Risale-i Nur’u medyaya taşımayı bırakın medya siz olun

Dr. Vehbi Karakaş Risale-i Nur ve Medya sorularını cevapladı.

Risale-i Nur’un medya (televizyon, radyo, yazılı basın, internet) kanalları aracılığı ile duyurulması, anlatılması, konuşulması ve tartışılması için uygun kişi ve uygun dil, yakışır üslûb konusundaki düşünceleriniz…

Biraz öz eleştiride bulunacağım. Güneşin güzelliğine en büyük delil, yine güneştir. Risale-i Nur’un güzelliğine en büyük delil de Risale-i Nur’un kendisidir. Yani güneş varlığını hissettirebilmesi için başkasının kuvvetine ve himmetine ihtiyaç duymaz. Risale-i Nur’un temsilcisi durumunda olanlar veya kendisini o konumda görenler, ona gölge düşürmesinler, ona perde olmasınlar, ona ayna olsunlar yeter. Risale-i Nur, sadece İslam’ın ve Kur’an’ın ilmi değildir. O aynı zamanda İslam’ın hali ve Kur’an’ın ahlakıdır. Bu hal ve bu ahlak, herkesten çok Risale-i Nur’u okuyanların yaşama biçiminde görülmelidir. Risale-i Nur, tesanüdden, teanukden, tecavüpten, teavünden, müfritane irtibattan, şefkatten, muhabbetten, uhuvvetten, vifaktan, ittifaktan, ittihattan, isardan ve ihlasdan bahsediyorsa ve bu özellikler fert ve cemaat olarak Nur talebelerinde görülmüyorsa kimse kusura bakmasın böyle bir cemaatin etkin gücü olmaz ve böylelerini de kimse kale almaz.

Bu halinizle siz medya kanallarında Risale-i Nur’u etkin bir şekilde duyuramaz, anlatamaz, konuşamaz, tartışamaz ve tartıştıramazsınız. Bu işten önce Risale-i Nur ekolüne intisaplı olanların aralarındaki ihtilafı, dağınıklılığı, soğukluğu, kırgınlığı, düzensizlik ve disiplinsizliği, başsızlığı ve programsızlığı gidermeleri, herkesin birbirinden ve değerlerinden haberdar olmaları lazım. Bu gerçekleştirilirse soruda belirtilen uygun kişiler, uygun diller, yakışır üslûplar bulmakta zorluk çekilmez. Üstad-ı Muhterem ne demiş: “Kardaşım hizmet, hikmet-i ilahi ile bütün dünyaya yayılacaktır. Siz aranızdaki uhuvvet, muhabbet, ittihat ve tesanüd düsturlarını çiğnemeyin.

Risale-i Nur, uygulanmak için okunmalıdır. Ezberlenmek için değil. Kur’an, Tevrat’ı ezberleyip de amel Onun dediklerini yapmayan Yahudileri Cuma sûresinde şiddetle kınamış, bizim de aynı konuma düşmememiz için dikkatimizi çekmiştir.

Bediüzzaman, İslam’ın sadece dili değildir. O aynı zamanda İslam’ın halidir ve Rasulullah’ın ahlakıdır. Mevıza-i hasene ve hikmetle davet, onun davet şekli, kavl-i leyyin ve müsbet hareket onun hareket tarzı, ilim ve marifet onun en müessir silahı, pozitif enerji ve nur onun bombasıdır. Bu bomba nereye düşerse orayı imha değil, ihya eder. Ölmüşleri diriltir, cahilleri âlim eder. Bediüzzaman Nur talebesini tarif ederken şöyle der: Koyun gibi olmalı, kuş gibi olmamalıdır. Çünkü koyun yavrusuna süt (yaşadığını ve ürettiğini) verir. Kuş yavrusuna kay (kusmuğunu, yaşamadığını ve üretmediğini) verir.

TV, Radyo, gazete, kitap ve dergi yayıncılığı dışında alternatif yayın araçları konusunda neler söylenebilir?           

