerin eserlere karşı su-i zannını arttırmaktadır. Yani eserleri okurken Kur’ân tefsiri olduğunu hiç nazardan kaçırmadan ve bunu nazara vererek okumak tesiri ve şifayı arttıracaktır.
Zaten Bediüzzaman, Sünûhat adlı eserinde şöyle der, “Cumhuru, bürhandan ziyade me’hazdaki kudsiyyet imtisale sevk eder. Müçtehidinin kitapları vesile gibi, cam gibi Kur’ân’ı göstermeli, yoksa vekil, gölge olmamalı.”
www.NurNet.Org