Hele siz öncelikle bu yayın araçlarını bir kullanın. Alternatiflerini sonra düşünelim. Bana göre daha başka alternatifler aramak yerine bu araçları etkili kullanmanın yolları aranmalıdır. Elin oğlu bu gün bu araçların hepsini kullanıyor. Hem de en etkili bir şekilde kullanıyor. Ama biz onlar kadar bu araçları etkili kullanamıyoruz. Bu araçları kullananlarımızdan bir kısmı da körler-sağırlar birbirini ağırlar olmuşlar. Aynı adamlarla oturmuş, aynı adamlarla kalkmışlar. Bu yüzden etkileri de kapının eşiğinden dışarı çıkamamıştır.

Bugün bütün dünyanın kullandığı en etkili iletişim araçları ve aygıtları nelerdir? Biz bunları ne kadar kullanabiliyoruz?

Radyo, televizyon, internet, gazete, dergi ve benzeri araçlar en etkili iletişim araçlarıdır. Biz bunları yeterince kullanamıyoruz. Neden? Nedenini birinci ve ikinci cevapta arz ettim. Bir sebep de üçüncü cevapta arz edeyim: Galiba Allah’ın yardımına liyakat kesp edemiyoruz. Muhabbetin yerini, adavet alırsa, tevhidin yerini tefrika alırsa, tevazuun yerini tekebbür alırsa, mahviyetin yerini hava atma ve kendini gösterme hevesi alırsa, yardımlaşma ve diğergamlığın yerini bencillik alırsa… Herkes mevcut imkânlarıyla Allah’ın dinine hizmet etmesi gerekirken, Allah’ın dinini ve hizmeti dünyevi nimetleri ve imkânları elde etme aracı olarak görürse Allah’ın yardımı geri dönebilir. Allah’ın yardımı gelmezse muvaffakıyet olur mu? Olmaz. Allah ne buyuruyor? Siz Allah’a (ve Allah’ın dinine) yardım ederseniz, Allah da size yardım edecek ve ayaklarınız kaymayacak, sırtınız yere gelmeyecektir.”

Müslüman yeryüzünde Allah’ın halifesidir. Allah ise hâkim-i mutlaktır. Allah’ın halifesi olan Müslüman yeryüzünün hâkim-i mutlakı olması gerekmez mi? “Kur’an, yeryüzüne Allah’ın salih kulları varis ve hâkim olacaktır” demiyor mu? Hani nerde? Bu gün “dünyanın hâkimi ve süper gücü Müslümanlardır” diyebiliyor muyuz? Hayır. Neden yeryüzünün varisleri ve hâkimleri Müslümanlar değil? Neden? Lütfen bir düşünün.

Risale-i Nurun iletişim dili konusundaki düşünceleriniz?

Risale-i Nur’la insan arasında iletişim sağlanmalı. İnsan Risale-i Nur’la buluşmalı ve onu anlamalıdır. İletişim dili olarak da kendi orijinal dili kullanılmalıdır. Risale-i Nur’un dili nedir? Risale-i Nur, ne Türkçedir, ne Kürtçedir, ne de Arapçadır. Risale-i Nur Risale-i Nur’cadır. Risale-i Nur’u anlamak için bu dil öğrenilmeye değer. Fani dünyayı kazanmak için bir sürü yabancı dil öğrenen insan, baki dünyayı kazanmak için Risale-i Nurca öğrenmeyi ihmal etmemelidir. Risale-i Nur, İslamî ilimlerin harmanlanmış halidir. Onu çok iyi anlamak için bu ilimlere ihtiyaç vardır. İslamî ilimleri bilmeyenler onu anlayamaz, ondan nasibini alamaz, demiyorum.  Okuyan herkes ondan nasibini alır. Ama herkes anladığı ve algıladığı kadar alır. Kim ne alırsa alsın, alınan şey, Risale-i Nuru eskitmez, ondan bir şey de eksiltmez. Risale-i Nur, insan ve iman kurtarma aracıdır. O hep taze ve genç olmalıdır ki bu kurtarma operasyonu kıyamete kadar devam etsin. Bu özelliği Allah Kur’an’a ve Kur’an’dan ilhamını alan Risale-i Nur’a vermiştir. Onun için diyorum ki nasıl dil kursları açılmakta, Risale-i Nur’u anlamak için de özel birimler, fakülteler ve kurumlar açılmalıdır. Risale-i Nur okuma ve anlama kursları diye. Herkes buranın müdavimi olmalıdır. Kimisi öğretmen ve kimisi öğrenci olarak. Öğretmen de kendisini öğrenci hissetmeli, asla ona karşı müstağni durmamalıdır.

Mevcut medya organları –özellikle televizyon kanalları- üzerinden Risale-i Nur’un tanıtımı nasıl yapılabilir?

“Herkesin ve her kesimin muhtaç olduğu ilim” şeklinde bir sloganla medya organlarına reklam verilmeli. Risale-i Nur’un hakikatlerini anlatmak için takvalı simalar, güler yüzler, tatlı diller, tatlı dilliler, anlayan dimağlar, anlatan kabiliyetler kullanılmalıdır. Bunun için fonlar tahsis edilmeli. Bu tahsisat israf sayılmamalı. Sizin defineniz var, mücevher hazineniz var ama kimsenin ondan haberi yok. Neye yarar o define ve o hazine? Onu alan, bulan Kur’an’la tanışacak, Peygambere sevdalanacak. Allah’ın sevgili kulu olacak. Bu sonuca götürecek olan bir duyuru, bir reklam, bir hakikat her yerde, her insanın karşısına çıkarılmalıdır. Bu yolda bir veren, bin, on bin ve nihayet cennet kazanacaktır.

Televizyon programcılığında karizmatik ve medyatik isimlerin daha etkili olduğu göz önünde bulundurulursa mevcut potansiyelimiz ile tanıtım ne düzeyde yapılabilir?

Eskimemiş karizmalar aranmalı, bulunmalı, şovdan, şöhretten, riyadan uzak, anlayan, yaşayan ve anlatma kapasitesinde olan herkese ve her kesime hitap edebilecek çapta ve tipte isimler istihdam edilmeli. Bunlar mevcut potansiyelden (tabii varsa) ve mevcut olmayan potansiyelden, hatta farklı fraksiyonlardan çıkarılmalıdır.

Bilim adamı, gazeteci, sanatçı, yazar gibi mesleklerinde tanınmış isimlerimiz ile televizyon yayımcılığı konusunda harekete geçmemizin zamanı gelmiş midir?

Geç bile kalınmıştır. Bu geç kalmanın vebali ve günahı nasıl telafi edilecektir bilmem. Bu meselenin de müzakere ye ihtiyacı vardır. Ve derhal harekete geçilmelidir.

Nur hareketinin kendi medyası olacaksa bunun alt yapısı nasıl oluşturulabilir? Cemaati kanallar mı olmalı yoksa cemaatler üstü bir anlayışla yeni bir yapılanmaya doğru gidilmeli? Tamamen özel girişimciler eliyle yürütülecek işlere destek mi verilmeli?

Nur hareketinin medyası demeyin, iman hareketinin medyası deyin. Çerçeveyi daraltmayın, tekele düşürmeyin, çok elleri işin altına sokun. Bu hususta çok ciddi çalışmalar yapılmalı, bu hususta ittifak ve ittihadın sağlanması, kurulacak medyanın da başarısını beraberinde getirecektir. Bu meselenin de hiç zaman kaybetmeden müzakere mutfağına alınıp pişirilmeye ihtiyacı vardır. Risale-i Nur ekolüne mensup olanlardan birçoğu, ellerindeki üründen başka ürünleri kullanamıyorlar; çünkü bunların çoğu İmam-Hatip ve İlahiyat kökenli değil. (Onun için kullanmıyorlar demedim, kullanamıyorlar, dedim.) Risale-i Nur ekolüne mensup olmayan Müslümanlar da Risale-i Nur’a yanaşmıyor ve yaklaşmıyorlar. Bu insafsız ve izansız yanlışı ortadan kaldırmanın yollarını bulmak lazım. Risale-i Nur’u tekelde tutan zihinlerdeki bariyerleri kırmak lazım.

Risale-i Nur’u ne tür programlar ve formatlar aracılığı ile ekrana taşımalıyız?

Ehl-i dünyanın kullandığı meşru anlamdaki bütün programlardan ve formatlardan yararlanılabilir. Yeni ve orijinal formatlar bulunabilir. Bu hususta format yarışmaları tertiplenebilir. Şimdilik bu kadar söylemekle yetinelim.

Toplum neyi niçin seyrediyor? Bizi niçin ve nasıl seyretmeli?   

Toplumun ilgi ile izlediği her şey, toplumun yararına olduğu söylenemez. Hattâ bazen toplum, zararına olanları da ilgiyle izlemektedir. Bu zararlı gidişi durdurmanın en etkili yollarından biri, toplumun ilgisini çeken daha kaliteli programlar ve projeler toplumun önüne koymak ve ekranlara getirmektir. Bir bu. İkincisi de toplum, size ihtiyacını hissetmelidir. Ve siz onun ihtiyacı olduğunuzu, orijinal olduğunuzu üstünlük havasına kapılmadan topluma hissettirmelisiniz. Üçüncüsü de, abi-kardeş, ahbab-çavuş ilişkisiyle ekranlar doldurulmamalıdır. İşin erbabı ekranlara davet edilerek bir taşla birkaç kuş avlama hedeflenmelidir.

Risale-i Nur camiasına yakın/uzak TV kanalları ile ilişki kurma ve irtibata geçme konusunda ne gibi çalışmalar yapılabilir?

Kimsenin yapmadığını yapma niyetiyle yola çıktığınızı söyleyerek. Bunu söyleyebilmeniz için de ciddi hazırlıklarınız olması lazım. Kimi zaman da yakın bulduğunuz medyaya iş birliği ve güç birliği teklifinde bulunarak. Mehtap TV, Radyo Cihan, nasıl Samanyolu TV’nin rakibi değil de yardımcısı ise sizin kuracağınız radyo, televizyon da mevcut kanalların destekleyicisi olabilir ve olmalıdır. Her şeye rağmen sizin çıkışınızı hoş karşılamayabilirler. Hiç önemli değil. Önemli olan sizin İslam ve ihlas düsturları içinde hayırlı hizmete teşebbüs etmiş olmanızdır. Kur’an’ın ifadesi ve işareti ile söyleyeyim, siz doğru ve dürüst olduktan sonra başkasının sizin hakkınızda olumsuz düşünceleri size zarar veremez.

Medyanın gündemine Risale-i Nur’u taşımak için yapılması gereken uygun sosyal ve kültürel faaliyetler nelerdir? Bu faaliyetler ile medyayı buluşturma konusunda neler yapılabilir?

Medyanın gündemine Risale-i Nur’u taşımayı bırakın. Medya siz olun. Öyle bir medya kuracaksınız, öyle programlar icra edeceksiniz ki, medya sizi gündemine taşımak mecburiyetinde kalacaktır. Ölü toprağını üzerinizden atacaksınız. Her yere medrese açmak, medrese binalarını büyütmek ve büyük binaları medrese haline getirmek ne kadar önemli sanıldıysa –ki şimdiye kadar hizmet hep böyle telakki edildi- en az bunun kadar önemli olan da hizmeti medyalaştırmak, medyayı hizmetin emrine sunmak, böylece vatan sathını, hattâ dünyayı medreseleştirmek, iman ve Kur’an eğitim merkezi haline getirmektir. Üstad-ı Muhterem’in hedefi de bu idi. “Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bize tedenni dünyası olsun?” Sözünün ve sorusunun anlamı da budur. Bizim yeni yayınlanan “Hz. Peygamberden Bediüzzaman’a Yansımalar” kitabımızdaki “Bediüzzaman’ı Anlamak” başlığını lütfen herkes okusun. Bizim bu sözlerimiz, uyarı değil, bir çığlıktır. Lütfen lütfen lütfen… Çabuk olun.

Risale-i Nur yayıncılığı yapanlar için yayın standartları ortaya koymak istense, önerileriniz ne olacaktır?

Önerilerim, yukardaki cevaplar içinde saklıdır ve açıktır. Bu söylenenler istikametinde adımlar atıldıktan sonra, özel bir gündemle neler yapılabileceği masaya yatırılabilir ve yatırılmalıdır. Önce bu işleri yapacak kadrolar, beyinler ve dimağlar tesbit edilmelidir.

Sizce Risale-i Nurları tanıtmada en etkili araçlar nelerdir? İlk üç tanesini belirtir misiniz?

İletişim araçlarının hepsidir. Biri diğerinden önemsiz değildir. Herkes arabanın motorunu en önemli görür. Şiddetli bir yağmurda ve karda arabanızın silecekleri olmazsa ya olduğunuz yerde kalırsınız, ya da uçurumdan aşağıya yuvarlanır paramparça olursunuz. Derler ki “Küçük bir şey yoktur.” Büyük büyüklüğüne güvenmesin, küçük de küçüklüğünden dolayı mahzun olmasın, ye’se kapılmasın. İkisini Allah bir birine muhtaç yaratmış. Bu hikmetli icraatından dolayı O’na namütenahi şükürler olsun.

Yerel, bölgesel, ülke çapında ve uluslararası platformlarda Risale-i Nur yayınlarına bakıldığında, Cemaatlerin durumu nasıl gözükmektedir?

Düzensizlik ve disiplinsizlik içinde görüyorum. Vifak, ittifak ve ittihadsızlık noktasındaki başarısızlık bu faaliyetlere yansımaktadır. Vifak, ittifak ve ittihad en büyük ihtiyacımızdır. Cemaatleri bu noktaya yönlendirecek barış timlerine, takımlarına acilen ihtiyaç var. Bu barış elçilerinin ve timlerinin oluşturulmasına da acilen ihtiyaç var. Bu görev çok önemlidir. Bunun önemini önce Allah ortaya koymuş, sonra da Rasulullah Efendimiz gerek icraatıyla ve gerekse sözleriyle perçinlemiştir. Gerekirse bir başka platformda bu meseleyi açabiliriz; şimdilik bu kadarla iktifa edelim.

Son olarak derim ki tebliğ araçları içinde Risale-i Nur’un orijinalliği dikkate sunulmalı, farklı olduğu çok iyi hissettirilmelidir. Bediüzzaman’ın işlediği konular mercek altına alınmalı, Bediüzzaman’ca işlenmelidir. Mesela: Risale-i Nurda iman esasları, Risale-i Nur’da Hz. Peygamber, Risale-i Nurda Melekler ve Azrail, Risale-i Nurda hayat ve ruh, Risale-i Nurda üç aylar ve Ramazan, Risale-i Nur’da haşir ve ahiret, Risale-i Nur’da Kader, Risale-i Nur’da Miraç…

Bu ve benzeri konuları sempozyum, konferans, panel ve medyaya taşımakla hem geniş çapta İslam’ın esaslarını işleyerek millet evlatlarının imanını takviye etmiş olacaksınız; hem akademisyenleri tebliğ hazırlamaya davet ederek onlara Bediüzzaman’ı okuma ve tanıma fırsatı vermiş olacaksınız, hem akademik dünya ile halkı bütünleştirmiş olacaksınız; hem de Bediüzzaman’ın farkını âleme fark ettirmiş olacaksınız. Bir taşla birçok kuş avlamak buna derler. Allah hepimizi yardımına layık eylesin, tevfiki hepimize refik olsun. Vesselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Risale Akademi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: